Hollanda Cephesinde Vaziyetler

Aşırı sağın yükselişinin ve AB karşıtlığı çıkışının ne dereceye varabileceği, turun Hollanda ayağında ilk mesajlarını verdi.

2017 Avrupa seçim maratonunda, çeyrek final sonuçları belli oldu. Aşırı sağın yükselişinin ve AB karşıtlığı çıkışının ne dereceye varabileceği, turun Hollanda ayağında ilk mesajlarını verdi. Bu bağlamda Wilders’ın sözüm ona Özgürlük Partisi’nin (PVV) beklenenin altında bir performans göstermesi, en uçtaki nefretin henüz liderlik kapasitesine ulaşmadığını gösterdi. PVV’nin koltuk artırsa da seçimden galip çıkamamasını kutlayanlar, “Hollanda nefreti değil, umudu seçti” pankartları açtı. Çıkan netice bu doğrultuda, AB bütünlüğüne dair riskleri de bir nebze yatıştırdı. Tabii bu demek değil ki, müstakbel hükümetin yaklaşımı ya da ülkedeki genel ortam, süregelen soğuk ögeleri yeni dönemde de barındırmayacak. Nitekim ilgili sıkıntılar dünden bugüne doğmuş değil.

GERGİNLİK

Şimdi Avrupa, Fransa’da gelecek ay oylanacak yarı finale ve finale imzasını atacak Almanya’ya hazırlanadursun, biz Hollanda cephesinden yansımalara bir de kendi zaviyemizden bakmaya çalışalım. Bu noktada, Wilders gibi aşırı bir tehdidin öne çıkmaması memnun ediciyken, iplerimizin henüz gerildiği hükümetin Başbakanı Rutte’nin ülkedeki siyasi arenada yeni dönemde de ilerleyeceğini görüyoruz. Son dönemde zaten canciğer kuzu sarması olduğumuzu pek söyleyemeyeceğimiz söz konusu yönetimle ilişkiler, işte kaç gündür tartışıp durduğumuz olaylarla da çığırından çıktı.

Bu bağlamda ikili ilişkilerde patlak veren siyasi kriz bir yana, malumunuz, işin bir de köşemize düşen ekonomi boyutu var. Ve bu boyut öyle az buz olmadığı için, ona da bir dönüp bakmakta epeyce fayda var. Aslına bakarsanız konu, üzerine uzun uzun yazılabilecek detaylar içeriyor ancak ben sizi fazla yormadan durumu 3 boyutta özetleyeyim: Mal ticareti, turizm ve yatırımlar.

Buyurun başlayalım.

TİCARET FAZLASI VERDİK

Evvela ihracat diyelim: Hollanda’ya ihracatımız, geçmişten bugüne dolgunlaşarak geldiği süreçte 2016 itibariyle 3,6 milyar dolar olarak kaydedildi. Bu dönemde ilk 10 pazarımız arasına giren ülkenin ihracat pastamızdaki payı ise %2,5.

Oralara ne ihracat ediyoruz dersek, fasıllar bazında kabaca baktığımızda, karşımıza ilk etapta motorlu kara taşıtları ve aksamları, hazır giyim, makineler ve demir çelik çıkıyor. Biz ise karşılığında Hollanda’dan, yine motorlu taşıtlar ve demir çelikle ilgili ürünler ve ayrıca plastik ile organik kimyasallar ithal ediyoruz. Ve daha bir sürü şey… Hollanda’nın toplam ihracatındaki Türkiye payı ise, %1’in bir parça üzerinde…

Ayrıntıları geçip net skora bakalım dersek de; Hollanda pazarında 2016 özelinde 590 milyon dolarlık bir mal ticareti fazlası verdiğimizi görerek gülümsüyoruz.

HOLLANDALI TURİSTLER

İşin ikinci boyutunda ise, hizmet ticaretine ve bu kapsamda bizim için favori alan olan turizme bakalım. Malumunuz, başımıza gelen bir takım menfur hadiseler nedeniyle turizmde bir süredir erime yaşamaktayız. Avrupa pazarında da bir paket halinde yaşanan söz konusu kayıplar arasında, haliyle Hollanda da yerini almakta.

Bununla birlikte, 2016 verilerine göre, ülkenin yabancı ziyaretçi listemizde 7. sırada olduğunu görüyoruz. 2016’da ülkemize gelen turistlerin %2,3’ünü teşkil eden Hollandalı ziyaretçiler, son yıllarda turizm gelirlerimizin de %2,5-3 arası kısmını karşılıyor. Bu arada, bizden Hollanda’ya giden ziyaretçi sayısıyla kıyasladığımızda, ortada katbekat lehimize bir durum olduğunu söylemek de mümkün…

YATIRIM PORTFÖYÜ

Ekonomik ilişkilerin 3. boyutunda ise, karşılıklı yatırımlara dair iki çift laf edelim: Yurtdışından bize akan doğrudan yatırımlara dair 2016 verileri, toplam portföyde Hollanda’nın yaklaşık %16’lık bir payla önde geldiğini gösteriyor. Bu doğrultuda ülkemizde faaliyet gösteren Hollanda menşeli firma sayısının da 2700 civarında olduğunu ekleyeyim. Ki bu firmalar toplam yabancı sermayeli firmaların yaklaşık %5,1’ini teşkil ediyor. Öte taraftan Türkiye’nin yurtdışı menzilli yatırımları arasında da, aynı pazarın 2015 yılında %37’lik bir payla öne çıktığı dikkat çekiyor.

O halde tüm bu donelerin işaret ettiği sonucu bir cümleyle özetleyecek olursak, tansiyonun yükseldiği şu konjonktürde, ekonomik diplomasiye sağduyulu görevler düşüyor.

[Yeni Şafak, 17 Mart 2017]

Etiketler: