Generated by IJG JPEG Library

Dünyanın Stresi

Gelişmiş dünyanın stresi devam ediyor. Japonya kör topal yolunu bulmaya çalışacakken, Avrupa cephesi pek heyecan vermeyecek. FED'in yılan hikâyesi ise daha çok su götürecek.

Türkiye bir yandan yaralarını sarmaya, bir yandan da geleceğini sağlama almaya çalışırken, dünya ekonomisi de hızla (olmasa da) dönüyor. Dönerken başına gelenler hiç şüphesiz bizi de bir şekilde etkileyebileceğinden, bunca derdin arasında dışarıda da neler olup bittiğine her an bakmak gerek. O halde, köşemizi bugün yeniden dünyaya açalım ve geride bıraktığımız günlerde öne çıkmış gelişmelere bir bakalım.

AVRUPA’NIN BANKALARI

Önce en yakınımızdan başlayayım. İçli dışlı olduğumuz Avrupa’dan gelen büyüme verileri tatsız tuzsuz diyebiliriz. Euro Bölgesi 2. çeyrekte yıllık bazda büyüme hızını %1,6’ya düşürürken, oran Avrupa Birliği için ise %1,8’de saydı. Birlikten çıkış kararı veren İngiltere bu dönemde hızını %2,2’ye çıkarmışken, Krallığın yakın ve uzak geleceğine dair endişeleri ise malum hep konuşmaktayız. Ve bu bağlamda, AB’nin performansına bulaşacak riskleri de…

Tabii riskler demişken, 2008-2009 sonrası meşhur Avrupai risk olan bankacılık sistemine dair gelişmeler de, favori konulardan… Hele de geçen hafta gelen stres testi sonuçlarından sonra… Testin amacı, AB çapındaki finansal kurumların olumsuz gelişmeler karşısındaki dayanıklılığını değerlendirmek olarak özetlenebilir. 2016 testi, 51 bankayı mercek altına alarak, sermayelerin 2015 sonundan 3 yıl sonrasına nasıl bir gelişim gösterebileceğini inceliyor. Bir baz, bir de tehditlerle dolu kötü senaryo var. Testte odak gösterge olan ve tampon olabilecek sermaye oranına işaret eden CET1, bir yükselişe işaret ediyor. Testte bu kez bir eşik ve geçme-kalma durumu yokken, takdir meraklısına bırakılmış. Kimin daha iyi, kimin daha kötü vaziyette olduğu da zaten kolayca görülüyor.

2016 test sonuçlarını özetlemek gerekirse de; bir fırtına halinde yıkılacak çok ağaç görünmüyor ancak İrlanda, Almanya, İtalya ve birkaç diğer ülkede göze batan göstergeler de var. Mevcut hali en kötü olan banka ise, beklendiği üzere, “Un Problema” başlıklı yazımda değindiğim köklü İtalyan Monte dei Paschi oldu. Kötü senaryoda tası tarağı toplayacağı anlaşılan yaşlı bankanın, test açıklanmadan hemen önce yeni planını açıkladığına şahit olduğumuzu da ekleyeyim.

Son bir not: Test, AB çapında dense de, Yunan ve Portekiz bankaları gibi mustaripleri işin içine almıyor. Bir de Brexit etkisi hesaba katıldı mı diyenlere; adlı adınca katılmadı ancak kötü senaryoyu öyle bir kurduk ki onu bile kapsar deniyor.

ABD’NİN FAİZİ

Atlantik’i geçip ABD’ye uzanacak olursak da, geçen haftanın gözdesi FED toplantısından başlayayım. İlgili komite FOMC, girdiği Temmuz toplantısından yine faize dokunmadan çıktı. İktisadi aktivitenin mütevazı seyrettiğini belirten komite, hane halkının takatine, yatırımcının ise zafiyetine dikkat çekti. Emek piyasasında toparlanmalar gözlense de, enflasyon en son %1’e takılmış dermansız haliyle FED’in asabını bozmaya devam ediyor. Dolayısıyla da, gerçekleşmelerle beklentileri bir sepete koyunca, faiz artırımını gerektirecek bir durum olmadığına hükmedildiği anlaşılıyor.

Anlayacağınız, FED yine görmüş oluyor ki; öyle bir çiçekle bahar gelmiyor. Bakınız; FED toplantısı sonrası açıklanan %1,2 oranındaki 2. çeyrek gelişim hızı hayal kırıklığı yaratırken, ilk çeyrek verileri de aşağı yönlü revize edildi. Aynı gün 3. çeyreğe merhaba diyen tüketici güveni verisi de pek parlak diyemeyeceğim. Tam bu noktada, seçim telaşının kızıştığı bir ortamda ekonomik aktörlerin kafasının karışık olduğuna ve “dur bakalım” şeklinde yaklaşımlar sergilediğine dair haberlerin geldiğini de ekleyeyim.

JAPONYA’NIN MECALİ

Pasifik’i aşıp Japonya ile bitirelim. Ülke ekonomisine dair detayları, 15 Temmuz tarihli “Helikopter Para ve Japonya” başlıklı yazımda işlerken, Abe’nin ekonomiyi yeniden ayağa kaldırmaya gayret edeceğine işaret etmiştim. İşte bu minvalde geçtiğimiz hafta Japonya Merkez Bankası BOJ’un, “biz de arka çıkalım” babındaki yeni adımına şahit olduk. Mamafih bankanın ETF alım miktarını yükselten hamlesi, sürprizler bekleyenleri sükût-u hayale uğratırken, ekonomiye ciddi bir destek vermesi de beklenmiyor. Şahsi kanaatim ise, BOJ’un açıklamasındaki kritik noktanın, Eylül ayında yapacağı değerlendirme olduğu yönünde… Eylül’de politikasının etkinliğini tartacağını anladığımız BOJ, bu değerlendirmeye göre daha etkili olabilecek adımları dizayn etmeyi düşünüyor olabilir.

Küresel ekonomide son günlerde öne çıkan gelişmeleri bu şekilde özetlemiş olayım. En özünde ise görünen o ki; gelişmiş dünyanın stresi de devam ediyor. Japonya kör topal yolunu bulmaya çalışacakken, Avrupa cephesi pek heyecan vermeyecek. FED’in yılan hikâyesi ise, sadece bu yılın geri kalanında değil, sonrasında da daha çok su götürecek.

[Yeni Şafak, 2 Ağustos 2016]

Etiketler: