CHP’nin Koalisyon Görüşmelerindeki Siyaseti

7 Haziran seçimi sonrasında başlayan koalisyon görüşmeleri yeni bir seçimin gerekliliğini ortaya çıkardı. SETA Siyaset Araştırmaları Direktörü Nebi Miş, partilerin koalisyon görüşmeleri performansını değerlendirdi.

7 Haziran seçimi sonrasında başlayan koalisyon görüşmeleri yeni bir seçimin gerekliliğini ortaya çıkardı. SETA Siyaset Araştırmaları Direktörü Nebi Miş, partilerin koalisyon görüşmeleri performansını değerlendirdi. 

7 Haziran seçiminin ardından geçen sürede, siyasal partiler bir koalisyon hükümetini mümkün kılabilecek siyaseti üretemediler. Siyasal partilerin pozisyonlarının ötesinde bu durumun en önemli nedeni, tüm siyasi partilerin seçimden bir koalisyon ihtimalinin çıkacağına yönelik her hangi bir beklentiye sahip olmamalarıydı. CHP, AK Parti ile koalisyon görüşmelerine başladığında, görüşülen teknik meselelerin ötesinde görüşmelerin olumsuz sonuçlanmasına doğrudan etki edecek siyasal yüklerle masaya oturdu. Bunlardan ilki, CHP’nin AK Parti karşıtı koalisyonun siyasal söylemlerinin taşıyıcılığını yapmasıydı. “Oy verin gitsinler” şeklindeki süregelen propaganda bu siyasetin taşıyıcı sloganıydı. İkincisi, CHP’nin genelde Türkiye siyasal tarihinin, daha özelde ise tüm AK Parti iktidarları döneminde ideolojik olarak, AK Parti’nin taşıyıcılığını üstlendiği siyasal ve toplumsal değerlerin tam karşıtı bir pozisyonu temsil etmesiydi. Seçimin hemen ardından, AK Parti karşıtı yüzde 60’lık bloğun koalisyon kurması gerektiğine yönelik çabası bu durumu yeteri kadar gösterdi. Kurulacak koalisyonun, “restorasyon hükümeti” olarak kodlanması zaten bu bakışın somut ifadesidir. Üçüncü ise, CHP’nin AK Parti’nin “yeni Türkiye” vizyonu temelindeki “reformcu” siyaset anlayışına karşı, eski CHP kodları üzerine yaslanan bir Türkiye tasavvuruna sahip olmasıydı. Bu bakış açısının en net biçimini örneklendirecek husus, AK Parti seçmeninin önemli bir kazanım olarak gördüğü, eğitim alanındaki düzenlemeleri CHP’nin iptal edeceğini belirtmesiydi. Bunların yanında, CHP’nin koalisyon görüşmelerinde masaya, taktiksel ve pozisyonel olarak oturması, ancak bir stratejisinin olmaması, iki parti arasındaki görüşmelerin süresinin uzamasına yol açtı. CHP’nin parti içi ve seçmen nezdindeki sıkışmışlık darboğazından kurtulmak için mutlak iktidar olma motivasyonu ile masada olması ve diğer meseleleri gittikçe ikincil plana itmesi, AK Parti’de, CHP ile koalisyonun uzun süre devam edemeyeceği görüşünü pekiştirdi. Dolayısıyla AK Parti-CHP koalisyonu kurulsa bile uzun dönemli sürdürülmesi ve belirlenen siyasetin uygulanması imkânsızdı.

[Sabah Perspektif, 22 Ağustos 2015]

Etiketler: