AB’de Müslümanlar ve İslamofobi

Avrupa tarihi "öteki" ile yaşam tecrübesi konusunda sorunlarla doludur. Farklı dil, din ve ırklarla ortak ve birlikte yaşam sürme konusunda Avrupa'nın zengin bir deneyimi olduğu söylenemez. Bu nedenle farklı ve yabancı olanlar, topluma sonradan eklemlenenlere kuşku ile bakıldı. Avrupa tarihi bu açıdan bakıldığında büyük trajedilere de sahne oldu. Örneğin Almanya'da Avrupa'nın "ötekisi" olarak Yahudiler, 20. yüzyılın en büyük soykırımıma maruz kaldı. Avrupa'da zaman zaman nükseden Antisemitizmi önlemek için yasak düzenlemeler getirildi, ancak bu konuda kitlesel bilinç değişikliği yeterli düzeyde olmadığı ve "öteki" ile birlikte yaşama kültürü yeterince içselleştirilemediği için bugün bile antisemitizmin kökenleri kazınamadı.20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Avrupa'nın sosyal, demografik ve dini manzarasını değiştiren yeni gruplar da topluma eklemlenmeye başladı. Renkleri, dilleri ve dinleri farklı olan bu gruplar arasında en görünür ve belirgin olan Müslümanlar, Avrupa'nın yeni "ötekileri" olarak algılanmaya başlandı.

Avrupa tarihi “öteki” ile yaşam tecrübesi konusunda sorunlarla doludur. Farklı dil, din ve ırklarla ortak ve birlikte yaşam sürme konusunda Avrupa’nın zengin bir deneyimi olduğu söylenemez. Bu nedenle farklı ve yabancı olanlar, topluma sonradan eklemlenenlere kuşku ile bakıldı. Avrupa tarihi bu açıdan bakıldığında büyük trajedilere de sahne oldu. Örneğin Almanya’da Avrupa’nın “ötekisi” olarak Yahudiler, 20. yüzyılın en büyük soykırımıma maruz kaldı. Avrupa’da zaman zaman nükseden Antisemitizmi önlemek için yasak düzenlemeler getirildi, ancak bu konuda kitlesel bilinç değişikliği yeterli düzeyde olmadığı ve “öteki” ile birlikte yaşama kültürü yeterince içselleştirilemediği için bugün bile antisemitizmin kökenleri kazınamadı.20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Avrupa’nın sosyal, demografik ve dini manzarasını değiştiren yeni gruplar da topluma eklemlenmeye başladı. Renkleri, dilleri ve dinleri farklı olan bu gruplar arasında en görünür ve belirgin olan Müslümanlar, Avrupa’nın yeni “ötekileri” olarak algılanmaya başlandı.

Geri dönmeyecekler

Türkiye-AB ilişkileri açısından da önem taşıyan ve AB ülkelerinde toplumsal gerginliğe yol açan, hatta sosyal barışı bozacak boyutlara ulaşan önyargılar artık Müslümanlara yönelik tehdit algısı ve İslamofobiye dönüşme eğilimi gösteriyor. Korkuların, rasyonel olmayan tepkiler doğurduğu görülüyor. Avrupa’da sayıları 10-12 milyon olarak tahmin edilen Müslümanların artık yaşadıkları ülke vatandaşı oldukları ve geri dönüşlerinin ihtimal dahilinde olmadığı sosyolojik bir gerçekliktir. Politikacılar bu sosyal gerçeği uzun süre görmezden geldi ve sorunların gittikçe artmasına zemin hazırladı. Uygarlıklar arası sağlam köprüler atılması, olası sürtüşme kaynaklarının ortadan kaldırılabilmesi için politikacılar, aydınlar, sivil toplum kuruluşları ve dini kurumların İslamofobi ile yasal, politik ve sivil alanda mücadele etmeleri gerektiği apaçık ortadadır.

İçerdeki düşman

11 Eylül 2001 yılında ABD’de gerçekleştirilen terör eylemleri dünyanın bütün dikkatini din ve şiddet arasındaki ilişkiye çevirdi. Özellikle 11 Eylül saldırılarından sonra İslam ile şiddet ve terör ilintisi sıkça kurulmaya başlandı. Her ne kadar Avrupa’daki Müslümanların ekseriyeti yaşadıkları ülke vatandaşlığına geçmiş olsa da ne yazık ki hâlâ “öteki” olarak görülüyor ve 11 Eylül olaylarından sonra “içerdeki tehdit ve düşman” olarak algılanıyor. Müslümanlar artık bazı kimseler tarafından Avrupa’da bir güvenlik sorunu olarak görülüyor. Avrupa’da Müslümanların “içerdeki tehdit” olarak algılanmalarından dolayı, AB Aralık 2001’de terörle mücadeleye yönelik önlemler kapsamında ‘Common Positions and Framework’ adında bir belgeyi kabul etti. Üye ülkeler de bunu kendi yasalarına yansıttı. Bu düzenlemeler sonucunda istihbarat birimleri “içerdeki yabacı düşmanları” dini profil kullanarak fişlemeye başladı. İngiltere, Danimarka, Norveç ve Almanya gibi ülkelerde Müslüman öğrenciler dahi potansiyel tehdit oluşturdukları gerekçesiyle fişlendi. Fişleme kapsamı daha da genişletildi ve Müslüman iş adamları, sivil toplum kuruluşları, dernekler ve cami cemaati mensupları da dalga dalga yayılan İslamofobi neticesinde fişlenerek izlenmeye alındı. Fransız araştırmacı Giles Kepel’in, ‘The War for Muslim Minds: Islam and the West’ (İslam ve Batı) başlıklı kitabında, artık radikal grupların Filistin, Irak ve Afganistan’da değil Paris, Londra, Berlin ve Amsterdam

In this article