Çözümse kapatmak, bir de Güney Kore’ye bak!

Özel dershanelerin varlığı ve işlevi yaklaşık 40 yıldır tartışılıyor. Çokları “Ne onla, ne de onsuz!” basamağında. “Eğitim sistemine zararlı” diyenlere göre ise kapılarına kilit vurulmalı. Tıpkı Güney Kore’deki gibi!  

Özel dershanelerin varlığı ve işlevi yaklaşık 40 yıldır tartışılıyor. Çokları “Ne onla, ne de onsuz!” basamağında. “Eğitim sistemine zararlı” diyenlere göre ise kapılarına kilit vurulmalı. Tıpkı Güney Kore’deki gibi!  

Aksiyon – SEDAT GÜLMEZ Sayı: 852 / Tarih : 04-04-2011

Türkiye’de kaliteli eğitim talebi nihayetinde sınav demek. İlköğretimden liseye geçişte başlayan, üniversite kapısında devam eden akabinde akademik imtihanlarla veya kamuya giriş maratonları ile ilerleyen bir süreç. Koşunun ana güç kaynağı ise ‘Özel Dershaneler’. Fakat 1970’lerden bugüne kafalar karışık. Destekçilerle karşı çıkanlar atbaşı gidiyor. Kutuplardan birini tercih, bakılan yönle alakalı aslında. Okullardaki öğretimi bilhassa “sınav” noktasında yetersiz buluyor ve dershaneleri bu vasfıyla öne çıkartıyorsanız “iyi”, iktisadi yükünü ve öğrenciyi imtihan atmosferine hapsetmesini nazara veriyorsanız “kötü” kutucuğunu işaretliyorsunuz. Tabii ikinci şık beraberinde “çözüm ne?” sualini de getiriyor ki son dönemde kamuoyuna sunulan iki temel seçenek “kapatmak” veya “özel okula dönüştürmek”.    Fakat, yıllardır defaatle yaşandığı gibi, kâğıt üzerinde planlandığı açık ve net tekliflerin neticeleri yeterince hesaplanmıyor. Oysa aynı dertlerden muzdarip ülkelerin yaklaşımlarını inceleyip yol haritası oluşturmak bile başlı başına özgün bir yöntem. Mesela Güney Kore… Genelde bütün eğitim sistemi özelde ise dershanecilik sektörüyle ilgili gelişim neredeyse Türkiye’nin aynısı. Üstelik bizde daha yeni yeni dillendirilen kapatma, giriş sınavlarının iptali ve ardından liselere yerleştirmenin ilköğretim başarı notuna göre yapılması nevinden öneri ve projeler vaktiyle denenmiş ve “olumsuz” sonuçları sebebiyle bunlardan vazgeçilmiş. O zaman akıllara şu sorular geliyor: “TIMSS (Uluslararası Matematik ve Fen Eğilimleri Araştırması) ve OECD (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü) PISA (Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı) gibi milletlerarası değerlendirmelerde üst sıralarda yer alan Güney Kore gelinen noktada niçin ‘özel dershaneciliği’ reddetmiyor? Ve Türkiye’nin bu tablodan alması elzem dersler var mı?”   Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı’nca (SETA) yayımlanan “Özel Dershaneler: Gölge Eğitim Sistemiyle Yüzleşmek” başlıklı analizin sahibi Murat Özoğlu’nun tespitleriyle başlayalım: “Güney Kore modern eğitim tarihi, bizdeki gibi, kademeler arası geçiş sınavları ve bunların getirisi sayılan özel ders ve dershaneciliğe karşı mücadeleyle dolu. Ancak son kertede varlıklarını kabullenip sistemi buna göre oluşturmuşlar. Oysa bugünlerde, birileri orada başarısızlıkla sonuçlanan bazı girişimleri Türkiye için çözüm diye sunuyor.”  

Özel ders ve dershanecilik yalnız Güney Kore değil, Hong Kong, Japonya, Tayvan hatta son zamanlarda Avrupa ve Kuzey Amerika’da yaygınlaşan ve “gölge eğitim” diye anılan bir uygulama. Çoğalma faktörleri farklılık arz etse de, kademeleri arası geçişte rekabete dayalı sınav sistemi ortak sebep. Aslında talep imtihana bağlı gözükse bile, esas etken merkezî imtihan uygulayan bu ülkelerin eğitim düzenindeki hiyerarşik yapı. Çünkü okulların kalite farkı öğrenciyi en iyi için yarışa itiyor. Eğitim seviyesiyle gelir düzeyi ilişkisi elemeyi, o da özel ders ve dershaneciliği tetikliyor. Yine buralara giden talebe ve ailelerinin diğerleri üzerinde oluşturduğu baskı sektörü canlı tutmakta ki bu hâl Türkiye’ye hiç yabancı değil. Eğitim sistemindeki yozlaşmaya işaret edilerek, “Bu yüzden varız!”a yönelik söylem de yaygınlaşmanın önemli ayaklarından. Diğer etmenler ise şöyle sıralanabilir: Öğretmene devlet okulunda düşük maaş verilmesine karşın dershanelerin ek gelir kapısı görülmesi, kursa gitmeden sınav kazanılamayacağı anlayışı ve kalabalık sınıf kaynaklı eğitim niteliği sıkıntısı.  

Dönelim Güney Kore’ye… Ulusal İstatistik Kurumu 2007 verilerine göre farklı yoldan özel derse devam ilkokulda yüzde 88, ortada 74 ve lisede 55 düzeyinde. Japonya’daki tablo da benzer, ilkokul yüzde 25,9 ve orta 53,5. Eğitim sistemi boyutuyla G. Kore, en çok yaygınlık kazanılan ülke. 2003’te özel derse yaklaşık 12,4 milyar dolar harcanmış ki, bu devletin o yıl eğitime ayırdığı bütçenin yüzde 56’sına denk. Ortaokul ve lisede çocuk okutan aileler gelirlerinin yaklaşık yüzde 30’unu buraya sarf ediyor. Üstelik zikredilen noktaya Japonya gibi özel ders ve dershaneleri “kısıtlamama” politikasıyla değil aksine talebi kontrol ve “yasaklama” türünden sert tedbirlerle gelinir. Lakin adımlar uzun vadede etsini göster(e)meyip ters teper.   Aslında G. Kore’de de sektör Türkiye’deki gibi ilköğretim atağıyla başlar. 1950’lerde ilköğretim zorunluluğu gelince artış, ortaokul ve liseye talebi tetikler ki okullar sınavla öğrenci almak durumunda kalır. Zamanla imtihan neticesine dayalı farklılaşma belirginleşir. Millî Eğitim Bakanlığı da, farklılaştırma ve aileler üzerine binen maddi- manevi baskıyı bertaraf adına 1968’de ortaokula, 1973’te liseye giriş sınavını kaldırıp rastgele yerleştirme usulü başlatır. Kısa süreliğine özel ders isteği azalırsa da uzun vadede artar. Sınıfların heterojen yapısı da genel itibarıyla eğitimi olumsuz etkiler. Yetenek grupları kurup özel ders veren kurumlara akış hızlanır. Gelişigüzel yerleştirmenin tercih hakkını göz ardı ettiğini düşünen çoğu aile özel okul kapısı çalar.   1970’lerde yükseköğrenime geçişte darboğaz yaşanır ve üniversitelerce tertiplenen giriş imtihanları önem kazanır. Talebelerle anne babalarda, “özel derssiz giriş imkansız” düşüncesi gitgide yerleşir. Problem ciddileşince Aralık 1979 darbesiyle oluşan hükümet 1980’de öğrenci ve öğretmene özel ders alıp vermeyi yasaklar! Üniversitelerin giriş sınavları kaldırılıp süreç merkezîleştirilir. Yine imtihan puanına ek ortaöğretim başarı notu devreye girer ve kontenjanlar artırılır. Ayrıca, düşük ücretli özel ders veren bir ulusal eğitim kanalı kurulur. Ne var ki, yasak geri teper, dershanecilik kaçak yollarla “çoğalarak” sürer ki işin içine risk bulaştığından fiyatlar yükselir. 2000’e gelince de Anayasa Mahkemesi, ‘eğitim hakkını engellediği’ gerekçesiyle yasağı kaldırır.  

Tümden kontrolün güçlüğü 1990’lardan itibaren kabul edilince, özel ders isteğinin devletçe sunulan eğitimdeki nitelik sıkıntısından kaynaklandığı düşünülüp bu istikamette tedbirler alınır. Öğretmen başına öğrenci sayısını azaltma, öğretmene performans değerlendirmesi, talebeyi okuldaki başarı düzeyine göre gruplama, ölçme-değerlendirme metotlarını çeşitlendirme ve ortaöğretim başarı notunu üniversiteye girişte etkinleştirme bunlardan. Sistemi ne derece iyileştirdi tablo netleştirilmemiş fakat, özel ders isteğinin azaldığı kesin! Bir de 2004 sonrası, başta özel ders alamayanlar, bütün öğrencilere düşük ücretli okul-sonrası kurs programı başlatılır ki ailelerin bütçesi rahatlasın. Özel ders veren kurum sayısı 1980’de 381 iken 2007 itibarıyla 31 bine ulaşan Güney Kore’nin yaşadıkları böyle… Peki, Türkiye hangi aşamalardan geçerek bugünkü tartışma ortamına geldi?  

DERSHANE TALEBİ HEP VAR OLACAK!

Özel dershanelerin tarihi şimdikinden farklı da olsa Cumhuriyet öncesine kadar uzanıyor. Yetişkinleri yabancı dil, sanat, ticaret ve ev ekonomisi konusunda yetiştirme amaçlı kısa süreli kurslardır. 1923 sonrası ilk ve ortaöğretimin yaygınlaşmasıyla hedef kitle yetişkinlerden okul talebesine döner. 1960’ların ortalarına değin dersleri zayıf, bütünlemeye kalan, dışarıdan okul tamamlama arzusundaki, lise bitirme veya devlet olgunluk sınavlarına hazırlananlara hitap eden takviye oluşumlarıdır. Sınav eksenli dershaneler bu dönemden sonra çoğalır. Sürekli artan yükseköğrenim talebini karşılayamama ana sebeptir. 1936-54 arası “Devlet Olgunluk Sınavı”, 1955 ila 68’de “Devlet Lise Sınavı” ile öğrenci alan üniversiteler ayrıca kendi imtihanlarını adaylara tatbik eder. Akabinde Ankara (1964-66) ve İstanbul Üniversitesi (1966- 73) merkezî elemeye geçer. 1973’te, ileri de sık sık yaşanacağı üzere, imtihan soruları çalınınca başlayan tartışma 1974’te ÖSYM’nin özü Üniversitelerarası Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi’nin kuruluşuyla noktalanır. Lakin sıkıntılar azalacağına artar. Yükseköğrenim talebi artmakta, seçme merkezî sınavla yapılmakta, imtihan kapsamıyla lise müfredatları örtüşmemekte ve ortaöğretim kurumları program ve nitelik itibarıyla farklılık göstermektedir. Artık kaliteli lise akabinde üniversite hayal edenlerin talebi özel dershane sayısını artırmaktadır. 1970 bu tartışmayla geçer. 12 Eylül 1980 darbesiyle kurulan ihtilal hükümeti ise en radikal kararı alır: “Kısa vadede kontrol uzun dönemde kapatma.” Gerekçelerini de sıralar: “Genellikle şehirlerde yapılandıklarından, kırsaldaki öğrenci yararlanamıyor ve fırsat eşitsizliği doğuruyor. Artan sayıları denetimi zorlaştırıyor.” Kontenjan fazlası öğrenci kaydetme, okullarda görevli öğretmen çalıştırma, komisyonlarca tespit edilen ücretin üzerinde tahsilât ve kaçak işletilen kurumlar düşünülünce gerekçeler pek de haksız sayılmaz. 1983’e gelinince Kurucu Meclis gündemine kapatılmaya matuf yasa tasarısı gelir. Kamuoyu ve parlamentoda uzun süre tartışılır. Fakat meclis tasarıyı reddeder. Kenan Evren başkanlığındaki Millî Güvenlik Konseyi de kararı veto eder. 16 Haziran 1983’te de, “yeni dershane açılmasını yasaklayan ve, mevcutların 1 Ağustos 1984’e kadar kapatılmasını” öngören 2843 sayılı kanun yayımlanır. Netice dershanelerin birçok açıdan dönüşümüne yol açar. Sektörde ortak hareket başlar. Koordinasyon yeni kurulan Turgut Özal hükümetini etkiler ve 11 Temmuz 1984 tarihli 3035 sayılı yasayla yasak kalkar. Ancak orta ve yükseköğretime geçiş sınavı içeriği ve uygulamasında yer yer değişikliğe gidilir ki kursa akışın önüne geçilsin.

Bugün ÖZDEBİR, GÜVENDER ve TÖDER gibi meslek örgütleri sektörü ayakta tutuyor. Son bir yılda artırılan üniversite kontenjanlarının etkisiyle yavaşlasa da büyüme süreklilik arz ediyor. 1984’te 174 özel dershane varken 2009-10 öğretim senesinde sayı 4193’e ulaşmış vaziyette. Öğrenci ve öğretmen sayısındaki artış da benzer, 1 milyon 174 bin 860 talebe, 50 bin 432 hoca. Her ne kadar kimileri kontenjan artışının dershaneleri zamanla bitireceğine yorsa da bu pek mümkün değil. “En iyi talebi her zaman var olacak. Kontenjan vaktiyle sıkıntıydı, aşılıyor. İyi ve marka okullara dönük istek ise kendini gösterecek. Üniversiteler arasındaki nitelik farkı azalsa da olacak.” diyor, Murat Özoğlu.   Artık sadece lise ve üniversite imtihanları değil açıköğretim, akademikpersonel, kamu personeli, yabancı dil ve tıpta uzmanlık gibi alanlarda da dershaneler etkin ki bu Özoğlu’nun beyanını destekliyor. Sonra dershaneye gidişte tek sebep sınav da değil. Giriş imtihanları kadar eğitim sistemindeki aksaklıklar, aileler arası etkileşim ve toplum hafızasına kazınan “dershanesiz sınav kazanılmaz” anlayışının da etkisi var. Kaldı ki ücretler meselesi de ortada. Çoğu aile hedef iyi eğitimse harcamaları lüks görmüyor. Bir de aile gelirindeki artış dershaneye katılımı etkilese de sanılanın aksine buralara devam edenler içinde çoğunluk “zengin aile” çocukları değil, gelir düzeyi orta veya düşük öğrenciler.

  Dershanelerin özel okula evrimi projesiyle konuyu kapatalım. Dokuzuncu Kalkınma ve Millî Eğitim Bakanlığı Stratejik Planı’nda yer alan girişim, sınav odaklı sistemden kurtulma amaçlı. Dershanelere dönük bazı teşviklerle (arsa tahsisi, vergi muafiyeti vb.) 2014 sonuna kadar yüzde 70 dönüşüm hedefli. Fakat kurumlar işlevi itibarıyla farklı ki bu es geçiliyor. Mesela özel okula giden bir kısım öğrencinin dershaneye niçin devam ettiği izah edilmeden mevzu doğru analiz edilemez. Sonra kanunun binalarda aradığı fiziki şartlar ortada. Mevcut dershanelerin çoğu istenilen vasıfları taşımıyor. Özel okullar müstakil yapılarda faaliyet gösterirken çoğu dershane iş merkezi veya sokak aralarındaki apartmanlarda yer yer yasada mahzurlu sayılan eğlence mekânlarının yakınında çalışıyor. Buna rağmen dönüşüme gidilse gösterişli özel okullarla dershaneden bozma kurumlar nasıl baş edecek? Ekonomik yönden de hem veli hem dershane sahibi zararlı. Çünkü dershane ücreti özel okula göre düşük ve veli bir şekilde ödeyebiliyor. Dershane sahibi de öğrenci bulabiliyor. Ama dönüşüm ikisinin de yolunu kesecek! Kayıt dışı dershaneciliğin patlaması da işin bir başka yönü!

04.04.2011, Aksiyon, Sedat Gülmez

Etiketler: