“Geleceğin Türkiye’sinde Yükseköğretim” Raporu ve YÖK

Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nihat Erdoğmuş "Geleceğin Türkiye'sinde Yükseköğretim" raporunu sunarak yükseköğretimin önemli sorunlarını tekrar gündeme getirdi.

Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nihat Erdoğmuş “Geleceğin Türkiye’sinde Yükseköğretim” raporunu sunarak yükseköğretimin önemli sorunlarını tekrar gündeme getirdi. Rapor, İlim Kültür Eğitim (İLKE) Derneği’nin yayınları arasında yerini aldı.

Rapor önemli konuları gündeme taşımaktadır. Bunlardan bazıları dünyanın geçirdiği değişim ve toplumun beklentilerine uygun olarak üniversitelerin çeşitlenmesi gerekliliğidir. Erdoğmuş, gelinen noktada Türkiye gerçeğinde 5 tür üniversite ihtiyacı olduğunu ve her bir türün ayrı kurgulanması gerektiğini belirtmektedir:[1]

Araştırma üniversiteleri

Klasik üniversiteler

Eğitim-öğretim üniversiteleri

Bölgesel üniversiteler

Uygulama odaklı üniversiteler

Yakın bir gelecekte ise 2 yeni üniversite türünün daha çıkacağını vurgulamaktadır:

Uzaktan Eğitim Üniversitesi

Uluslararası İşbirliği (Şube Kampüs) Üniversitesi

***

YÖK: Durum tespiti

Erdoğmuş, Yükseköğretim Kurulunun (YÖK) doğan bu ihtiyaç alanını, çeşitlenmeyi ve değişimi yönetemediği kanaatindedir. Erdoğmuş 2011 ile 2014 yılları arasında YÖK Başkan danışmanlığı yaptı. Bu vesile ile YÖK’ü, kurulun teşkilat yapısını ve insan kaynağını yakından gözlemleme imkanı oldu. Buna kendisi de atıfta bulunmaktadır. Ayrıca uzmanlık alanı olarak yönetim bilimci olması sebebiyle tespitleri yakın gözlemleri de içerdiği için değerlidir.

Erdoğmuş’a göre; YÖK 1980 darbesi sonra kurulduğu için aşırı merkezi, kontrol odaklı ve vesayetten kaynaklı bir güç kullanımına dayalıdır. Kuruluşu böyle olduğu için yönetme geleneği de böyle oluşmuştur. Bundan dolayı YÖK hiçbir zaman güçlü bir kurum olamamıştır. Türk yükseköğretimini yöneten bir kurum temel fonksiyonlarını (planlama, denetleme, koordinasyon ve liderlik yapma) yerine getiremeyen, profesyonel bürokratik uzmanlığı gelişmemiş ve idari kadroları zayıf oluşmuştur. Bir üniversite kadar bile iç idari teşkilat yapısına sahip değildir.[2]

Erdoğmuş’a göre YÖK, başkan merkezli bir sistemdir. Bunun da temelde iki sebebi bulunmaktadır. İlki, darbe sonrası YÖK’ün devlet içerisinde yüksek özerkliği bir kurum olarak kurgulanmasıdır. İkincisi de YÖK genel kurulunun YÖK başkanı karşısındaki güçsüzlüğüdür. Ayrıca temsilin sadece kamu görevlilerinden oluşmuş olması da, toplumsal görüşlerin kurumda karşılık bulmasını ve etkinliğini düşürmektedir. Diğer dünya örneklerinde benzer kurumlarda toplumun çok farklı kesimlerinden temsilciler bulunmaktadır.

YÖK’ün başkan merkezli olması ise zaman içerisinde şu sonuçları doğurmuştur:[3]

Kurul üyeleri güçsüzdür.

Kurum içi karar süreçlerinde katılım süreçleri zayıftır.

YÖK teşkilatının kurumsallaşma düzeyi zayıftır.

Tüm bu süreçler etkili ve verimli yönetilemeyen bir yüksek öğretim sistemi doğurmaktadır.

Erdoğmuş, bir yönetim bilimi uzmanı olarak YÖK teşkilat yapısı hakkında çözümlemeler yapmaktadır:

YÖK teşkilat yapısı, örgütlenme biçimi ve işlevlerin dağılımı bakımından sorunludur. Genel kurul ve Yürütme kurulu konumlandırmasında olduğu gibi hiyerarşik konumlandırmada ve ilişkilerde bir karışıklık vardır. Ayrıca Başkan Vekili örneğinde olduğu gibi, yapılanmada kullanılan unvanlar ile fiili durumlar örtüşmeyebilmektedir.

YÖK daire başkanlıkları yüksek öğretimde gerekli alt işlevlere göre yapılanmamış; daire başkanlığı altı birim ve unvanlar için görev, yetki ve sorumluluklar tanımlanmamış ve gerekli işlevleri taşıyabilecek unvan hiyerarşisi bulunmamaktadır. Uzmanlık esasına dayalı bir personel istihdam sistemi yoktur.

Bu haldeki YÖK ile üniversiteler arasında sağlıksız bir bağımlılık oluşmaktadır. Bu olumsuz etkiler ise şöyle sıralanabilir:

Üniversitelerin karar verme hızı düşmektedir.

Üniversitelerin inisiyatif alma güçleri zayıflamaktadır.

Üniversiteler sorumluluk yüklenmemekte ve topluma hesap verme zorunda hissetmemektedirler.

Öğretim elemanı seçme ve yükseltilmesinde subjektif tavırlar yaygınlaşmaktadır.

Bu sağlıksız durumun olumsuz etkilerini sadece köklü büyük üniversiteler en aza indirebilmektedir.

***

Yeni ve etkin bir yükseköğretim sistemine ulaşabilmek için YÖK’ü tarihsel süreç içerisinde, verilere dayalı ve çok farklı perspektiflerden değerlendirmeye ihtiyaç vardır.

[1] Erdoğmuş, Nihat, Geleceğin Türkiye’sinde Yükseköğretim, İlke Yayınları, 2019, s., 50.

[2] Erdoğmuş, Nihat, s., 12-13.

[3] Erdoğmuş, Nihat, s., 12-13.

[Fikriyat, 20 Şubat 2019]

Etiketler: