Uzaydan Doğu Akdeniz Kıyıları ve Kıbrıs (2011)

Doğu Akdeniz’de Üç Kritik Adım

Doğu Akdeniz ve Libya'daki menfaatlerimiz parti siyasetini aşan milli meselelerdir. "Doğu Akdeniz'de yalnız kaldık, İsrail ve Mısır ile anlaşalım" diyenler dışlandığımız masaya tek başına oturamayacağımızı, otursak da hakkaniyetsiz bir paylaşımı kabule zorlanacağımızı görmeliler.

20019 sona ererken Türkiye, Doğu Akdeniz’deki güç denklemini etkileyecek üç önemli adım attı. Masada güçlü olmak için sahada atılan askeridiplomatik adımlar Libya meselesinin Suriye kadar gündemimizi belirleyeceğini gösteriyor:

  1. 1-Libya ile güvenlik ve askeri işbirliği ve Doğu Akdeniz’de deniz yetki alanları konusunda iki mutabakat imzaladı. Böylece Yunanistan ve GKRY’nin Türkiye’yi Antalya Körfezi’ne sıkıştırmasının önüne geçildi. Türkiye’nin hamlesiyle tutuşan Atina, Kahire ve Paris ile dayanışmayı artırmaya çalışıyor. Dışişleri bakanları 4 Ocak’ta Kahire’de buluşuyor. Halbuki Türkiye olmadan Akdeniz’de “bölgesel işbirliği” olamaz.
  2. Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin (UMH) davetiyle Libya’ya asker göndermeye hazırlanıyor. Meclis açıldığında tezkere gelecek. AK Parti ve MHP’nin oylarıyla rahatlıkla geçmesi bekleniyor.
  3. Libya’da siyasi çözüme katkı sunmak için Tunus, Cezayir ve Katar ile yakın işbirliği atağına geçti. Bu işbirliği kurulabilir ve etkin şekilde işletilirse Kuzey Afrika’daki güç dengelerini de değiştirecek demektir.

Kuşkusuz, Ankara’nın yeni hamlelerinden rahatsız olan Yunanistan ve Mısır, Türkiye’nin Libya’daki askeri varlığını engellemenin peşinde olacaklar. Atina ve Kahire’nin “Medusa” adlı bir operasyon hazırlığında olduğu medyaya yansıdı. Ancak sahada gücünü gösteren Türkiye hem Libya’da siyasi sürece katkı sağlayabilir hem de Doğu Akdeniz’deki paylaşım masasına güçlü şekilde oturabilir.

Türkiye, asker gönderirse…

Darbeci Hafter binlerce Rus ve Sudanlı paralı askere güveniyor.
Şimdiden Trablus’un merkezine 30 km yaklaştı bile. Ankara müdahil olmazsa Trablus düşecek ve iç savaş iyice içinden çıkılamaz bir hal alacak.
Aslında UMH, BM, ABD ve AB’nin tanıdığı meşru hükümet.
Ancak bu kağıt üzerinde böyle.

Uluslararası toplumun Hafter’i müzakereye zorlamak için UMH’ye askeri destek vermesi gerekiyor. Türkiye’nin asker göndermesi ile Libya’daki dengenin UMH lehine dengeleneceği görülüyor. Böylesi bir durumda akla gelen sorular şunlar:
Özel askeri şirketlerle sahada olan Rusya, angajmanını artırır mı?

Mısır ve Yunanistan ile yakın işbirliğine girerek Türkiye ile karşı karşıya gelir mi?
Rusya angajmanını artırırsa Libya’da etkisiz konumda olan ABD de aktif şekilde müdahil olur mu?

ABD ve AB, Libya dosyasının Türkiye ve Rusya ikilisi etkisinde şekillenmesine seyirci kalır mı?

ABD Başkanı Trump’ın geçtiğimiz günlerde Sisi ile görüşmesi Washington’un, Moskova’nın Libya’ya daha fazla müdahil olmasına seyirci kalmayacağını düşündürüyor.

8 Ocak’ta İstanbul’da buluşacak olan Erdoğan ve Putin’in nasıl bir müzakere yürüteceği kritik önemde. İki liderin Libya’yı siyasi çözüme taşıyacak bir rol üstlenmesi mümkün.

Rusya’nın Libya politikası…

Ankara’nın politikası netleştiğine göre şimdi Moskova’nın Libya politikası iyice açıklığa kavuşmalı. Görüntüde Rusya iki tarafa da yakın duruyorsa da Wagner Grubu’nun paralı askerleri ile ağırlığını Hafter’den yana koyduğu açık.

Moskova’nın Libya’ya ilgisi paralı askerler ve Kaddafi döneminde imzalanan petrol anlaşmalarıyla sınırlı değil.

Putin için bu ülkenin sembolik önemi var. 2011’de Kaddafi’nin devrilmesiyle sonuçlanan uluslararası müdahalede ABD tarafından kandırıldığını düşünüyor.
Bu sebeplerle Putin’in Libya’da seyirci kalması beklenmemeli.

Moskova’nın Mısır, BAE, Suudi Arabistan ve Yunanistan ile ilişkilerini bozacak şekilde Ankara yanında yer alması umulmamalı.

Libya’daki iki taraf ve onları destekleyenler arasında arabulucu bir role soyunması mümkün.

Erdoğan ile Putin’in son yıllarda yürüttüğü başarılı lider diplomasisi buna katkı sağlar.

Muhalefete düşen…

Batı ve Arap medyası şimdiden Ankara’nın yeni adımlarını “Yeni Osmanlıcı ve İslamcı yayılma” diye mahkum etmeye çalışıyor. Muhalefetin “Libya’da ne işimiz var” söylemi bu dış kampanyaya su taşır.

Doğu Akdeniz ve Libya’daki menfaatlerimiz parti siyasetini aşan milli meselelerdir. “Doğu Akdeniz’de yalnız kaldık, İsrail ve Mısır ile anlaşalım” diyenler dışlandığımız masaya tek başına oturamayacağımızı, otursak da hakkaniyetsiz bir paylaşımı kabule zorlanacağımızı görmeliler.

[Sabah, 28 Aralık 2019]

Etiketler: