Fikrim Geldi Diyene…

Ülkemizde yasal zeminde 3 yaşını dolduran melek sistem, gerek BKY'ler, gerek ağları ve gerekse girişimcilerin farkındalığı açısından, açıkçası yeni yeni ayaklanmaya çalışıyor.

Dünyaya nam salmış Endonezyalı iş adamı Ciputra’ya göre; girişimcilik kalbi herkeste özgürce çarpabilir. Nitekim Ciputra, ülkesinde 2030 yılına kadar 4 milyon girişimci hedefine ulaşmanın peşinde… Bizim toprağın insanının da girişimci bir ruhu olduğu nicedir bilinir. Son yıllardaki verilere dayanarak, Türkiye’de yaklaşık her 3 kişiden birinin kalbinin, girişimcilik için ciddi ciddi çarptığı söylenebilir. Ve bu oran, aslında hiç de fena değil.

Lakin olayın aslı, sonrasında… Nitekim girişimcilikle atan yürekler, bu opsiyonu düşünseler de, fikri gerçeğe dökeyim derken yavaşlayıp durabiliyor. Belirgin sebebi ise, ekosistemdeki sıkıntılar ya da eksiklikler…

EKOSİSTEMİMİZ

Peki, nedir ekosistemdeki bu unsurlar? Bir girişimciyi girişmekten alıkoyan ya da ona kapı açan faktörler nelerdir? Aslında hepimizin aşağı yukarı bildiği bu dinamiklerin vaziyetini, Global Entrepreneurship Monitor (GEM- Küresel Girişimcilik Monitörü) her sene belli başlı ülkeler için araştırıp ortaya koyuyor. Geçtiğimiz aylarda yayımlanan 2015/2016 GEM Raporu da, Türkiye dâhil bu ülkelerdeki girişimcilik ekosistemini puanlandırıp sıralamaları sunuyor.

Bu doğrultuda son endekse baktığımızda, Türkiye’nin bazı kategorilerde olumlu tablolar çizdiğini, bazılarında ise bolca rötuşa ihtiyaç duyduğunu anlıyoruz. Nitekim gereksinim derecelerine ışık tutan skorlara hiç girmeden 62 ülke arasındaki konumumuzu şöyle bir özetleyecek olursam;

  • İç piyasa dinamikleri, Ar-Ge transferleri, sosyal kültürel normlar ve okul sonrası girişimcilik eğitimi maddelerinde, endekste ilk 20’de yer alırken,
  • Devletin girişimcilik programları, kamu teşvik politikaları ile ticari ve yasal altyapı maddelerinin her birinde 23. sıradayız.
  • Fiziksel altyapıda ilk 30’a, iç piyasa yükleri ve pazara giriş düzenlemelerinde ise ilk 40’a, ucu ucuna giriyoruz.
  • Bürokrasi ve vergiler ile girişim finansı deyince ise işler daha da zorlaşıyor: Bu dinamiklerde, endekste 40. sıranın altına düşüyoruz.

Ben bugün yazımıza konu olmak üzere, bu maddeler arasından finansa erişimi çekip almak istiyorum. Zira sıralamanın da kısmen hissettirdiği gibi, endekste skor olarak da oldukça düşük dinamiklerimizden biri, girişim finansı… Üstelik girişimlerin can suyu niteliğinde olması hasebiyle de, kritik bir ağırlığa sahip.

PARA YOKSA?

Bildiğiniz gibi, sahip olduğumuz girişimci ruhun yanı sıra, genci yaşlısı, bolca fikir üretmeyi seven bir milletiz. Fikirlerin projeleştirilebilme dereceleri ve ötesi ise, elbette buradaki en kritik mevzu… Bununla birlikte, pek çok fikir sahibinin bu değerlendirmeyi yapmak gibi bir şansı dahi olamıyor. Zira başlangıç aşamasındaki birçok girişimci adayının, teminat şartlarını gerçekleştiremediğinden krediye ulaşamaması, yaşanan en yaygın sorunlardan… İşte bu noktada farklı mekanizmalardan yararlanmak mümkünken, bireysel katılım yatırımcıları da (BKY), ilgili çözüm alternatiflerinden biri olarak karşımıza çıkıyor.

MELEK YATIRIMCI

Bireysel Katılım Sermayesi yönetmeliği, yürürlüğe 2013 yılında girdi. Daha ziyade “melek yatırımcı” olarak bilinen bu sistemde, yatırımcılar cazip buldukları bir iş fırsatına yatırım yaparken, fikrin sahibi olan girişimciyle birlikte şirket kurabiliyor. Ya da var olan genç bir şirkete ortak olup elinden tutabiliyor. İşin bu kısmı da, Ölüm Vadisi (Death Valley) dediğimiz yüksek riskli bölgeden, girişimin sağ salim çıkabilmesi için önemli.

Dolayısıyla bu modelde, yatırımcı adayları hem para hem de tecrübe birikimlerini, umut vaat eden fikirlere kanalize etme potansiyeline sahip. Melek bireysel katılım yatırımcıları girişim şirketine ortak olmakla birlikte, yönetime katılım konusunda ise YK üyeliği ile sınırlanıyor. Öte yandan, belli başlı şartlara haiz BKY’ler Hazine Müsteşarlığı’ndan ilgili lisansı aldığı takdirde, bazı vergi avantajlarından da faydalanıyor.

Ülkemizde yasal zeminde 3 yaşını dolduran melek sistem, gerek BKY’ler, gerek ağları ve gerekse girişimcilerin farkındalığı açısından, açıkçası yeni yeni ayaklanmaya çalışıyor. Üstelik fon aktarımı konusunda gelişmeler olsa da, bilgi ve tecrübe aktarımı ne yazık ki henüz kısıtlı seviyede görünüyor.

FONLARIN FONU

Bireysel katılım sermayesi ve girişim sermayesi fonları, fikri gelenlerin ya da şirketini yaşatmak isteyenlerin önünü açma potansiyeli taşırken, bu katalizör modellerin daha güçlü ve etkin bir hale gelmesinin de şart olduğunu gözlemliyoruz.

Tam da bu amaçla bir süredir devam eden ve sistemin çatısını oluşturması planlanan “üst fonlar” kapsamındaki hazırlıkların ise, meyvelerini yavaş yavaş verdiğine şahit oluyoruz. Nitekim ben dün bu satırları yazarken, İstanbul’da söz konusu üst fonlardan biri olan Türkiye Büyüme ve İnovasyon Fonu’na start veren tanıtım ve networking toplantısı yapılmaktaydı.

Ekosistemdeki kritik bir ayağın güçlenmesini hedefleyen bu yeni yapı, Türkiye’ye ve girişimcilerine hayırlı olsun diyelim.

[Yeni Şafak, 13 Mayıs 2016]

Etiketler: