Fahreddin Paşa

Kapısında beklediğiniz peygamberin mescidiyse eğer, teslim olmazsınız. Fahreddin Paşa tarihe bunu yazmıştır..

Medine kuşatması Türk tarihinin en şanlı direnişlerinden biridir.
Fahreddin Paşa da o direnişin kahraman lideridir. Her türlü imkânsızlık altında Peygamberin şehrini sonuna kadar savunmuştur. Devleti teslim olmasına rağmen o ve askerleri Peygamberin mescidini teslim etmek yerine sonuna kadar savaşmayı sürdürmüş ancak 80 gün sonra kaybetmiştir. Ama yine de teslim olmamıştır. Devlet ateşkes imzalasa dahi savunmayı sürdürmek sadece devleti değil yüce bir değeri savunma şuurunun ürünüdür. Kapısında beklediğiniz peygamberin mescidiyse eğer, teslim olmazsınız. Fahreddin Paşa tarihe bunu yazmıştır.
Askerleriyle beraber İslam dünyasının kalbini işgale karşı savunuyordu. Kutsal toprakları İngiliz işgalinden kurtarmanın gayretindeydi. Zira saldıranlar esasen isyancı Araplar değil, onları kontrol eden İngilizlerdi. Arap aşiretlerinden devşirilmiş isyancılar birer figürandan öte değildi. İngiliz işgalini meşru göstermek adına kullanılan kuklalardı.

DEĞİŞMEYEN GERÇEK: İŞGAL 
Aradan yüzyıl geçti bu gerçek değişmedi. Birilerinin kontrolünde olanlar hala Medine’yi kontrol ediyor. Yani işgal devam ediyor.
Birleşik Arap Emirlikleri denilen çadırlar grubunun dış işlerine bakan adam İslam’ın kutsallarını savunan komutana hakaret ediyor. Ne adına?
Kendi adına mı? Tabii ki hayır. Birleşik Arap Emirlikleri denilen aşiret topluluğu gerçek bir devlet değildir ve Türkiye’yle rekabet etmesi gibi bir durum söz konusu olamaz. Tıpkı kendinden yüzyıl önceki benzerleri gibi payandalık yapıyor. Türkiye karşıtlığı treninde yerini alıyor. Bunu ilk kez de yapmıyor.
Gezi olaylarından tutun da 15 Temmuz darbe girişimine kadar her türlü Türkiye karşıtlığının içinde yer aldı.

AKTÖR VE SORUMLULUK 
Bu fütursuz davranış doğal olarak Türkiye’de bir infiale neden oluyor.
Tarih yeniden ziyaret ediliyor. Ve o dönem Osmanlı’yı arkadan vuranlarla benzerlikler kuruluyor. Ama dikkat etmek lazım. Burada kurulan benzerlik Arap halkı üzerinden değildir. Irkçı bir tavırla Arap milletini topyekûn hain olarak damgalamak isteyenlere karşı da uyanık olmak zorundayız.
Ne yüzyıl önceki isyanın ne de bugünkü terbiyesizliğin kaynağı Arap halkı değil, onları kontrol eden bazı aşiret liderleridir.
Esasen ortada üzerine sorumluluk yükleyebileceğiniz bir Arap toplumu hiçbir zaman var olmadı.
Bunun en iyi örneği Arap Baharı denilen süreçti. Halk ne isterse istesin içerideki ve dışarıdaki statüko güçleri halkı devre dışı bırakabiliyor.
Halkı öylesine ezmiş ve öylesine sindirmişler ki, bir sivil toplum çıkması ve siyaset talebinde bulunması imkânsız.
Ne yüzyıl önce ne de bugün olanlarda aktörlüğü olmayan bir halka sorumluluk yükleyemezsiniz.
Suudi Arabistan toplumu diye bir gerçeklik var mı? Yok. Birleşik Arap Emirlikleri halkı diye bir şey var mı? Yok.
İnsanları ve onurunu yok sayan rejimler o zaman İngiltere bu zaman Amerika ve İsrail gibi dış aktörlerle ittifaklar kurarak halkı siyaseten etkisizleştiriyorlar ki, kendi çarkları işlesin.

​TÜRKİYE’DEN RAHATSIZLAR 
İşte tam da bu nedenle Türkiye’ye düşman oluyorlar. Çünkü Türkiye ve Erdoğan başka bir resim sunuyor.
Halkın seçtiği ve sorumluluk yüklediği ve halka benzeyen bir lider imajı uykularını kaçırıyor. Kötü örnek oluyor.
Arap halkına cesaret ve umut veriyor.
Türkiye’de toplum nasıl iktidara yürüdüyse, Arap ülkelerinde de yürüme ihtimalinin olabileceğini gösteriyor.
Belki bugün değil ama bir gün mutlaka Müslümanlar gerçekten iktidara gelip kendi kutsallarını kendileri kontrol edecektir.

[Takvim, 24 Aralık 2017]

Etiketler: