Gezi’nin Şedit ve Vandal Çocukları

Başkalarına zarar vermeyi bir hak olarak görmek şiddettir, bunu meşrulaştırıp sıradanlaştırmak ise vandalizmdir.

Gezi Parkı Şiddet Eylemlerinin yıldönümü vesilesiyle yazdığım bir yazıda böyle tanımladım eylemlere katılan gençleri. Amacım hakaret etmek değildi.

Ortada hakaret için kullanılsın ya da kullanılmasın apaçık bir gerçek var; O da gösterilerin şiddet gösterileri olduğu…

Bir gösterinin barışçıl protesto mu yoksa şiddet içerikli gösteri mi olduğunu tespit etmek için tek bir tane evrensel ölçüt vardır.

Ne gösteri yapanın kimliği, ne talep edilenler, ne ideolojiler, be katılanların azlığı veya çokluğu…

Polise taş ve sopa ile saldırıp saldırmadığınıza, kamu düzenini bozup bozmadığınıza, etrafa zarar verip vermediğinize göre gösteriniz barışçıl veya şiddet içerikli olarak isimlendirilir.

Savaşların son bulması ve masum çocukların ölmemesi için bir gösteri yapıyorsunuz mesela.

Gösterinin amacı oldukça barışçıl, oldukça sevgi dolu.

Ama bu gösterinin veya yürüyüş için ayrılanlardan başka caddeleri ve meydanları kullanırsanız, trafiği aksatırsanız, üstüne bir de sizi uyaran ve oradan uzaklaştırmaya çalışan güvenlik güçlerine saldırırsanız şiddet içerikli bir gösteri yapmış olursunuz.

Bir de tam tersini düşünelim…

Yaşadığınız ülkenin bir başka ülkeye atom bombası atması gerektiğini savunan bir gösteri organize ediyorsunuz.

Binlerce insanın ölmesine, uzun vadede milyonlarca hatta belki de milyarlarcasının zarar görmesine neden olacak derecede bir şeyi istiyorsunuz.

Ancak bu talebinizi etrafı yakıp yıkmadan, kuralların dışına çıkmadan dile getiriyorsunuz.

İçeriğinden bağımsız olarak barışçıl bir gösteri yapmış olursunuz, içeriğiniz cinayeti savunsa da…

Kural bu kadar basit.

Dolayısı ile kendilerini ne kadar sevgi dolu, barışçıl, eğlenceli, duyarlı, eğitimli, çağdaş, çevreci vb. İlan etseler de Gezi’nin çocukları vandal ve şedittir.

Çünkü günlerce şiddet içerikli eylemlerde bulunmuşlar, şiddeti kutsamışlar, hakareti ve küfrü meşrulaştırmışlardır.

Üstelik eylemlerin üzerinden 4 yıl geçmesine rağmen hala bu konuda bir hesaplaşma gerçekleştirmediler ve aynı argümanlarla şiddeti meşrulaştırmaya ve kutsamaya devam ediyorlar.

Yani anlık bir galeyandan veya kontrolü yitirmeden bahsetmiyoruz.

Karşımızda talepleri için bile isteye şiddete başvurabilecek ve daha vahimi bunu bir hak olarak gören bir kitle var.

Ve bu kitlenin adı da Gezi’nin Şedit ve Vandal Gençleri.

Bu yalın gerçeği ısrarla ifade etmek ve altını çizmek lazım.

Şiddeti şiddet olarak görüp, onu destekleyen kişilerin sayısal veya söylemsel çoğunluğuna bakmadan açıkça karşısında yer almak gerekiyor.

Şiddete karşı ilkesel bir tutum geliştirmeli çünkü şiddet kapısı bir sefer açıldığında ortaya çıkacak hava akımın etkisi ile kapıyı aralık tutmak mümkün olmayabilir ve kapı ardına kadar açılabilir.

Tıpkı aralanan kapı veya pencerenin hava cereyanından tamamen açılması, hızlıca çarpması, camın çerçevenin kırılması gibi.

İlkesel olarak şehrin ana meydanlarından birisinin beğenmediğin düzenlemesini engellemek için kaldırım taşlarını sökmekle daha vahim bir şiddet eylemi arasında bir fark yok.

Önemli olan ortaya çıkan zararın büyüklüğü değil kendisi veya haklı amacı için başkalarına zarar vermeyi kendinde bir hak olarak görmek.

Başkalarına zarar vermeyi bir hak olarak görmek şiddettir, bunu meşrulaştırıp sıradanlaştırmak ise vandalizmdir.

[Takvim, 4 Haziran 2017]

Etiketler: