İktidarda Olmanın Anlamı

Son yıllarda Erdoğan ve Ak Parti etkisiyle muhafazakar/dindar kesim devleti yönetebilme kapasitesine ulaştı. Bu değişim taşları yerinden oynattı. İktidar mücadelesini alevlendirdi. Bu iktidar mücadelesini sürdürmek birçok açıdan elzem.

İktidarda olmayı sınırlı bir kesimi zengin edecek rant dağıtımı olarak gören anlayışı anlamakta zorlanıyorum. Üstelik yanına “iktidar bozar” beylik sözünü de eklediklerinde ortaya gerçeklikten uzak, ama mutlak haklılık pozisyonu üretilmiş oluyor. Üstelik Türkiye’de sert ve varoluşsal bir iktidar mücadelesi olduğu gerçeğini ıskalayarak, mutlak ahlakilik pozisyonu üreterek, iktidar mücadelesi dışına çıkma çağrısı yapmış oluyorlar.

Türkiye’deki “iktidar mücadelesinin” üç beş kişiyi zengin eden rant paylaşımının ötesinde anlamı var. İktidarda olmak sadece paranın dağılımına etki etmek değil. Aynı zamanda insan gücünün gelişimine de etki etmek demek. İktidarda olmak demek; eğitimin, yönetim tecrübesinin, kültürün ifadesinin de imkanlarına etki etmek demek. İktidar mücadelesi; Türkiye’nin kimliğinin belirlenmesi, İslam Dünyası ve Batı ile ilişkinin nasıl olacağı ve dünya düzenine nasıl bir tepki verileceği meselesi demek. Yani, sanıldığı gibi dünya nimetlerinden pay alma meselesinden ibaret değil. Varoluşsal bir mesele.

BEYAZ TÜRKLER NASIL OLUŞTU?

Bugün Türkiye’de sadece üniversite mezunları oy verse CHP birinci parti oluyor. Bu durum, daha akıllı, kültürlü ve bilgililerimiz CHP’li olduğu anlamına gelmiyor. Anlamı şu: 90 yıldır iktidarı elinde tutan kesimin resmi partisi CHP. Kemalizm anlayışının iktidar hali olan CHP, beyaz Türkleri üretti. Yani beyaz Türklük CHP iktidarlarının sosyolojik ürünü olarak açığa çıktı.

Beyaz Türklük, Cumhuriyet’in oluşum ve gelişim sürecinde güç verilen bir “imtiyazlı sınıf” olmak anlamına geliyor. Büyük kısmı Kemalist ideoloji eşliğinde ekonomik, siyasal ve eğitim imtiyazlarına ulaşmış kesimlerin çocukları. Yani beyaz Türklük, Osmanlının devşirilmiş soyluluğundan ziyade, Kemalizm’in devşirdiği /ürettiği imtiyazlardan zaman olarak öncelikli, miktar olarak da daha fazla pay kapmış olmaktan ibaret. Üstelik bu imtiyazların çoğu da, hakiki bir mücadelede haklı bir başarıdan kaynaklanan, hak edilmiş bir konum değil. Yeni düzenin adamları olarak, fazladan pay verilmek ile ilgili.

Beyaz Türkler 90 yıllık bu iktidarda olmanın getirdiği imkanlarla daha fazla sermaye birikimine, eğitimli insana sahipler. İşadamlarında, akademide ve kültür sanat dünyasında baskın durumdalar.

İKTİDAR MÜCADELESİNİ SÜRDÜRMEK ELZEM

Son yıllarda Erdoğan ve Ak Parti etkisiyle muhafazakar/dindar kesim devleti yönetebilme kapasitesine ulaştı. Bu değişim taşları yerinden oynattı. İktidar mücadelesini alevlendirdi. Bu iktidar mücadelesini sürdürmek birçok açıdan elzem.

Türkiye’de Anadolu kökenli toplumsal kesimlerin oylarıyla gelen bir iktidar toplumun geniş kesimlerinin eğitime, bürokrasi tecrübesine, iş dünyasında büyümesine, kültür sanat dünyasında yer bulmasına yol açar. Örneğin başörtülü olarak eğitime katılabilme, siyasete katılabilmek iktidar değişimi sayesinde mümkün oldu. Türkiye’nin vesayet düzenin gerilemesi ve demokratik özgürlükler alanının genişlemesi bu iktidar değişimi sayesinde oldu.

İktidarda olmak perspektifi sadece aktif parti siyasetinde bulunmayı gerektirmez. Parti dışında sahici siyaset de yapmak gayet mümkün. Sivil toplum, insani yardım, insan hakları, meslek organizasyonları, cemaat çalışmaları, kültürel organizasyonlar üzerinden üretkenlik yapılabilir. Bu türden çalışmalar birçok insanın doğasına da gayet uygun.

Siyasal alanın pratiği içinde oluşan ahlaki sorunları eleştirmek ve değişim talep etmek tatbikî haklı ve meşru. Sorun siyasi alan pratikleri üzerinden siyaseti aşağılayan ve gayrimeşru gören tutumlarda. Bu yaklaşım, siyaset dışı vesayet odaklarının değirmenine su taşıyor.

[Star, 7 Şubat, 2015]

Etiketler: