Bir ‘Süper Güç’ün Orta Yaş Bunalımı Olarak Irak Savaşı

Şimdiye kadar savaşın Amerika'nın çıkarlarına ve bölgenin geleceğine yaptığı olumlu bir etkiden bahsetmek oldukça zor.

Geçtiğimiz sene oldukça ses getiren, Ben Fountain’in “Billy Lynns’s Long Halftime Walk” romanı Irak’ta önemli kahramanlıklar gösteren bir grup askerin kısa bir süreliğine halkın moralini düzeltmek ve yönetimin halkla ilişkiler kampanyasını yapmak için Amerika’ya getirilmesini konu alır.

Romanın kahramanı Billy Lynn, çevresinde olanları seyrederken yaşları ve pozisyonları ne olursa olsun Amerikalıların adeta çocuklara benzemeye başladığını düşünür. Akıllı çocuklarda olan cesaret, gurur ve kendine aşırı güven Amerikalılar tarafından o kadar benimsenmiştir ki savaşın ne kadar kötü olduğunu onlara anlatmak adeta imkânsız bir hal almıştır artık. Billy Lynn, bunları, savaşın sebepleri ile savaşta neler olduğunu değil savaşın yarattığı kahramanlar ve atmosferi önemseyen bir Amerika’yı görmeye devam ederken söylemektedir. Bu sırada Irak Savaşı devam etmekte ve her gün Irak’ta Billy Lynn ve arkadaşları ölümle burun buruna gelmektedir.

Billy Lynn’in romanda çocukça bulduğu Amerika aslında Irak Savaşı’nda bir ergenlik heyecanı değil, bir orta yaş bunalımı yaşamaktaydı aslında. Soğuk Savaş’ın bitmesinden sonra ortaya çıkan tek kutuplu dünyada “dengelenemez bir güç” ve tarihteki ilk “küresel hegemon” olmuş, gücünün zirvesine ulaşmıştı. Birçokları bu dönemin belki on yıllarca devam edeceğini ve dünyanın çok kutuplu sistemin yarattığı iki dünya savaşı ve iki kutuplu dünyanın yarattığı uzun Soğuk Savaş sonrasında, tek kutuplu bir dünyada hegemonun sağladığı istikrar dönemini yaşayacağını düşünmekte ve hatta bazıları ummaktaydı. Ancak bu dönem, beklenildiğinden çok kısa sürdü. Bir dönem olacağı düşünülen tek kutuplu dünya göz açıp kapayana kadar sorgulanır hale gelmişti. Amerika’nın Irak Savaşı tartışmalarıyla içine girdiği maceralar çocukça hayaller, ergen heyecanları çok geride bırakan bir hal almıştı. Kevin Spacey’nin American Beauty filmindeki orta yaşlı karakterin kovaladığı maceraların yerini bu sefer ulus inşa etme fantezileri almıştı.

Savaşın başlaması ve sonrasında ortaya çıkan görüntüler işi daha da zora soktu. Bir taraftan savaş Ortadoğu’daki tüm etnik ve sekteryan fay hatlarını tetikleyerek bir iç savaşa neden olurken bu tip bir çatışma durumu beklemeyen ve buna hazırlıksız olan bölgedeki Amerikan ordusu da zor duruma girmekteydi. Bağdat Müzesi’nin talan edilmesi ve sayıları hızla artan bombalamalar ve ölümler, bölgede gündemin ilk maddesini oluşturmaya başladı. Bunun yanında bölgedeki diğer ülkeler Irak’ta baş gösteren anarşinin yayılma riskini ciddi bir şekilde tartışır oldu. Bunun yanında savaşın en netameli anlarının birinde ortaya çıkan Ebu Garib Hapishanesi fotoğrafları özelde bölgede, genelde ise dünya kamuoyunda Amerika’nın imajına unutulmaz bir darbe vurdu.

Tüm bunlar olurken Amerika’da durum daha farklıydı. Amerikalıların pek görmediği ama çok sık duyduğu bir savaştı Irak’taki. Savaş sırasında harcanan milyarlarca dolara rağmen ABD yönetiminin vergilerde indirime gitmesi, Amerika’da bir savaş ekonomisi ve atmosferinin ortaya çıkmasını engellemişti. Savaşın henüz iki ayını doldurmadığı bir sırada Başkan Bush’un yaptığı “mission accomplished” (görev tamam) konuşması, sanki meseleyi kamuoyunda bitirmeye yetmişti. Vietnam Savaşı’ndan daha uzun sürmesine rağmen o dönemdeki toplumsal hareketler meydana gelmemiş, medya da bu savaşı son senelerine kadar tam manasıyla tartışmaya açmamıştı. Bu ilgisizlik Hollywood’da da kendini göstermiş, Irak Savaşı konusunda yapılan az sayıda film de gişede hayal kırıklığına yol açmıştı.

Kimse duymak ve bil

Etiketler: