Çözüm Süreci’yle Ekonomide Yeni Dönem

Doğu ve Güneydoğu Bölgeleri'nde huzurun ve güvenliği tesis edecek olan Çözüm Süreci, aynı zamanda Türkiye'nin kalkınma serüveninde sırtında taşıdığı kamburdan kurtulması demek.

Sosyal ve ekonomik yaşamı olumsuz etkileyen Kürt meselesinin çözümünde 2013 yılında önemli adımlar atıldı. Çözüm Süreci olarak adlandırılan bu süreç, başladığı andan itibaren birçok kez kesintiye uğratılmaya çalışıldı, siyasi karışıklık ve sosyal çatışma ortamı oluşturulmak istenerek sürekli sabote edildi.

Öyle ki, Türkiye’deki siyasi ve ekonomik vesayet odaklarının 2013 yılından bu yana, devamlı olarak istikrarı bozma girişim tarihlerinin Çözüm Süreci’ndeki aşama kaydedildiği zamanlara rastlaması tesadüf değildir. Hatırlanacağı üzere, Çözüm Süreci’nin başlamasıyla 2013 yılına umutla giren Türkiye, önce Paris’teki suikastlerle, sonrasında ise Gezi olaylarıyla karşı karşıya kaldı.

Gezi olayları öncesinde Türkiye’nin IMF’ye olan son borcunu ödediği, yeni bir borç anlaşmasına gerek duymadığı, ülke risk priminin azaldığı ve faiz ödemelerinin en aza indiği bir dönemi yaşadığı da unutulmamalıdır.

Gezi olaylarıyla birlikte ekonomik krizin kapıda olduğunu iddia edenlerin amacı, ekonomik ve sosyal refah anlamında yükselişe geçecek olan Yeni Türkiye’nin önünü kesmekti. Bu yükselişin ana bileşenlerinden biri olan Çözüm Süreci’nin de bitirilmesi hedefleniyordu.

BÖLGESEL KALKINMANIN KİLİDİNİ ÇÖZÜM SÜRECİ AÇACAK

Tüm bunlara rağmen, Çözüm Süreci’nin kararlılıkla ilerlemesinin başlıca sebebi ise arkasındaki güçlü siyasi destek ve ekonomik istikrardır. Bu güçlü siyasi irade sayesinde, Çözüm Süreci’nde önemli bir aşamaya gelindi.

Doğu ve Güneydoğu Bölgeleri’nde huzurun ve güvenliği tesis edecek olan Çözüm Süreci, aynı zamanda Türkiye’nin kalkınma serüveninde sırtında taşıdığı kamburdan kurtulması demek. Çünkü, yıllarca şiddetle anılmış Doğu ve Güneydoğu Bölgeleri bu süreçle birlikte yeni bir döneme girecek. Geride bırakılan 30 yılda bölgeye gelen yatırım miktarı yaklaşık 40 milyar TL iken, 2018’e kadar yaklaşık 30 milyar TL’lik yatırım hedefi telaffuz ediliyor.

Belirsizliğin ve güvensizliğin olduğu bir ortamda yatırım, üretim ve istihdam zincirinin harekete geçmediğini tecrübe eden Türkiye’nin önünde yeni bir yol var. Bu yol Çözüm Süreci’ni iç ve dış müdahalelere rağmen başarıyla sonuçlandırarak hem bölgede ekonomik kalkınma yolunu açacak, hem de Türkiye’nin 2023’deki ekonomik hedeflerine kolaylıkla ulaşmasını sağlayacak.

Çünkü biliniyor ki Çözüm Süreci sonucunda Türkiye, sahip olduğu bölgesel avantajları kullanacak. Böylelikle bölge ve şehir potansiyellerine göre uygulanacak planlarla bölgeler arasındaki gelişmişlik farkı ortadan kalkacak.

Başbakan Davutoğlu tarafından yeni açıklanan ikinci GAP Eylem Planı (2014-2018) gibi bölgede yatırımı destekleyecek plan ve projelerin uygulanmasıyla, bölge halkının en çok şikâyet ettiği işsizlik sorunu önemli ölçüde azalacak.

Ancak, eylem planlarının uygulanmasının önkoşulu bölgede huzur ve güvenin inşa edilmesidir. Bunun da Çözüm Süreci’yle birlikte mümkün olduğu ve Çözüm Süreci’nin bölgesel kalkınmada oynayacağı rol unutulmamalıdır.

ÇÖZÜM SÜRECİ İLERLERKEN SON KOZLAR OYUNA SÜRÜLÜYOR

Bir yandan Çözüm Süreci ilerlerken, diğer taraftan da Çözüm Süreci’nin verdiği umut ve sağladığı güvenle açıklanan Eylem Planları, Türkiye’nin ekonomisine pozitif bir ivme kazandırıyor. Bugün eylem planları kapsamında tarım, hayvancılık ve turizm sektörlerinde başlayacak atılımın şehirlerin ve bölgelerin çehresini değiştireceğini ifade edebiliyoruz.

Sürecin henüz sonuçlanmamasına rağmen ortaya çıkardığı olumlu sinerji ekonomide birçok dönüşümü beraberinde getirecek. Bunun en fazla hissedileceği alanlardan biri de enerji sektörü. Çözüm Süreci’yle birlikte hızlanacak eylem planları kapsamında bölgede yeni enerji santralleri inşa edilecek. Ayrıca bölgede enerji arama çalışmaları da hız kazanacak.

Böyle bir ortamda, ekonomideki diğer göstergelerde olumsuz bir durum yokken spekülatif bir şekilde Dolar’ın değerinin artırılması, yine bir siyasi ve ekonomik istikrarsızlık girişiminin oyuna sürülmesidir.

Çözüm Süreci’nin pozitif bir aşamaya geçmesinin ardından gelen Dolar spekülasyonu, aynı zamanda Güney Gaz Koridoru’nun en önemli kollarından olan TANAP’ın Kars’taki temel atma töreninin hemen öncesinde gerçekleşmiştir. Yine 17 Aralık darbe girişiminin TANAP kapsamındaki görüşmelerle aynı güne denk gelmesi de manidardır.

Hedefin Çözüm Süreci’ni bitirerek Türkiye’yi eski sınırlarına hapsetmek olduğu ortadadır. Bu nedenle Çözüm Süreci’nin yalnızca bir siyasi ve sosyal proje değil, aynı zamanda Türkiye ekonomisinde bir sıçrama eşiği olduğu unutulmamalıdır.

[Yeni Şafak, 12 Mart 2015]

Etiketler: