Los Cabos - México, 18/06/2012. Presidenta Dilma Rousseff durante reunião dos Chefes de Estado e de Governo dos BRICS (Brasil, Rússia, Índia, China e África do Sul). Foto: Roberto Stuckert Filho/PR.

BRICS’in Başı ve Sonu

Dünün yükselen favorileri, bugün zor zamanlar yaşıyor. BRICS için bir zamanlar yemyeşil tablolar çizilirken, gelinen noktada elde kalan, Hindistan ve (sallantılı) Çin direğiyle tutunan bir blok denilebilir.

Putin, 2013 yılında Afrika’da düzenlenen BRICS Zirvesi’nde blokun gücünden bahsederken, Kara Kıta’nın meşhur “Big Five”ı çerçevesinde bir analoji yapmıştı. 3 yılı aşkın süre sonra bugün, pek de aynı fikirde olmasa gerek. Nitekim aslında o gün dahi ufak ufak parçalı bulutlu sinyaller veren beşli, artık hepten karmaşık bir görüntü sergiliyor.

Bu köşede evvelen çeşitli vesilelerle işlediğim BRICS grubuna, bugün başına ve sonuna odaklanarak değineceğim. Zira iki uçtaki nahoş vaziyetler, cümle âlemin dilinde… Buyurun, biz de bir bakalım.

8 ÇEYREK ÜST ÜSTE

(B)aşından başlayacak olursak, ekonomisi bir süredir hayal kırıklığına uğratan Brezilya, yükselen politik tansiyona ve yazın gözdesi Olimpiyatlara sahne olması hasebiyle bu sıralar epeyce göz önünde… İçinde bulunduğumuz on yıla, coşmuş büyüme verileri ve müstakbel Olimpiyat ev sahipliği sevinciyle giren Latin Amerikalı ekonomi, son 8 çeyrektir “daralıyor”. Zira bir zamanların heyecanlı iç talebinin yerinde yeller eserken, emtia ağırlıklı ihracatın cicim günleri de, şimdi aziz bir hatıra…

Böylesi bir ortamda 2015 bütününü %3,8, son çeyreğini ise %5,9 düşüşle geride bırakan ekonominin, 2016 ilk çeyreğinde de yıllık %5,4 daralma sergileyerek sefilliğini sürdürdüğüne şahit oluyoruz. Bununla bağlantılı olarak, ülkede henüz 2015 öncesi %6’larda gezinen işsizlik oranı, bugün %11’i aşmış durumda…

POLİTİK KAOS

Emtia fiyatlarının da, dünya ticaretinin de alt üst olduğu yakın dönemde ülkenin dış kanadındaki kırıklığı anlamak mümkünken, son verilerde müspet emareler de yok değil. İçeride ise, ne zamandır morallerin sıfır ve hatta sıfırın altında olduğuna şahit olmaktaydık. Tüketicinin ve yatırımcının güveni, yolsuzluk skandallarının da birbiri ardına patlak verdiği kaotik bir atmosferde, pek tabii pozitifleşemedi.

Bununla birlikte, Mayıs ayında alaşağı edilen Rousseff’in davası sürerken, başkanlığı devralan Temer’in ekonomiyi kurtarma çabaları ise yakından izleniyor. Yeni kabineyi zorlayacağı şüphe götürmeyen aksiyon vaatleri halka bir yandan ümit verirken, yılın 2. çeyreğinde güven endekslerinde iyimser kıpırdanmalar var. Öte yandan, siyasi arenadaki isimlerin sürekliliğinden ise, kimse emin değil. 2018 dense de kendi tarihi de belirsiz olan bir sonraki seçimlere kadar, bu belirsizlik zihinlerin bir köşesinde duracak: Rousseff bir ihtimal döner mi, o dönmese bile Temer yerinde kalır mı ve peki ya o kalamazsa tahtı kim alır? Vs, vs…

İşin çamurlu tarafı ise, Temer dâhil birçok önde gelen ismin bir şekilde yolsuzluk iddialarına bulaş(tırıl)mış olması…

OLİMPİYATLARA RAMAK KALA

Brezilya tüm bu kargaşanın içinde, bir de sayılı gün kalan 2016 Olimpiyatları’na kapılarını açmaya hazırlanıyor. Ekonomik ve siyasi sıkıntıların sosyal yansımalarının da açıkça gözlendiği ülkede, böylesi dev bir organizasyonu başarıyla sırtlanmak kolay olmayacağa benziyor.

Bir zamanlar hem namlanmak, hem de oyunlar hatırına kalkınmakla umutlanan Rio, müsabakalara ramak kala hala altyapı hazırlıklarını tamamlayabilme telaşında… Belediye Başkanı “ucu ucuna yetiştireceğiz” dese de, dünya vatandaşlarının ilgili beklentilerini vasat tutmalarını tavsiye ederek, bir ricada bulunuyor: “Rio’yu Rio ile kıyaslayın.”

Bu bağlamda, dev uluslararası fırsat elindeyken reklamın kötüsünü yapacak gibi duran Brezilya, bir yandan da (söylemlerle de) tırmanan suç görünümü ile Zika virüsünden darbe yiyor. Haliyle Rio de Janeiro, gerek sporcuların gerekse turistlerin gönül rahatlığıyla uçacakları bir mekân olamıyor.

Kısacası, Latin Amerika’nın dramatik haldeki en büyük ekonomisi, ayağına kırk yılda bir zor gelecek şenliğe dahi hakkıyla sevinemiyor.

O DA DARALDI

BRICS’in başındaki durumlar böyle… (S)onuna geçersek de; Güney Afrika’nın da, işlerin iyi gitmediğini gösteren bir diğer üye konumunda olduğunu ifade edebiliriz. Nitekim açıklanan son büyüme verisi, daralmanın, blokun Afrika ayağına da düştüğünü söylüyor.

Global kriz sonrası yakaladığı %3’lerdeki büyümeyi takiben inişli çıkışlı bir süzülmeyle ilerlediğini gözlemlediğimiz G. Afrika, 2015 yılında ancak %1,3 hız yapabilmişti. Bu yılın ilk çeyreğinde ise, %0,2 oranında yıllık bazda bir düşüşle, işi daralmaya vardırarak 2009 sonrası ilk negatif rakamına imza atmış oldu.

Bu doğrultuda G. Afrika’daki işsizlik oranı, ilk çeyrekte %26,7 ile son 11 yılın tavanına ve genç nüfusa fena halde vurmuş durumdayken, görünüm iç açıcı değil. Son günlerde birçok uluslararası kuruluşun uyarıda bulunduğu ekonomide madencilik kaybettiren ana sektör olarak dikkat çekerken; iç talepten hayır yok, zarar var.

Ve bu kapsamda, içerideki güven de, hak götüre. Beklentileri bu yıl giderek bozulan iş dünyası, 2. çeyrekte küresel kriz akabindeki en kötümser seviyeye inmişken, tüketici de moralini bir türlü toparlayamıyor.

Tabii düşen emtia, BRICS’in bu ayağını da vuran ana faktörlerden… İhracatı madenciliğe tiryaki durumdaki G. Afrika, ilgili gelişmelerden haliyle bir süredir olumsuz etkileniyor. Blokta hemen önünde duran ve ülkenin 1 numaralı ihracat pazarı olan Çin’e yönelen demir cevheri hacmindeki zayıflamanın, gidişata tuz biber ektiğini ekleyeyim.

Ve sonuç olarak, daha dünün yükselen favorileri, bugün zor zamanlar yaşıyor. BRICS için bir zamanlar yemyeşil tablolar çizilirken, gelinen noktada elde kalan, Hindistan ve (sallantılı) Çin direğiyle tutunan bir blok denilebilir.

Görünen o ki; diğer birçok açıdan da sonu geldi mi diye sorgulanan BRICS’in, en azından başa dönmesi artık buruk bir hayal…

[Yeni Şafak, 12 Temmuz 2016]

Etiketler: