Birleşik Krallığı Avrupa Kıtası’ndan Ayrıştırmak Önemli

Birleşik Krallık, Türkiye ile olan ilişkilerinde de kendisini bir çok açıdan kıta Avrupası'ndan ayrıştırmayı başarmıştır.

Birleşik Krallık her ne kadar Avrupa’nın bir parçası olsa da siyasetiyle, yaşam tarzıyla, kıta Avrupa’sından her zaman kendisini ayrıştırmıştır. Avrupa ile en çok entegrasyonun gerçekleştiği AB üyeliği süresince bile AB entegrasyonunun en önemli ayakları olan parasal birliğin ve Şengen anlaşmasının tarafı olmamıştır. Neticede gelinen noktada Avrupa Birliği’nin gittikçe derinleşen entegrasyonu ve Almanya’nın Avrupayı yeniden domine etmeye başlaması Birleşik Krallıktaki muhafazakar ve milliyetçi kesimleri ürkütmüş ve Birleşik Krallık bir referandum sonucu AB’den çıkma kararı (Brexit) almıştır. Yapılacak olan müzakereler sonucunda muhtemeldir ki Birleşik Krallık ile AB bir çok açıdan ilişkilerini sürdürdükleri Soft Brexit olarak adlandırılan bir anlaşmaya varacaklardır.

Birleşik Krallık bu açılardan ve başka bir çok açıdan Türkiye için önemli bir ülkedir. Zira Birleşik Krallık, Türkiye ile olan ilişkilerinde de kendisini bir çok açıdan kıta Avrupası’ndan ayrıştırmayı başarmıştır. Kıta Avrupası’nda daha çok tarihsel ve ideolojik nedenlerden dolayı Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkan Almanya, Avusturya, Fransa, Hollanda, gibi ülkelere karşı ticaret imparatorluğu tecrübesinden gelen pragmatik bir yaklaşımı dış politikasında uygulayan Birleşik Krallık geleneksel olarak Türkiye’nin AB üyeliğini her daim desteklemiştir. Gezi sonrası Türkiye ile AB arasında ama özellikle de onun önde gelen ülkesi Almanya ile yaşanan gerilimde Birleşik Krallık’ın bu politikasını devam ettirdiği görülmektedir. Bu noktada, Almanya ya da diğer AB ülkeleri 15 Temmuz darbe girişimini görmezlikten gelirken Birleşik Krallık darbeye en net tepkiyi vermiş ve FETÖ’nün bu suçun esas faili olduğunu kabul etmiştir.

Birleşik Krallık’ın renkli büyükelçisi Richard Moore’ın son yaptığı açıklamaları bu siyaset çerçevesinde değerlendirmek gerekir. Moore’ın yaptığı açıklamalarda Türkiye’nin kabul edemeyeceği ya da tartışmalı noktalar olsa da, röportajın temel mesajı FETÖ’nün darbenin sorumlusu olduğudur. Hemen hemen bütün ikili ilişkilerde olduğu gibi Birleşik Krallık ve Türkiye’nin her konuda anlaşması zaten beklenmemelidir. Burada esas olan savunma, istihbarat ve güvenlik gibi hayati konularda ortak bir vizyona sahip olmak ve iki ülkenin çıkarlarının kesişmesidir. Özellikle Ortadoğu, DEAŞ, YPG gibi konular söz konusu olduğunda iki ülkenin ortak bir vizyona sahip olduğu söylenebilir. Neticede Kuzey Avrupa’da ama özellikle de Almanya’da ortaya çıkan histerik Türkiye düşmanlığı ile boğuşan Türkiye ve Brexit sonrası belirsizlikler ve ekonomik sorunlarla boğuşan Birleşik Krallığın bir çok alanda birbirlerine ihtiyaç duydukları açıktır.

Bunun en somut göstergesi Almanya, Avusturya gibi devletler savunma sanayii alanında Türkiye’ye karşı adı konulmamış bir ambargo uygularken Birleşik Krallık ve Türkiye’nin yeni nesil savaş uçağı geliştirilmesi için geniş kapsamlı bir anlaşma imzalamaları olmuştur. Dolayısıyla ikili ilişkilere rasyonel bir zeminde karşılıklı çıkarlar açısından bakılmasının gerilimleri azalltığı ve işbirliğini arttırdığı açıktır. Bundan sonra Türkiye’ye düşen Birleşik Krallık dışında Avrupa’da İspanya ve İtalya gibi rasyonel ilişki geliştirebileceği diğer aktörlerle ilişkilerini derinleştirmektir. Bu noktada artık Türkiye siyasetleri ideolojik körlük, aşırı sağın yükselmesi ve Türk diasporasından duyulan korkudan dolayı irrasyonel bir noktaya sürüklenen Almanya, Avusturya yada Hollanda gibi ülkelere yönelmekten vazgeçmenin zamanı geldi de geçiyor. Türkiye bu ülkelere olan bağımlılıklarını tedrici olarak azaltırken özellikle Birleşik Krallık gibi rasyonel ilişki geliştirebileceği Güney Avrupa ülkeleri ile olan ilişkilerini derinleştirmelidir.

[Fikriyat, 26 Temmuz 2017]

Etiketler: