CHP, Kemal Kılıçdaroğlu, anayasa değişikliği, İç politika

Cumhurbaşkanı başka bir partinin genel başkanı, başbakan başka bir partinin genel başkanı olunca ne olacak? Alın size kavga!

Türkiye gündeminin en sıcak konusu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi. 16 Nisan’da yapılacak olan referandum, Türk siyasi hayatının en önemli referandumlarından biri olacak. Türkiye önemli bir viraja girerken, sistem üzerine yapılan ve büyük ölçüde çeşitli önyargılardan beslenen tartışmalar giderek artıyor.

Bilhassa Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile demokrasinin öteleneceği iddialarından beslenen bu tartışmalar, Nisan ayında oylanacak olan sistemin sağlıklı bir zeminde değerlendirilmesini de engelliyor. Sistemle ilgili asılsız iddialar, ‘hayırcılar’ın en büyük kozu. Oysaki yaşanan sürecin en koyu ‘hayırcısı’ pozisyonunda olan Ana Muhalefet Partisi Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu dahi yeni sistemin içeriğini kavrayabilmiş değil. Tamamen ezbere bir muhalefet yürütüldüğünün en büyük kanıtı kendisidir.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ne olduğunu dahi tam öğrenememiş olan en koyu ‘hayırcı’mız Kılıçdaroğlu şöyle söylüyor: “Yeni modeli kurduk. Halk seçti cumhurbaşkanını…

Başbakan da başkası oldu.

Cumhurbaşkanı başka bir partinin genel başkanı, başbakan başka bir partinin genel başkanı… Asıl kavga o zaman çıkacak!” Kılıçdaroğlu anlaşılan daha muhalefet ettiği paketin içeriğini bilmiyor. Yeni sistemde başbakan yok.

Ancak bu sözlerinde kesinlikle çok haklı! Cumhurbaşkanı başka bir partinin genel başkanı, başbakan başka bir partinin genel başkanı olunca ne olacak? Alın size kavga! Söyleyin Allah aşkına memleketini, vatanını, milletini seven insan böyle bir kavganın çıkmasına hiç izin verir mi? Asla ve kat’a.

Hatırlayın;

1946’da Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ve Başbakan Recep Peker arasındaki “atamalar ve ülkenin genel yönetim politikaları” üzerinden düştükleri anlaşmazlık, Türkiye tarihinin ilk devalüasyonuna sebep olmuştu. Türk Lirası ABD Dolarına karşı %116 oranında değer kaybetmişti.

1975’de Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk ile Başbakan Süleyman Demirel arasındaki Genelkurmay Başkanı’nın atanması hususunda çıkan anlaşmazlık ise 1980 darbesini gerçekleştiren Kenan Evren’i Genel Kurmay Başkanı yapmıştı.

1991’de Cumhurbaşkanı Özal ile Başbakan Yıldırım Akbulut arasındaki Körfez Savaşı üzerine çıkan anlaşmazlık sonucu Türkiye, Musul ve Kerkük konusunda adım atamayarak Misak-ı Milli hedeflerini gerçekleştirememişti.

1994’te Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile Başbakan Tansu Çiller arasında yaşanan güç mücadelesi sözlü kavgaya dönüşmüş ve bu gerginlik ekonomiye olumsuz olarak yansımış, Türk Lirası Dolar karşısında %100 oranında değer kaybetmişti.

2001 yılında Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in MGK’da Başbakan Bülent Ecevit’e Anayasa Kitapçığı’nı fırlatması Cumhuriyet tarihinin en büyük krizine sebep olmuştu. Kriz neticesinde Türk Lirası devalüasyona uğramış ve faizler %7.500’lere kadar çıkmıştı.

Örnekler çoğaltılabilir. Ancak şu 5 örnek dahi meselenin ciddiyetini anlatmaya yeter de artar. Yönetimde çift başlılığı önlemenin önemi ortada. Bu çift başlılık ile Cumhuriyet döneminde 94 yılda toplam 65 hükümet kurulmuş.

Ortalama 3,5 yılda bir genel seçim yapılmış. Ne olmuş? Terörü, şiddeti ve krizleri önleyecek ve yönetecek güce hükümetler sahip olamamışlardır. Ülke, istikrarsızlık kaynağı olan koalisyon hükümetlerine muhtaç olmuştur.

Koalisyon hükümetleri de iktidarda kalabilme adına milletle değil; medya patronları, askerler ve dış mihraklarla işbirliğine gitmişlerdir.

Dolayısı ile Kılıçdaroğlu bu gafında haklı. “Cumhurbaşkanı başka bir partinin genel başkanı, başbakan başka bir partinin genel başkanı” olursa işte asıl kavga o zaman çıkacak.

Vatanını, milletini, ülkesini sevenlere düşen şüphesiz böyle bir kavganın çıkmasını önlemek!

[Takvim,9 Mart 2017]

Etiketler: