Berlin’den Notlar

Irkçı şiddet yeni bir boyuta taşınıyor. Irkçılığın, faşizmin hayaleti dünyayı esaret altına alıyor.

Büyük bir çelişki bu. Toplumun hatırı sayılır kesimi ırkçılığı açıktan savunuyor. Yabancı düşmanlığını sadece hoş görmüyor, onu dört başı mamur bir siyaset felsefesi olarak telakki ediyor. Toplumun bir diğer bölümü ise bu durumdan hoşlanmıyor, hatta bu durum onları ziyadesiyle tedirgin ediyor. Çünkü bu düşmanlık artık şiddet üretiyor.

***

Almanya’dan, Berlin’den yazıyorum bu satırları. Burada toplumsal alana baktığımda gördüğüm şey, siyasal korkuların savaşından başka bir şey değil. Siyasetse bu korkuların temsilinden ibaret, sıfır toplamlı bir oyuna dönüşmüş vaziyette.

Irkçıları temsil edenler neyi savunduklarını açıkça söylüyorlar. Hepsini değilse de çoğunu… Irkçılardan korkanları temsil etme iddiasında olanların ise neyi savunduğu belli değil. Irkçı rakiplerinin yükselişini engellemek için yaptıkları tek şey ırkçı siyasete alan açmak.

***

Bu sadece çelişki mi? Değil elbette. Bu aynı zamanda bir kısır döngü. Sadece Almanya’nın değil, birçok Batı toplumunun karşı karşıya kaldığı bir durum bu.

***

Berlin’de bunları düşünürken önce ABD’den ardından da Fransa’dan iki terör haberi geldi. Birinde bir konserde eğlenen 59 kişi, diğerinde evlerinde uyuyan 4’ü çocuk 5 kişi katledildi. İkisi de aynı gün oldu. Her iki olay da son dönemlerde siyasal alanda yükseltilen ırkçılık dalgasından esinlenerek ortaya çıkan terör olayları. Fakat o da ne? Batı medyası yine büyük bir çifte standart sergiledi. Sadece Fransa’daki saldırıda karşımıza çıkmadı bu çifte standart, aynı zamanda Las Vegas’taki terör saldırısı ile ilgili olarak da çıktı.

Las Vegas katliamının failinin 60’larında üst sınıfa mensup beyaz bir Amerikalı oluşu Batı medyasını ilk anda pek bir mutedil davranmaya itti. Çok geçmeden bir haber onların imdadına yetişti. Saldırıyı DEAŞ’ın üstlendiği söylendi. Olay birdenbire “terör” başlığı altında, ırkçı ve İslam düşmanı kalıp yargılarla sunulmaya başlandı. Beylik laflar edildi, ezberler devreye sokuldu.

Sonra birdenbire FBI’dan açıklama geldi. FBI “saldırgan”ın DEAŞ’la bağlantısı olduğuna ilişkin iddiaları yalanladı. Yeniden itidal, yeniden bir sessizlik! “Delinin teki kafayı bozmuş, silahıyla kalabalığı taramış.” Başka suçlu aramaya ne gerek var? O bir beyaz Hıristiyan! Onu yetiştiren, onu teşvik eden bir kültürü suçlu göstermeye ne hacet! O Müslüman mı sanki! Unuturuz, gider! Tıpkı bir adada 77 kişiyi elindeki silahla tarayarak öldüren beyaz ırkçısı Breivik gibi! Gerçi Breivik unutulmadı, Batılı ırkçıların nazarında o bir kahraman!

***

O kahredici sessizliğin bir benzeri Fransa’daki olayla ilgili olarak yaşandı. Masum insanları, çocukları sadece dini, milliyeti dolayısıyla yakarak katleden faşistler adi suçlular olarak yansıtıldı. Timsah gözyaşları, kısık sesli taziye mesajları… O kadar… Bize unutmamak, unutturmamak düşer…

***

Irkçı şiddet yeni bir boyuta taşınıyor. Irkçılığın, faşizmin hayaleti dünyayı esaret altına alıyor. İşi gücü İslam’la, Türkiye’yle, Tayyip Erdoğan’la uğraşmak olan aymaz Batılı siyasetçilerin ortak olduğu katliamlar bunlar. Küçücük çocukların kanları var onların ellerinde.

Bu şiddet sarmalı Avrupa toplumlarını, ABD toplumunu yutuyor. Ortak yaşama kültürünü ortadan kaldırıyor. Parçalanmış bir kamusal alan yaratıyor. Buradan yeni düşmanlıklar türüyor. Batı’nın Aydınlanma tahayyülü de, siyasal alanı da tükeniyor.

***

Dedim ya birkaç gündür Berlin’deyim diye. Siyaset, kilitlenme noktasında. Kim kiminle nasıl koalisyon kuracak, kimse bilmiyor. Şu anda başkentin elitleri enerjilerini bir yürütme gücü üretmek için harcıyorlar. Kelimenin tam anlamıyla kendilerini heder ediyorlar.

Oysa Almanya’nın önünde birçok fırsat alanı vardı. Türkiye karşıtı lobiye kendisini teslim eden akılsız siyasetçiler yüzünden heba edildi bu fırsatlar. Şimdi ırkçılıkta mülteci karşıtlığında yarışıyorlar. Hem de kendi zeminlerini yok edercesine…

[Sabah, 04 Ekim 2017]

Etiketler: