Düşünen Okullar, Öğrenen Millet

PISA, bizim sistemimizde dominant olan “bilip bilmemek” mevzuuna tam entegre değil. Evet elbette bilgiye sahip olmak mühim ancak asıl mesele, bilgiyi uygulayabilmek, bilgiden çıktılar üretebilmek…

Kötü haber tez yayılır. Kuvvetle muhtemel duyduğunuz üzere; kalkınmanın temel taşı olan eğitimin vaziyetine dair en çarpıcı uluslararası göstergelerden olan PISA’nın 2015 sonuçları bu hafta açıklandı. Bir önceki versiyonu 2012 yılına ait olan rapordaki skorlar, OECD dahil 72 ülkeden/ekonomiden 540 bin öğrencilik bir örneklem kapsamında, ulusların fen bilimleri, okuma ve matematik alanlarındaki durumunu dünyanın gözleri önüne seriyor. Öğrenciler, 15 yaş grubu… Bir başka deyişle, lise çağında ve zorunlu eğitimlerini yakın zamanda tamamlayacak dönemdeki öğrenciler…

O halde PISA 2015’e, ilgili kategoriler çerçevesinde hızlı bir bakış atıp canımızı biraz sıkalım. Gerek dünyanın haline gerekse bize dair şu kötü haberlere kulak kabartalım.

FEN BAŞARISI(ZLIĞI)

Öncelikle, 2015 PISA değerlendirmesinde Singapur’un, çılgın bir performans sergilediğini vurgulayarak başlayayım. Singapur, 72 rakip içinde, fen bilimlerinde 1 numaralı öğrencilere sahip ülke… Onu, Japonya, Estonya, Tayvan (Taipei) ve Finlandiya takip ediyor.

Singapur fende 556 puanla herkese fark atarken, OECD grubu ortalaması ise 493. Türkiye’yi sorarsanız; 425 puanla ortalamanın hayli altında ve 52. sırada yer alıyoruz. Üstelik önceki döneme göre de pek matah bir durumumuz yok. Dolayısıyla halimiz, ne gelişim ne de kıyaslama anlamında hiç iç açıcı değil. Bizden fena durumda kim var derseniz de, bölgeselleştirirsek söyleyeyim: Ağırlıklı olarak, Latin Amerika ve MENA ülkeleri… Yükselenler bağlamında da, Meksika ve Endonezya ilginizi çekebilir.

OKUMAK VE ANLAMAK

Neden Singapur çılgın dedim? Zira kendisi, okuma ve matematik kategorilerinde de bir numara. Okuma kabiliyetlerinde 535 puan alan Singapur’u, listede Kanada, Hong Kong, Finlandiya ve İrlanda takip ediyor. OECD ortalamasının 493 olduğu bu kategoride, Türkiye 428 puanla yine epeyce gerilerde kalıyor. Zira kaç sene geçmiş ve hala bir toparlanma yok. Üstelik düşüşteyiz. Örneğin; rapordaki 2009 karşılaştırmaları, o dönem Türkiye’ye benzer okuma performansı gösteren Rus, İsrailli ve Litvanyalı öğrencilerin 6 yıl sonra bakıldığında tırmandığına parmak basıyor.

MATEMATİK BECERİLERİ

Matematik kategorisinde ise, 564 puan yapan Singapur’u, Hong Kong, Çin Makao, Tayvan (Taipei) ve Japonya izliyor. Buna paralel olarak, Çin bünyesindeki çeşitli coğrafyalarda ve Singapur’da 4 öğrenciden en az birinin, matematikte en yüksek kabiliyetleri sergileyebildiği dikkat çekiyor.

Matematikte OECD ortalaması, 490… Türkiye ise, 420 puanla bu alanda da aşağılarda yer alıp önceki döneme göre kan kaybederken, mesela Romanya’nın, Bulgaristan’ın, Yunanistan’ın, 2012’de bize yakın seviyelerdeyken 2015 skorlarında iyileşme kaydetmiş oldukları göze çarpıyor.

TEMEL YETENEKLER NAKIS

Ve bu gerçekler doğrultusunda, her 3 kategoride de Seviye 2’nin altında kalan ya da bir başka deyişle temel yeteneklerden yoksun olan öğrencilerimizin payı %31,2 gibi acı bir oran… OECD’de bu oran %13 iken, Makao’da %3,5, Vietnam ile Hong Kong’da %4,5, Estonya’da %4,7, Singapur’da %4,8…

Bir de öbür açıdan bakalım:

Bu 3 alandan en az birinde en üst seviyelerde (Seviye 5&6) performans gösteren öğrencilerin payı, Singapur’da %39,1, Taipei’de %29,9 iken OECD genelinde %15,3. Türkiye’de ise ne yazık ki, sadece %1,6!

Neden bu kadar olumsuz ayrışmışız diye düşündüğümüzde ise, PISA’nın aslen neyi ölçtüğünü de tanımlamamız gerekiyor. Nitekim PISA, bizim sistemimizde dominant olan “bilip bilmemek” mevzuuna tam entegre değil. Evet elbette bilgiye sahip olmak mühim ancak asıl mesele, bilgiyi uygulayabilmek, bilgiden çıktılar üretebilmek…

Ve raporun bu bağlamdaki şu cümlesi, bu noktayı vurucu bir şekilde açıklıyor:

“Modern ekonomiler, bireyleri ne bildiklerine göre değil, bildikleriyle ne yapabildiklerine göre ödüllendiriyor”.

Dolayısıyla, hem iyi bilen, hem de bildiğiyle yapabilmeyi iyi bilen öğrenciler yetiştirmeye ihtiyacımız var. Bunun için ise, nasıl öğreteceğini iyi bilen eğitimciler yetiştirmeye ve bu minvalde bir sistem kurmaya… Kısacası, köklü bir reform yapmaya… Ve bu bağlamda, başarılı örnekleri de ibretle incelemek gerek. Bu kapsamda çok detay var ve buraya sığmaz ancak bir tek ayrıntı dahi bizi düşünmeye sevk etmeli. O da nedir? Singapur’un 1997-2011 arasında hayata geçirdiği ve yeni ekonomik paradigma hedefine göre şekillendirdiği eğitim felsefesidir:

“Düşünen Okullar, Öğrenen Millet”

[Yeni Şafak, 9 Aralık 2016]

Etiketler: