Camp David için #R4bia’yi Yakmak

Mısır, Camp David taahhütlerini dondurmasının bedelini kanlı bir darbeyle ödedi. Mursi ve Arap dünyasında yükselme potansiyeline sahip organik siyaset Camp David için bir tehlikeydi, durdurulmalıydı ve durduruldu.

Geçen hafta “İsrail’in Müslüman müttefikleri” başlıklı yazımda İsrail’in Filistinlilere yönelik zulmünün, Mısır başta olmak üzere müttefiki olan bazı Müslüman rejimlerden bağımsız olarak düşünülemeyeceğini yazmıştım.

Mursi dönemindeki bir senelik aradan sonra Camp David hizmetkârlığına soyunan Mısır, modern tarihinin en büyük katliamını geçtiğimiz sene bugünlerde gündüz vakti ve bütün dünyanın gözleri önünde gerçekleştirmişti. Mısır’ın darbe güçleri Rabia Meydan’nı dolduran darbe karşıtlarının üzerine ateş açmış ve 1000’i aşkın cana kıymıştı. Yaklaşık 1,5 ay devam eden darbe karşıtı gösterilerde binlerce Mısırlı darbe kurşunlarıyla hayatını kaybetmişti.

Biraz hafızalarımızı tazeleyelim ve Mısır bağlamında sıklıkla işittiğimiz Camp David’den neyi kastettiğimizi açalım.

Mısır, Arap dünyasının merkezi ülkesi. Hem nüfusuyla hem de siyasi ve kültürel ağırlığıyla modern tarihte Arap dünyasına öncülük etmiş bir ülke. Mısır’ın ikinci Cumhurbaşkanı Cemal Abdünnasır, gelişmeci Arap milliyetçiliğinin bayrak isimlerinden. Başarısızlığa uğrasa da Suriye’yle Arap Birliği kurması, yine başarısızlıklarla sonuçlandı da İsrail’e karşı mücadele etmesi ve ortaya koyduğu milliyetçi söylem kendisiyle birlikte Mısır’ı da bölge siyasetinin merkezine yerleştirdi. Ardından göreve gelen Enver Sedat, selefinden farklı ve birçok siyasi tarihçiye göre ikircikli bir siyaset izledi. Dönemin en kasıp kavurucu gerçekliği olan Soğuk Savaş şartlarında manevralarıyla önce ABD-Rusya arasında savrulan Sedat, nihayetinde safını Washington’ın yanında tuttu. Fakat Washington safı bir paketti ve bu pakette Tel Aviv de vardı.

İSRAİL’İN “GÜVENLİK GÖREVLİSİ” MISIR

Daha sonra suikastına sebep olacak tarihi imzaları Camp David’de attığında Sedat, Mısır’ı alacağı dış yardımlar karşılığında ABD ve İsrail’in eksenine soktu veya meşhur ifadeyle Mısır’ın eksenini kaydırdı. Camp David’de atılan imzalar Ortadoğu’da yeni bir düzenin başlangıcıydı. Özellikle 1967 savaşından beri kuvvetli bir şekilde temayüz eden ABD-İsrail ittifakı bölgede yeni bir müttefik bulmuştu. Mısır alacağı dış yardımlar vs. karşılığında sadece İsrail’i tanıma taahhüdünde bulunmadı. Aynı zamanda şimdiye kadar binlerce Filistinlinin canına mal olan “İsrail’in güvenliği” gerekçesini de siyasi önceliklerinin başına yerleştirdi. Bir diğer deyişle ABD, parasıyla Mısır’ı İsrail’in güvenlik görevlisine dönüştürdü.

Enver Sedat suikastından sonra koltuğa oturan Hüsnü Mübarek de bu görevi hakkıyla ifa etti. Mısır’da halk ve devletin Filistin/İsrail politikaları arasındaki makasın gittikçe açıldığı bu dönemde Mısır, hem Sina üzerinden İsrail’e sınır güvenliği hizmetleri sundu, hem Filistinli gruplara yönelik gözetim ve kısıtlamaları hayata soktu hem de özellikle Hamas’ın yükselişiyle birlikte İsrail’in elindeki en büyük kozlardan birisi olan Filistinli gruplar arasındaki ayrılığı körükledi.

İSRAİL’İN ZOR GÜNLERİ

Mısır’da trend 25 Ocak Devrimi ve Mursi iktidarıyla bozuldu. Mısır devrimi İsrail’i endişelendirirken Camp David tartışmaya açıldı. Devrimciler soluğu İsrail büyükelçiliğinin önünde aldı; abluka altındaki Gazze ve işgal altındaki Filistin toprakları Mursi iktidarı boyunca nefes alma imkânı buldu. Mısır Filistinli grupların uzlaşması için çalıştı; İsrail Arap Baharı’nın en zor günlerini yaşadı.

Etiketler: