Değişimin Hızı ve Kapsayıcı Eğitim (II)

Değişimin hızının; birey, aile, toplum, siyasal ve sosyal yapı gibi açılarından farklılık ve çeşitlilikler oluşturduğunu bir önceki yazıda açıklamıştık. Birey, aile ve toplum sağlığı, ülkenin siyasal bekası, bu çeşitlenmelerle "aidiyetler ve tarihsel süreklilik" arasında dengeli bir ilişki kurabilmekle mümkündür. Eğitim sürecinde sağlıklı ilişki kurmanın ilk adımı bireyin "kendi aidiyet alanlarının" inşası, "farklılıklara" dair objektif bilgilenmesi ve duygusal bağın güçlü bir şekilde kurulmasıdır.

Değişimin hızının; birey, aile, toplum, siyasal ve sosyal yapı gibi açılarından farklılık ve çeşitlilikler oluşturduğunu bir önceki yazıda açıklamıştık. Birey, aile ve toplum sağlığı, ülkenin siyasal bekası, bu çeşitlenmelerle “aidiyetler ve tarihsel süreklilik” arasında dengeli bir ilişki kurabilmekle mümkündür. Eğitim sürecinde sağlıklı ilişki kurmanın ilk adımı bireyin “kendi aidiyet alanlarının” inşası, “farklılıklara” dair objektif bilgilenmesi ve duygusal bağın güçlü bir şekilde kurulmasıdır.

Tarihsel sürekliliğin inşası bakımından Müslüman toplumların imparatorluk dönemlerinde geliştirmiş oldukları kültürel zenginliğin bu perspektifle keşfi ve sunumu son derece önemlidir. Müslümanların bu noktada ciddi bir siyasal ve toplumsal tecrübesi vardır. Klasik dönemdeki çeşitlenme ve farklılaşma büyük ölçüde coğrafya, dil, din ve tüm bunlara dayanan kültürel çeşitlenme ile siyasal tecrübenin farklılaşmasından oluşmaktaydı. Bu yüzyılda ise “değişimin hızı” ve “dünya üzerindeki hareketliliğin hızlanması” yeni belirleyici unsurlar olarak ortaya çıkmaktadır. Önceki unsurların etkileri ise göreli olarak azalarak devam etmektedir.

Kapsayıcı ve kuşatıcı bir eğitim modeli inşa edebilmenin en önemli unsuru eğitim sürecini yürüten insan kaynağının yani Milli Eğitim Bakanlığı bürokratlarının, yereldeki eğitim yöneticilerinin, okul yöneticilerinin ve öğretmenlerin bu perspektifi derinleşerek kazanabilmeleridir. Bu ise sosyal arka planların ve yaşanan dönüşümü kavramsallaştıran felsefi içeriklerin aktarımını gerektirmektedir. Bundan daha önemli olan ise eğitimin özü itibariyle duygudaşlık, tavır, yaklaşım, dil ve ilişki kurma modellerini aktardığından dolayı bu tür eğitimler “alışkanlık değişimini” hedefleyebilmelidir. Yöneticilerde söylem, dil ve iletişimde kuşatıcılık ve kapsayıcı davranış ve tavırların kazanılabilmesi önemlidir. Mesela gelişmiş empati ve katılımcı sorun çözebilme buna dair iki örnektir. Öğretmenlerde ise bunlara ilaveten, öğrencilere bu özellikleri kazandırabilecekleri yöntem, teknik ve etkinlik tasarlayıp uygulayabilme beceri ve davranış kalıplarının geliştirilebilmesi hayatidir.

Tüm bunlar ise insan kaynağına yönelik bu eğitimlerin etkinlik temelli ve uygulamalı olmasını gerektirmektedir. Öğretmenlerde tutum ve davranış değişimi ancak böyle mümkündür. Eğitim sürecinde yetişkin eğitimine uygun olarak meslektaşların birbirlerine tecrübe aktarımı, her bir öğretmenin kendi farkındalığının gelişmesi belirleyicidir. Öğretmen kendisi hakkında eğitmenlerinden, meslektaşlarından yapıcı geri dönüş aldıkça ilerleyebilmektedir. Bundan dolayı öğretmenleri yakından tanıyan, sahanın zorluluklarını bilen deneyimli eğitimciler, lider olarak ancak fark yaratabilmektedir.

Öğretmenlerde kuşatıcı ve kapsayıcı anlayış ile kavrayışın ve buna uygun tutum ve davranışların yetkinleştirilmesinde “sürekli mesleki gelişim” yaklaşımı belirleyicidir. Bu noktada öğretmenlere yönelik bu amaçla geliştirilecek mesleki eğitim programı tasarımında şu hususlar önemlidir:

Programın amaçlarında öğretmenin hangi bilgi, beceri ve değerlerinin geliştirileceğinin açıkça tespit edilmesi.

Eğitim ortamlarında öğretmenlere meslektaş olarak değer verilmesi ve “sürekli gelişimin” normalleştirilmesi. “Sürekli mesleki gelişimin” öğretmenlik sanatının ayrılmaz bir parçası olduğu anlayışının yaygınlaştırılması bu eğitimlerin etkisini arttırabilir. Aksi takdirde öğretmenlerde bir direnç oluşabilmektedir.

Öğretmenlerin iç farkındalığının güçlendirilmesi ve önyargıların yıkılmasına özen gösterilmesi.

Farklı öğretmen gruplarına yönelik çıktıların ayrı ayrı tespit edilmesi.

Her bir öğretmen grubunun amaçlarına (yabancı dil, matematik, fen bilgisi vb. gibi) uygun farklı materyallerin kullanılması.

Öğretmenlere, amaçlara uygun farklılaştırılmış öğretim etkinliklerinin tasarlatmak ve öğretmen arkadaşlarından geri dönüt almasını temin etmek.

Öğretmenlere, öğrencilerin hazır bulunuşluk, derse ilgi, öğrenme stilleri ve kültürlerinin öğrenme süreçlerine etkisini uygulamalı gösterebilmek.

Öğretmenlerin yetkinleşebilmeleri için esnek grup çalışmaları uygulanması.

Genel hedeflerin yanında her bir öğretmenin farklı ihtiyaçlarının desteklenebilmesi.

Öğretmenlere, eğitim içeriklerinin öğrencilere hitap etmesi ve gerçek yaşamla ilişkilendirilmesine yönelik somut beceriler kazandırmak.

Eğitim süreçlerinde kapsayıcı ve kuşatıcı eğitim tavırları, bir yönüyle eğitimcinin kendisine güveninin ve olgunlaşma macerasının dışavurumudur. Eğitimci, düşünsel anlamda zenginleştikçe ve duygusal anlamda olgunlaştıkça farklılıklara saygı duyan, onları tehdit olarak görmeyen, güvenlik endişesi çekmeyen ve onlarla zenginleşebilen tutum ve davranışlar sergileyebilmektedir. Eğitim sisteminin tasarım boyutunda başarılı olabilmek için ise “aidiyet alanları/tarihsel süreklilik” ile değişimin hızından dolayı oluşan çeşitlilik ve farklılıklar arasında dengeli bir ilişki kurulabilmelidir. Eğitim sistemi insan kaynağına bu anlamda sürekli yatırım yapabildikçe ve kurumlarını “güvenin esas olduğu, katılımcı, öğrenen” kurumlara dönüştürebildikçe “değişimin hızından” dolayı ortaya çıkan meydan okumaları fırsata ve avantaja çevirebilir.

Eğitim alanında Türkiye’nin önündeki önemli meydan okumalardan birisi budur. Eğitim süreçlerinde, iş hayatında ve toplumsal yaşamda farklılıkları ve çeşitlilikleri ülkede barındırabildiği ölçüde başarılı olacaktır. Bunlar Türkiye’nin zenginlik ve güç kaynağıdır.

[Fikriyat, 19 Haziran 2019]

Etiketler: