DEAŞ’la Mücadele

Türkiye DEAŞ'ın en çok hedef aldığı ülke haline geldi. Aynı zamanda DEAŞ'la en açık biçimde savaşan tek ülke oldu. Ama içimizdeki İrlandalılar bitmedi maalesef. Eski ezberleri söylemeye devam ediyor..

Bir türlü bitmediler. Bitecek gibi de görünmüyorlar. Hala ısrarla Türkiye’yi selefi cihatçılıkla ilişkilendirmek isteyenler var. Bunca olanın ardından o çirkin imalara insafsızca devam ediyorlar. Bir tür ahlaksızlık. Daha ziyade FETÖ’cülere has bir tavır. Türkiye’yi dışarıya şikâyet etme mantığına dayanıyor.
Hatırlarsanız MİT TIR’ları, Can Dündar vakası, Karlov suikastı ve diğerlerinde hep aynısını denediler.
Bütün bu olaylarda Türkiye hedefe oturtulmuştuTürkiye bir yandan DEAŞ saldırılarına maruz kalırken bir yandan da içeride ve dışarıdakilerin bu mesnetsiz suçlamalarıyla boğuşuyordu.
Artık dışarıdakiler bile bu lafları etmez oldu. Türkiye’yi bu tür suçlamalara konu etmenin çok ikna edici olmadığını fark ettiler. Zira Türkiye DEAŞ’ın en çok hedef aldığı ülke haline geldi. Aynı zamanda DEAŞ’la en açık biçimde savaşan tek ülke oldu. Ama içimizdeki İrlandalılar bitmedi maalesef. Eski ezberleri söylemeye devam ediyor.
Tam da şimdi. DEAŞ’lı teröristlerin ülkelerine dönmeye başladığı bir dönemde. Dikkat ediyorum. Birileri alttan alta hatırlatma yapmaya çalışıyor. Birisi çıkmış uyarı yapıyor sözüm ona. Rakamları paylaşmış. Suriye’den çıkış yapan “teröristler arasında Türk pasaportu taşıyanlar pek fazla” diyor. “Diğer ülke pasaportu taşıyanların çoğu da Türkiye’den geçti” diyor. Burada bağlantıları olabilirmiş. Kıyısında kenarında dolaşıp sürekli imalar yapıyor.
Bir diğeri “Türkiye çok geç başladı DEAŞ’la mücadeleye” demiş. 2017 yılbaşındaki eğlence merkezi saldırısından sonra başlamış Türkiye DEAŞ’la mücadeleye. O zamana kadar çok ciddi mücadele olmamış. Ama bu olay kamuoyunda çok yankı bulunca devlet bu işe daha fazla dikkat eder hale gelmiş.
Meğerse o zamana kadar devlet çok umursamıyormuş. Vatandaş da pek ilgilenmiyormuş. Ama sonra birden hem devlet hem millet başlamış ilgilenmeye. O günden bu güne de DEAŞ saldırısı gerçekleşmiyormuş.
Böyle bir anlatıya ne denir çok bilemiyorum. Türkiye’yi bir şekilde terörler ilişkilendirme derdinde olan birisi hepimizin bildiği gerçeği tuhaf bir mantıkla eğip bükmenin peşinde.
Olur da bu kadar mı olur? Ülke her hafta sonu terör eylemleriyle sarsılırken, hem millet hem devlet pek “aldırış etmiyordu” demek akıl alır bir durum değil. Böyle mantık olur mu? Hadi oldu diyelim, Ağustos 2016’da başlayan Fırat Kalkanı Operasyonu’nu ne yapacağız?
Kime karşı yapıldı acaba bu operasyon? Kiminle savaştı Türkiye Cerablus’ta ve El-Bab’da? Bütün bunlara rağmen hangi kafa çıkar ve böylesine bir suçlamaya yeltenir?
Bu ülkede 40 yıldır PKK terörü var. O da temizlenemedi bütünüyle.
Bu mantıkla gidersek, PKK’ya karşı devletin ve milletin mücadeleyi önemsemediği ve aslında mücadele etmek istemediği sonucuna mı varalım? PKK saldırılarının hala devam etmesi devletin isteyip istememesine mi bağlıdır? Tabii ki değil.
Hâlbuki neler olduğunu hep beraber gördük. Üç farklı terör örgütü gayet iyi koordine edilmiş biçimde saldırırken Türkiye canla başla mücadele verdi. Hem içerde hem de dışarda yapılan operasyonlar ve elde edilen istihbarat sayesinde zamanla sonuç alındı. Bu anlamda Fırat Kalkanı Operasyonu vazgeçilmez bir öneme sahip. DEAŞ Türkiye sınırından atıldığı günden bu yana azalan saldırılar bugün neredeyse sıfıra yakın hale geldi. Fakat bu süreç zaman aldı. Bu tarihi eğip bükmek isteyenlerin neyi hedeflediği çok belli. Ancak onlara şunu hatırlatmak isterim. Türkiye’yi DEAŞ’la ilişkilendirmek artık çok tutan bir hikâye değil. Başarılı olmak istiyorlarsa kendilerine yeni sakızlar bulması gerek.
[Takvim, 4 Kasım 2017]
Etiketler: