Irak Kazanınca Türkiye de Kazanmış Sayılıyor

Irak ve Türkiye arasındaki ilişkilerin duygusallıktan uzak her iki ülkenin de birlikte kazanacağı noktalar üzerinden yürütülmesi bir gereklilik. Buna paralel olarak Irak içerisinde ciddi yapısal adımların da atılması gerekiyor.

Başbakan Ahmet Davutoğlu yaklaşık bir sene aradan sonra Irak’a yine önemli bir ziyarette bulundu. Geçen sene ilişkilerin sıklıkla gerilmeye başladığı bir noktada sürpriz bir ziyaret için Bağdat’a uçmuştu. Bağdat’ın ardından Necef ve Kerbela gibi Şii dünyası için merkezi öneme haiz şehirleri de ziyaret etmişti. Bu ziyarette zamanının başbakanı Nuri El-Maliki’den Dini Lider Ayetullah Sistani’ye kadar görüşmediği aktör bırakmamıştı.

Bir sene sonra iki ülkede özellikle de Irak’ta önemli değişiklikler oldu. Türkiye’deki değişiklik Davutoğlu’nun başarılı bir kongre sürecinin ardından başbakanlık koltuğuna oturmasıydı. Irak’ta ise siyaset ve güvenlik alanlarından depremler yaşandı. Irak’ta sorunların kaynağı Maliki, kendisini başbakanlık koltuğuna oturtan iç ve dış aktörlerin kendisinden elini çekmesiyle koltuğu bırakmak zorunda kaldı. Koltuğu bıraktı ama ABD işgali sonrası tüm etnik ve mezhepsel fay hatları harekete geçmiş olan Irak’ta çatışmaları daha da derinleştirerek bıraktı. Merkezi hükümetin otoritesi altından çıkmış bölgeler, marjinalize edilmiş Sünni siyaset, küstürülmüş Şii gruplar, Kürt bölgesiyle çatışma, iç savaştaki Suriye’yi aratmayan güvenlik boşlukları, ortalıkta cirit atan terör örgütleri ve kendi avanesi dışında kimsenin memnun olmadığı bir siyasi ortam Maliki’nin Irak’a mirası oldu.

IŞİD BOŞLUK DOLDURDU

Bu mirastan en fazla istifade eden aktör, Irak işgali sonrasında vücut bulan ve Maliki otoriteryanizmini sosyal taban kazanmak için mahir bir şekilde kuran IŞİD oldu. An itibarıyla dişe dokunur bir kısmı işgal altında olan ve uluslararası koalisyon güçlerinin hava saldırısına maruz kalan bir Irak var. Musul örneğinin de bariz bir şekilde gösterdiği gibi merkezi ordusu çil çil dökülmüş ve Bağdat’ın güvenliğini Şii milis güçlere havale etmek zorunda kalmış bir Irak merkezi hükümeti var. Maliki ve uğursuz mirasını Irak’ın hayrı için elinin tersiyle itmesi ve çatışmaya sebep olan çarpıklıkları gidermesi için yeni Başbakan Haydar El-İbadi’nin önünde fırsatlar ve fırsatlardan daha büyük meydan okumalar var. İbadi’nin verdiği ilk sinyaller olumlu; bu Başbakan Davutoğlu’nun Irak ziyaretine de yansıdı. Davutoğlu’nun yine yoğun bir görüşme trafiği ve hiçbir aktörü dışarıda bırakmaksızın yürüttüğü diplomasi söz konusuydu. Tabii ki öne çıkan iki ana gündem vardı: Enerji ve güvenlik.

KAZAN-KAZAN STRATEJİSİ

Bu iki gündem, eğer iki ülke de kazan-kazan stratejisi için çalışır ve ikili ilişkilerini anlaşma bozucu üçüncü aktörlerin parantezinden çıkarabilirse tüm meydan okumalara rağmen gerçekleştirilebilecek gündemler. Başbakan Davutoğlu’nun da not ettiği gibi güvenlik açısından tüm Irak’ın yakın anlayışa gelmesi büyük avantaj. Türkiye de bu güvenlik endişelerini anlıyor ve bu endişelerin giderilmesi için aktif bir şekilde bölgesel olarak mücadele ediyor. Bu sebepten IŞİD meselesi geniş kapsamlı olarak ele alındığında Irak ve Türkiye arasındaki anlayışı ve işbirliğini artıracak ve ilişkileri karşılıklı bağımlılık temelinde güçlendirecek bir potansiyele sahip.

Enerji meselesi de benzer şekilde hem Irak’ın iç aktörleri hem de Türkiye için büyük kazanımlar getirecek bir mesele. Kuzey’den petrol akışı konusunda uzlaşmaya varılması ve Basra’dan da akışın sağlanması için Türkiye’nin altyapı kurması fikrinin karşılık bulması son ziyaretin en bereketli kısımlarından birisi oldu. Şüphesiz Türkiye, merkezi hükümetle Kürt yönetimi arasında anlaşmazlık sebebi olan petrol satışı meselesinde bir uzlaşıya varılmasında ABD’ye rağmen kilit rol oynadı. Irak’taki mevcut güvenlik krizinin de bu uzlaşının en azından şimdilik hayata geçirilmesindeki rolü büyük.

Irak ve Türkiye arasındaki ilişkilerin duygusallıktan uzak her iki ülkenin de birlikte kazanacağı noktalar üzerinden yürütülmesi bir gereklilik. Buna paralel olarak Irak içerisinde ciddi yapısal adımların da atılması gerekiyor. Bu kriz anı örneğin petrol satışı konusunda bir uzlaşıya sebep oldu; fakat bunun kriz parantezlerinden çıkarılması için Irak’taki ekonomik ve siyasal bölüşümün tartışmaya mahal vermeyecek şekilde netleştirilmesi gerekiyor. Irak’ın bu uğraşta en büyük şansı Türkiye; çünkü Irak kazanınca Türkiye de kazanıyor.

[Akşam, 24 Kasım 2014]

 

Etiketler: