PANEL | 7 MART 2015
TARİH: 7 MART 2015 SAAT: 11:00 YER: SETA İstanbul
Moderatör |
İsmail Çağlar |
Konuşmacılar |
|
28 Şubat’ta da bir grup asker Kürt sorunun Şiddetle çözülemeyeceğini düşünüyordu. Böylece 1998 Ateşkesi oldu. Erdoğan’ın 2005’deki konuşması çözüm süreci için milattı. Eylül 2012’de çözüm süreci devlet nezdinde anlamlı hale geldi. Gezi olaylarıyla Türkiye’de Sokak hareketliliği başladı, bu durum sürece de yansıdı. 2014, IŞİD’in ekseninde yaşanan gelişmelere sahne oldu. Yeni şartlar çözüm sürecini etkiledi. 6-7 Ekim olaylarıyla süreç türbülansa girdi ancak tarafların olumlu çalışmalarıyla tekrara rayına girdi.
28 Şubat’ta yapılan çağrı çözüm sürecinin tarafları açısından artık dönülmez bir noktaya gelindiğinin işaretidir. Bu açıklamayla birlikte PKK’nın ve Devlet’in kodlarının değiştiği ortaya çıktı, artık her iki taraf da silahlı mücadelenin sona ermesi için gerekli olan iradeyi ortaya koydu.
“Silahsızlanma” kavramından PKK’nın tamamen silahı bırakacağı anlaşılmamalıdır. Bu kavramla anlatılmak istenen olgu PKK’nın Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı silah kullanmamayı taaddüt etmesidir. PKK daha önce de benzer süreçlerden geçti, tek taraflı ateşkes ilan etti. Örneğin İran’da silah bıraktı ancak silahsız bir şekilde mücadelesine devam ediyor. Suriye’de yaşanan gelişmeler ve diğer bölgesel dinamikler, PKK’nın silah bırakmasının ödünündeki en büyük engel. PKK bölgede değişen dinamiklere göre uyum sağlayacaktır.
Çözüm süreçlerinin dört aşaması vardır; temas, diyalog, müzakere, çözüm. Şu anda müzakere aşamasına gelindi. Ancak hükümet seçim öncesi dönemde “taviz verildiği” imajı uyandırmamak için müzakere kavramını kullanmaktan kaçınıyor. Öte yandan PKK-HDP kanadı müzakereye geçildiğinin ilan edilmesini istiyor. Ayrıca seçim sonuçları dikkate alındığında AKP ve HDP bu süreçten karlı çıktığı görülüyor. Bu durum sürecin toplumsal karşılığının olduğunu gösteriyor. Bu aşamadan sonra yaşanabilecek sorunlar daha kolay aşılabilir. Seçime gidilirken tarafların çözüm sürecine zarar vermemek için daha yumuşak bir dil kullanmaları gerekli.
Karşımızda homojen bir yapı yok, bunu unutmamak gerekir. Son dönemde medyanın İmralı- Kandil arasındaki farklılıkları abarttığını görüyoruz. Öcalan yaptığı açıklamalarda Kandil’i düşünerek konuşur, Kandil de Öcalan’ı boşa çıkaracak hareketlerden kaçınır.
Bu toplantının başlığı bile müzakereye henüz geçilmediğini gösteriyor. Taraflarda iyi niyet beyanı var fakat müzakere tam olarak yok. Bu tür süreçlerin ön müzakere aşamasında, geçekte müzakereyi yönetecek, temsil gücü olan isimler belirlenir. Hükümet kanadı büyük oranda belli, ancak isimler net değil. Ayrıca Öcalan-Kandil ilişkisi de belirsiz. Öcalan ve HDP çözüm için net mesajlar veriyorken Kandil’in tutumu net değil. Ön müzakere sürecinin bittiğinin kanıtı çözüme dair ortak bir hedefin oluşturulmasıdır. Çözüm süreci için hedef belli mi? Gördüğüm kadarıyla yeni anayasa süreci üzerinden konuşuluyor ama yine de net değil. İsrail-Filistin çatışmasında “iki devletli çözüm” formülü tartışılıyor. Türkiye’de taraflar henüz bir formülü müzakere etmeye başlamadı.
28 Şubat açıklaması tam olarak silahsızlanma çağrısı değil, silahsızlanma çağrısı yapılması için yapılan bir çağrıdır. PKK’nın silah bırakması için kongreden karar çıkması gerekiyor, kararın ne yönde olacağı henüz net değil. Ayrıca bu yönde bir karar çıksa bile uygulanabilirliği şüpheli. Son yapılan açıklama Öcalan’ın Nevruz’da yaptığı açıklama dikkate alındığında geçen sürede ilerleme değil, geriye dönüş yaşandığını gösteriyor.