Vesayetin yıkılışını temsil eden 2010 referandumundan beri, Yeni Türkiye’nin inÅŸasındaki en güçlü aktör olan AK Parti ile Türkiye’nin AK Parti öncülüÄŸünde inÅŸa edilmesine karşı çıkan kamp arasında baÅŸlayan mücadele ivme kazanarak devam etmektedir. Yeni Türkiye’nin sahici bir ÅŸekilde inÅŸasına baÅŸlanacağı varsayılan 2014-2015 yıllarına yaklaÅŸtıkça bu mücadele daha da keskinleÅŸmektedir. Bu minvalde, 2013 yılı, bu mücadelenin sert geçtiÄŸi ve AK Parti eleÅŸtirilerinin, AK Parti’nin meÅŸruiyet kodlarına yönelik bir operasyona dönüÅŸtüÄŸü bir yıl oldu. Bu dönemde AK Parti’ye karşı algı mühendisliÄŸi düzeyinde giriÅŸilen operasyonda üç mesaj iÅŸlendi: Ä°slamcılaÅŸma, ara dönem-hibrid rejim partisi olma ve irrasyonel, otoriter ve radikal bir liderin yönetiminde olma. Bu faktörler üzerinden AK Parti’nin meÅŸruiyet kodları sorgulattırılıp, yeni Türkiye’nin inÅŸa sürecine aktörlük yapacak bir potansiyelden uzak olduÄŸu vurgulandı. BaÅŸlarda, entelektüel bir çabayla algı mühendisliÄŸi üzerinden yol alan bu strateji, Gezi eylemlerinden baÅŸlayarak operasyonel siyaset mühendisliÄŸine yöneldi. Bunun son örneÄŸini 17 Aralık operasyonu-süreci oluÅŸturmaktadır. Gülen Cemaati tarafından baÅŸlatılan ve 17 Aralık süreciyle zirve noktasına çıkan son operasyon, hem nitelik hem de kullandığı yöntemler açısından önceki algı mühendisliÄŸi giriÅŸimlerinden farklıdır.
ALGI MÜHENDÄ°SLİĞİ
Birincisi, bu sene yapılan tartışmalarda AK Parti’nin pejoratif bir anlam yüklemesiyle son tahlilde muhafazakar-Ä°slamcı bir parti olduÄŸu tezi sıklıkla iÅŸlendi. Ä°ç politika baÄŸlamında, alkol düzenlemesi, kızlı-erkekli öÄŸrenci evi tartışması, “dindar nesil” ve “üç çocuk” söylemleri AK Parti’nin yeniden aktif hale gelen Ä°slamcılığının somut örnekleri olarak takdim edildi. Ä°çerideki Ä°slamcı siyasetin bir uzantısı olarak, AK Parti’nin OrtadoÄŸu’daki Ä°slamcı gruplarla iÅŸ tuttuÄŸu temaları da sıklıkla vurgulandı. Mısır ve Suriye meselesi baÄŸlamında uluslararası alanda yeniden yükseliÅŸe geçen “Ä°slamcı alerjisi” de kaşınarak AK Parti’nin meÅŸruiyet temelleri sorgulatılmaya çalışıldı. AK Parti, demokrasi anlayışları sorunlu, radikal, teokratik devleti hedefleyen Ä°slamcı gruplarla aynı kefeye konuldu. Bu eleÅŸtirilerle, AK Parti, yüzünü Batı’ya çevirmiÅŸ, NATO üyesi, AB üyeliÄŸine aday bir ülkenin taşıyamayacağı bir yapıya dönüÅŸtüÄŸü mesajı verilmeye çalışıldı.
Ä°kincisi, AK Parti’nin “çoÄŸunlukçu” demokrasi anlayışı nedeniyle hibrid rejim ile ara dönem partisi olduÄŸu eleÅŸtirisidir. Askeri-bürokratik vesayetin hüküm sürdüÄŸü, millet iradesinin yok sayıldığı, atanmışların seçilmiÅŸlere öncelendiÄŸi bir (ara) dönem ile (hibrid) rejimde, AK Parti’nin “çoÄŸunlukçu” demokrasi anlayışı mazur görülüp eleÅŸtirilmiyordu. Hatta, millet iradesini hâkim kılmak için o dönem sıklıkla vurgulanan “milli irade” teması destekleniyordu. Fakat ne zamanki bu ara dönem sona erdirildi, vesayetçi rejim geriletildi, AK Parti’nin çoÄŸunlukçu demokrasi anlayışı arkaik bulundu. Reformcu enerjisini de tükettiÄŸi varsayılan AK Parti’nin bir (ara) dönem partisi olarak görevini tamamladığı, dolayısıyla bu dönemde, demokrasi anlayışı ve kimlik bileÅŸenlerinin yol açtığı ontolojik imkânsızlıklar nedeniyle çoÄŸulcu demokrasi taleplerine cevap veremeyeceÄŸi için Türkiye demokrasisi için maliyet ürettiÄŸi tezi iÅŸlendi.
Üçüncüsü, bu iki eleÅŸtirinin istenilen sonucu vermeyeceÄŸine kanaat getirilmesi üzerine, eleÅŸtiriler yekpare bir grup olarak AK Parti’den ziyade AK Parti içerisinde var olduÄŸu düÅŸünülen bir gruba, ama özellikle de BaÅŸbakan ErdoÄŸan’a yöneltildi. AK Parti’nin içerisine yönelik bu mühendislik giriÅŸimi AK Parti’yi kabaca iki gruba ayırdı: bir tarafta, BaÅŸbakan ErdoÄŸan’ın çevresine kümelenmiÅŸ yeni Türkiye’yi anlamayan, Milli GörüÅŸ gömleÄŸini yeniden giyen, çoÄŸunlukçu bir demokrasi formasyonuna sahip, maceracı, radikal, hayalperest, irrasyonel, Batı karşıtı küçük fakat etkin bir grup. Bunun karşısına ise daha mutedil, diyaloÄŸa açık, yeni Türkiye’yi anlayan, çoÄŸulcu demokrasi anlayışına sahip, Batı ile iyi iliÅŸkileri savunan, realist ve rasyonel bir dış politika tasavvuruna sahip geniÅŸ kesimler ile CumhurbaÅŸkanı Gül gibi liderler konumlandırılmaktadır. ErdoÄŸan’ı devre dışı bırakmayı arzulayan bu projeksiyonda ErdoÄŸan’dan sonra “ılımlı” bir ismin liderliÄŸinde AK Parti ile pekâlâ yola devam edilebileceÄŸi düÅŸünülmektedir. Bu eleÅŸtiriyle AK Parti’nin meÅŸruiyeti daha çok liderinin meÅŸruiyeti üzerinden sorgulanmaktadır.
Bu üç algı mühendisliÄŸiyle verilmek istenen mesaj AK Parti’nin yeni Türkiye’yi yönetmeye ehil olmadığıydı. Fakat yapılan anketler, AK Parti’nin oylarında bir düÅŸüÅŸün yaÅŸanmadığını ortaya koyarak bu algı mühendisliÄŸinin baÅŸarısız olduÄŸunu gösterdi. Bununla birlikte, algı düzeyinde giriÅŸilen bu operasyon her ne kadar meseleyi ontolojik alana çevirerek eleÅŸtiri ve taleplerine anlamlı cevap alma ÅŸansını azaltsa da, nitelik olarak frikirsel düzeyde cereyan eden sivil bir giriÅŸim olması hasebiyle demokratik siyasetin kapsama alanı içerisinde yer almaktaydı.
Buna karşın, bu yılın ikinci yarısında baÅŸlayan Gezi eylemleri ve Kasım-Aralık aylarında, AK Parti’yi operasyonel bir kurgu ile yıpratma, iktidarını sarsma senaryosu diÄŸer algı mühendisliÄŸi giriÅŸimlerinden farklı bir mahiyete sahip. Gezi eylemleri üzerine çok ÅŸey yazılıp söylendi, burada da tekrarlamaya gerek yok. Ancak bu son operasyonu hem aktörleri hem de operasyonel mantığı ve hedefi baÄŸlamında deÄŸerlendirmekte yarar var.
DEMOKRASÄ°YE TEHDÄ°T
Hükümetin dershanelere yönelik düzenleme tasarrufunu gerekçe kılan, bugün artık varlığı herkese aÅŸikâr olan devletin içerisinde Gülen cemaati baÄŸlantılı otonom bir yapı önce MGK belgeleri, fiÅŸleme iddiaları üzerinden iktidara karşı medya yoluyla yıpratma ve boyun eÄŸdirme operasyonu baÅŸlattı. Hükümetin siyaset ısmarlamalarına direnmesi üzerine 17 Aralık operasyonu gerçekleÅŸtirildi. 17 Aralık operasyonunda, yolsuzluk iddiaları siyasal mühendisliÄŸe kılıf kılındı ve Kemalist vesayetten aÅŸina olduÄŸumuz bir bürokratik vesayet teÅŸebbüsü tedavüle sokuldu.
17 Aralık operasyonunun adli boyutu devam etmektedir. Bu dosyalarda ismi geçen bakanların kabinedeki görevlerinden ayrılmaları soruÅŸturmaların selameti için, gecikilmiÅŸ olsa da doÄŸru yönde atılmış bir adımdır. Ancak, siyasal mühendislik boyutu ve hükümetin-devletin bu operasyona karşılık verme kararlılığı, 2014’e de ciddi bir siyasal miras devredecek 17 Aralık Süreci’ni baÅŸlatmış durumdadır. 17 Aralık operasyonunun cereyan ettiÄŸi baÄŸlam, öncesinde giriÅŸilen algı mühendisliÄŸi, hem yurt içi hem de yurt dışına yönelik hazırlanmış mesajlar, bu operasyonun medya ayağının profesyonel bir ÅŸekilde önceden tasarlanması, operasyonun devletteki stratejik kurumlarda yuvalanmış, grup aidiyetiyle hareket eden otonom bir yapının küresel akılla da uyumlu bir siyasal mühendislik çalışması olduÄŸunu ortaya koymaktadır. Bu operasyonun hedefi yaklaÅŸan yerel seçimlerde AK Parti’nin darbe alması ve hemen sonrasında gerçekleÅŸtirilecek CumhurbaÅŸkanlığı ve genel seçimlere de yolsuzluk dosyaları gölgesinde, demoralize bir ÅŸekilde girmesini saÄŸlamaktır.
Gülen Cemaati’nin AK Parti’yi terbiye etmeyi amaçlayan bu operasyonu, AK Parti’ye belli bir maliyet çıkarabilir. YaklaÅŸan seçimlerde oy kaybetmesine de sebebiyet verebilir. Fakat bir siyasal parti için bu senaryoların hepsinin telafisi mümkündür. Siyasi partilerin oyları, iç ve dış geliÅŸmelere ve parti yönetiminin bu geliÅŸmeleri yönetme performansına göre azalıp artabilir. 2002-2011 arası seçim sonuçlarına bakıldığında bu dalgalanmanın izlerine rastlanabilir. 2009’daki oylarını 2004 ve 2007 seçimlerinin altına düÅŸürmek durumunda kalan AK Parti, 2011 seçimlerinde oylarını her iki seçimin de üstüne çıkarmayı baÅŸarmıştı. Dolayısıyla, önümüzdeki seçimlerde, uzak bir ihtimal olsa da, AK Parti’nin kısmi oy kaybı telafisi mümkün olmayan bir sonuç doÄŸurmaz.
Buna karşın, Gülen Cemaati giriÅŸtiÄŸi bu operasyon ile kendisini varoluÅŸsal bir krize sürüklemektedir. Cemaatlerin gücü ve meÅŸruiyeti toplumla kurdukları iliÅŸkiden, bu iliÅŸkinin niteliÄŸinden beslenir; devlette ele geçirdikleri mevziler ile harekete geçirebilecekleri operasyonel güçten deÄŸil. Nasıl ki siyasetin gücü seçmen desteÄŸi, meÅŸruiyeti ise demokratik siyasal kanallara riayetinden kaynaklanıyorsa, cemaatlerin gücü de “toplumsal algı”daki konumlarından, meÅŸruiyetleri ise Ä°lahi rızayı hedefleme ile topluma hizmetten kaynaklanır. Cemaatin son operasyon ile toplumsal algıda yaÅŸadığı dönüÅŸüm, onun meÅŸruiyet temellerinin derinden sarsılmasına yol açacak mahiyettedir. Yöntem olarak bürokrasideki otonom yapısını, vasat olarak devlet kontrolünü, hedef olarak güç ile toplumsal-siyasal mühendisliÄŸi koyan bir yapının “cemaat” veya “hizmet hareketi” olmasından kaynaklanan meÅŸruiyet kodlarından kendisini azade etmiÅŸ olur. Cemaat’in meÅŸruiyet krizi tam da bu noktada baÅŸ göstermektedir. Hakkında “cemaat”, “otonom yapı”, “çete”, “örgüt”, “istihbarat ÅŸebekesi”, “cunta” gibi kavramların eÅŸit ölçüde kullanılan bir yapı kendisine ne “cemaat” ne de “hizmet” kavramlarının saÄŸladığı meÅŸruiyet ile masumiyeti atfedebilir. Evet, bu son yaÅŸananlar AK Parti’yi seçmen nezdinde prestij kaybına uÄŸratabilir. Fakat, aynı geliÅŸmelerin Gülen Cemaati’ni varoluÅŸsal bir krize sokacağı da aÅŸikardır. Sonuç olarak, 2013’ün baÅŸları ile ortalarında algı mühendisliÄŸiyle baÅŸlayan iktidarın iradesini kırma, iktidarını paylaÅŸmaya zorlama planları sonuç vermeyince, yılın sonuna doÄŸru operasyonel mühendislik devreye sokuldu. Algı mühendisliÄŸi Türkiye siyasetinin kalitesini düÅŸüren bir iÅŸlev görmekteydi. Buna karşın, Gülen Cemaati’nin bürokrasideki gücüne dayanarak giriÅŸtiÄŸi operasyonel mühendislik ise yeni bir vesayet formunun geliÅŸimine tekabül ettiÄŸi için Türkiye demokrasisini tehdit etmektedir.
[Star Açık GörüÅŸ, 28 Aralık 2013]