Donald Trump (solda) ve Joe Biden (sağda) İllüstrasyon.

Biden’ın ‘Özgürlük’ Teması Trumpçılığa Çare mi?

Biden’ı Trump ve ona yakın Cumhuriyetçileri doğrudan hedef alarak halkın özgürlüklerinin tehlikede olduğunu vurgulaması kampanyasının aşırı sağ siyaseti mahkûm etme üzerine odaklanacağına işaret ediyor.

Başkan Biden 2024 başkanlık seçimlerinde aday olduğunu resmen ilan etti. Kararını açıkladığı videoda ‘özgürlük’ temasına vurgu yapan Biden, 6 Ocak olaylarının Amerikan demokrasisini ve halkın seçme hakkını tehdit ettiği mesajını verdi. Anayasa Mahkemesi’nin Roe içtihadını sona erdiren kararıyla kadınların kürtaja erişiminin tehdit altında olduğu temasını öne çıkaran Biden, eşcinsel evliliği gibi konularda da halkın hak ve özgürlüklerinin tehlikede olduğunu savunuyor. Özgürlük temasının geleneksel olarak Cumhuriyetçiler tarafından daha fazla kullanılması, Biden’ın stratejik bir hamle yaparak bu kavramı kendi lehine kullanmaya çalıştığını gösteriyor.

‘Başladıkları işi bitirmek’ için aday olduğunu söyleyen Biden’ın en büyük handikaplarının başında Amerikan tarihinin en yaşlı başkanı olması geliyor. Halihazırda 80 yaşındaki Biden, ikinci defa seçilip dönemini tamamlarsa 86 yaşında başkanlığı bırakmış olacak. Yaş konusunda bundan önceki rekor, başkanlığının ikinci dönemini 77 yaşında bitiren Cumhuriyetçi Başkan Reagan’a ait. Zaman zaman kameralar önünde yaptığı gafların ve kekemeliğinin getirdiği hitap sorunlarının akli melekelerinin zayıfladığı yönünde spekülasyonlara yol açan Biden’ın yaş konusunda zorlanacağı açık.

Trump’a karşı geniş bir koalisyon kurmayı başaran Biden, yeni neslin önünü açacağı yönünde mesajlar verdiğinde oluşan intiba kendisinin tek dönemlik bir aday olduğu yönündeydi. Başkanlığı seçim sonrasında hemen yardımcısı Kamala Harris’e devredeceği yönünde komplo teorileri dahi ortaya atılmıştı. Trump’ın Covid-19 krizini yönetme konusunda yaşadığı krizi iyi değerlendiren Biden, derli toplu ve birçok farklı muhalif grubu bir araya getirip mobilize edebilen bir profil çizmişti. Başlarda zorlanan kampanyası siyahi Demokratların South Carolina eyaletinde kendisine verdiği destekle tekrar hayat bulmuş ve partinin farklı gruplarını Trump’a karşı birleştirebilen aday olarak öne çıkmıştı.

Biden’ı Trump ve ona yakın Cumhuriyetçileri doğrudan hedef alarak halkın özgürlüklerinin tehlikede olduğunu vurgulaması kampanyasının aşırı sağ siyaseti mahkûm etme üzerine odaklanacağına işaret ediyor. Başkan olunca parti içinde birliği sağladığı gibi ülkeyi de bir araya getireceğinin sözünü veren Biden’ın bu konuda mesafe aldığı söylenemez. Sistemden yabancılaşan Trumpçı tabana ulaşmak için ciddi bir efor sarf etmeyen Biden, progresif Demokratları memnun etmeye çalışarak Cumhuriyetçi kitleleri daha da yabancılaştırdı.

Pandemiyi yönetme konusunda fena bir sınav vermese de tedarik zinciri zorluklarının getirdiği enflasyonla mücadelede etkisiz görünen Biden’ın tekrar aday olmasını isteyen Demokratların oranı %38 gibi çok düşük bir seviyede seyrediyor. Demokratların %57’si ‘başka birinin’ aday olmasını istiyor ancak mevcut başkana karşı yarışa girip kazanmak son derece zor. Kamala Harris’in zayıf bir performans göstermesi, parti içinde muhtemel rakiplerinin çok güçsüz isimler olması ve ilk dönem başkanlarının tekrar rakipsiz aday olmasının adeta gelenek haline gelmesi partinin adaylığını tekrar kazanma konusunda Biden’ı avantajlı kılıyor.

Biden’ın karşısındaki muhtemel rakiplerinin Trump ve Trumpçı çizginin farklı bir taşıyıcısı olan DeSantis olması da Biden için avantaj görünüyor. Trump’a karşı hem Demokratların hem de bağımsızların direnişi son derece yüksek olacaktır. Siyasi gelenek olarak ‘eskiye dönmeyi’ pek tercih etmeyen Amerikan seçmeninin geriye dönüşü simgeleyen Trump’a teveccüh etmesi son derece zor. Dahası Trump’ın legal problemleriyle birlikte DeSantis gibi daha genç bir opsiyonun bulunması Trump’ın adaylığını zorlaştıracak. Bunlara rağmen Trumpçı tabanın son derece konsolide ve enerjik olması, Cumhuriyetçi herhangi bir adayın bu tabanın desteğini almadan başarılı olmasını neredeyse imkânsız kılıyor.

2020 seçimlerinde Trump’a karşı geniş cephe kurabilecek ve mobilizasyonu sağlayabilecek tek aday olarak öne çıkan Biden’ın tekrar adaylığı, Cumhuriyetçi Parti’de Trumpçılığın en güçlü akım olmaya devam etmesi sayesinde anlam kazanıyor. Trump yenildiğini kabullenip daha genç bir isme destek olsaydı belki de Biden da bunu yapmak zorunda kalacaktı. Trump’ın tekrar aday olması ve hakkında açılan davaların imajını zedelemesine rağmen tabanını konsolide etmesi, Biden’ı ‘bu işin bitmediğine’ inandırmış görünüyor. 6 Ocak olaylarına referansla Trump’ı, kürtaja referansla da DeSantis’i hedefe koyan Biden, Trumpçılığın antidotunun özgürlük teması olduğuna ikna olmuş anlaşılan.

Bu stratejinin temelinde ülkedeki kutuplaşmanın aşılmasından çok Demokratların Trumpçılığa karşı mobilize edilmesi yatıyor. Bu anlamda büyük oranda 2020 seçimlerinin tekrarını görebiliriz. Bağımsız seçmenin ‘aşırı’ sağ Cumhuriyetçi öcüsüyle korkutulması, Trumpçı tabanın kazanılmaya çalışılmasından daha kolay bir çözüm olarak görülüyor anlaşılan. Trumpçı tabana ulaşmaya çalışmak gerçekten de anlamsız bir çaba olabilir zira bu kitlelerin kimliksel tepkilerinin değişmesi çok zor. Ancak Biden Trump çizgisindeki aşırı çizgiyi mahkûm etmeye çalışırken karşı tarafın direnç ve mobilizasyonunu da artırarak ters bir dalga yaratabilir. Trump veya Trumpçı bir aday karşısında daha anlamlı bir isim olarak öne çıkacak olan Biden, Cumhuriyetçi Parti’nin kendi içinde birlik sağlayamayacağını hesap ediyor anlaşılan. Bu hesap sürpriz olur da tutmazsa Demokratların Biden’ın adaylığından memnuniyetsizliği çok daha yüksek sesle dile getirilecektir.

[Yeni Şafak, 28 Nisan 2023]

Etiketler: