Baskı Aracı Olarak Yaptırımlar: Ekonomik ve Siyasi Boyut

Ülkeler arasındaki problemlerin çözümünde müzakere yollarından başarı elde edemeyen devletler birbirlerine karşı askeri, siyasi, ekonomik veya kültürel birçok kısıtlayıcı önleme başvurmuştur..

Devletler arasındaki ilişkilerin ulus devlet düzeyine taşınmasının ardından kurumsallaşan diplomatik ilişkiler çatışmaların önüne geçerken diyalog imkânlarının da artmasını sağlamıştır. Ancak ülkeler arasındaki problemlerin çözümünde müzakere yollarından başarı elde edemeyen devletler birbirlerine karşı askeri, siyasi, ekonomik veya kültürel birçok kısıtlayıcı önleme başvurmuştur. Müzakereden sonuç alamayan devletlerin karşı tarafı baskı altına alarak isteklerini kabul ettirmek amacıyla farklı zaman dilimlerinde yaptırımlara başvurarak doğrudan rejimleri veya halkları hedef aldığı bilinmektedir. Örneğin Birinci Dünya Savaşı sonrası Yunanistan ve Bulgaristan arasında meydana gelen sınır antlaşmazlıkları, Yunan tarafının sınır bölgelerine asker sevk etmesi ile sıcak bir çatışma ihtimalini doğurmuştur. Avrupa ülkelerinin olaya müdahale etmesine rağmen Yunan tarafının askeri birlikleri sınırdan çekmemesi, ekonomik ve askeri yaptırım tehdidi ile sonuçlanmıştır. Sonuç olarak Yunan tarafı yaptırım tehdidi nedeniyle sınır bölgelerinden askerini çekmek zorunda kalmıştır. Bir diğer başarılı yaptırım örneği olarak Endonezya’nın bağımsızlık savaşı döneminde Amerika Birleşik Devletleri (ABD) tarafından Hollanda’ya karşı uygulanan ekonomik ve askeri yaptırımları örnek vermek mümkündür. Yaptırımların Hollanda’ya getirdiği maliyetlerin katlanılamaz bir hal alması Endonezya’nın bağımsızlık sürecini hızlandırırken, ABD’de diplomatik baskı aracılıyla istediğine ulaşmıştır. Günümüzde ise yaptırımlar diplomatik bir baskı aracından ziyade daha çok ekonomik alana zarar verici bir silah olarak kullanılmaktadır.

ABD YAPTIRIMLARI VE DİPLOMATİK BAŞARI

Siyasi tarihinde birçok kez yaptırımlara başvuran ABD yönetimi Küba, Sudan, Irak, Suriye, Kuzey Kore, İran, Çin, Hollanda ve Türkiye gibi farklı ülkelere çeşitli ölçeklerde yaptırım uygulamıştır. Her ülkeye uygulanan yaptırımlar farklı nedenlere dayansa da ABD yönetimi her dönem istediği etkiyi ise elde edememiştir. Örneğin Irak’ta Saddam yönetiminin yaptırımlar sonucu yıpranması iktidarın değişmesi ile sonuçlanmamış, ABD yönetimin askeri müdahalesi ile Irak’ta siyasi yapı değişime uğramıştır. Kuzey Kore, Küba ve İran örneklerinde de olduğu gibi siyasi rejimlerin ülkedeki imajını negatif olarak etkileyen yaptırımlar daha çok halkları baskı altına almıştır. Finans, dış ticaret, enerji, savunma sanayi ve ulaşım gibi birçok alanı kapsayan İran ve Kuzey Kore yaptırımları son 40 yıllık süreçte işlevsel hale getirilmiş ancak başarı anlamında istenilen hedeflere henüz ulaşılamamıştır. Irak’ın Kuveyt’i işgali sonrası Birleşmiş Milletler öncülüğünde uygulanan yaptırımlara kıyasla ABD’nin uyguladığı yaptırımlar ABD ile yaptırım uygulanan ülke arasındaki siyasi ilişkilere bağlıdır. ABD’nin yaptırım kararlarını denetleyecek bir otoritenin olmaması günümüzde Çin, İran, Rusya ve Türkiye gibi ülkelerin ekonomilerine ise negatif olarak yansımaktadır. Diğer ülkelerin uyguladıkları yaptırımları ABD’ninkinden ayıran bir diğer özellik de ABD’nin yaptırımlara uymayan ülkeleri maddi olarak cezalandırmasıdır. Sonuç olarak İngiltere, Fransa, Hollanda, Japonya, Almanya ve İsviçre gibi ülkeler ABD yaptırımlarına uymadıkları için yüksek miktarlarda tazminat ödemek zorunda kalmıştır.

TİCARET SAVAŞLARI, EKONOMİK YAPTIRIMLAR VE YOKSULLUK DÖNGÜSÜ

Ticaret savaşlarının hızla yükseldiği günümüzde ekonomik yaptırımlarda birçok ülkeye karşı işlevsel hale getirilmiştir. ABD öncülüğünde başlatılan ticaret savaşlarını ekonomik yaptırımlar takip etmektedir. Örneğin Çin Silahlı Kuvvetlerine yaptırım uygulayan ABD yönetimi 2014 yılından itibaren Rusya’ya karşı da birçok yaptırımı işleme almıştır. Dış ticaret hacminin düştüğü böyle bir ortamda İran başta olmak üzere birçok ülkeye yaptırım uygulanması diplomatik müzakere yollarının daha işlevsel hale getirilmesine de engel teşkil etmektedir. Müzakereci diplomasiden ziyade yaptırımlar yoluna başvurarak ekonomik alanda baskı oluşturan ABD yönetimi, İkinci Dünya Savaşı sonrası kurduğu uluslararası yönetişim sistemine zarar vermektedir. Çökmüş merkezi hükümetlerin kontrolünden çıkan göç hareketleri ise refah düzeyenin yüksek olduğu Batılı ülkelere doğru hareket etmektedir. Bu göç hareketlerinin bir sonucu olarak aşırı sağ hükümetlerin seçimle iş başına geldiği Avrupa ülkeleri aynı zamanda ekonomik sorunlarla baş etmek zorunda kalmaktadır. Bir taraftan devam eden ticaret savaşları diğer taraftan uygulanan yaptırımlar bölgesel güvensizlik ortamına katkı sağlarken yoksul halk kesimlerinin daha fazla yoksullaşmasına sebep olmaktadır. Örneğin Kuzey Kore’ye uygulanan yaptırımların açlıktan ölümlere yol açtığı ve kronik hastalıkların halk arasında yaygınlık kazanmasına neden olduğu bilinmektedir.

SİYASİ BAŞARISIZLIK ÖRNEĞİ: VENEZUELA YAPTIRIMLARI

2006 yılından itibaren Venezuela’ya karşı yaptırımlar uygulayan ABD yönetimi devlet yöneticileri, üst düzey ordu subayları, polis kuvvetleri, üst düzey bürokratlar ve ekonominin başında bulunan birçok kişiye yaptırım uygulamaktadır. Venezuela yaptırımları finans, dış ticaret, ulaşım, para transferi ve enerji gibi farklı alanları kapsamaktadır. Büyük oranda petrol ihracına bağlı olan Venezuela ekonomisi yaptırımlar sonrası hızlı bir şekilde olmasa da ekonomik bir dar boğazın içine düşmüştür (Tablo 1). Bu darboğazdan çıkmak için yeterli kaynaklardan yoksun olan ekonomi yöneticileri artan enflasyon karşısında fazla bir başarı elde edemezken, enflasyon oranı 2019 yılında yüzde 3 milyon seviyelerinin üzerine çıkmıştır. Yaptırımlar nedeniyle düşen dış ticaret gelirlerinden yoksun bir şekilde ekonomik, siyasi ve askeri baskılara maruz kalan Venezuela yönetimi ise hala yerini korumaktadır. İran, Kuzey Kore ve Küba örneklerinde olduğu gibi yaptırımlardan başarı elde edemeyen ABD yönetimi sadece fakir halk kesimlerinin daha fazla yoksullaşmasına neden olmuştur. Yeterli besin ürünlerine ulaşamayan Venezuela halkı ise komşu ülkelere göç etmek zorunda kalmıştır. Bir kısır döngü haline gelen bu durum iç siyasi çekişmelerin askeri darbe girişimlerine eşlik ettiği bir dönemde gerçeklemiş ve Venezuela’daki ekonomik kriz daha fazla derinleşmiştir.[1]

Tablo 1. Yaptırımlar Dönemi Venezuela Ekonomisi (2012-2019)

  2012 2013 2014 2015 2016 2017 2018 2019
GSYH (Milyar Dolar) 331,4 234,4 212,3 242,5 236,4 215,3 207,7 184,8
İşsizlik (%) 7,8 7,4 6,7 7,4 20,6 26,3 29,7 32,8
Enflasyon (%) 21,0 43,5 57,3 111,7 254,3 1.133,0 2.529,6 3.599,9
İhracat (Milyar Dolar) 59,0 44,9 63,0 34,0 24,6 32,0 33,0
İthalat (Milyar Dolar) 95,0 87,9 36,6 27,5 13,5 9,1 10,6

Kaynak: IMF, World Bank, World Trade Organization ve Atlas Media

YAPTIRIMLARIN DİPLOMATİK BAŞARISI: ABD YAPTIRIMLARI

Nükleer denemeler, kara para aklama girişimleri, rejimden hoşnutsuzluk, siyasi iktidarı değiştirme girişimleri, uyuşturucuyla mücadele, insan hakları ihlalleri ve ikili ilişkilerde sorunlar gibi birçok nedene dayanan ABD yaptırımları dünya genelinde 30’dan fazla ülkeye uygulanmaktadır. Başarı anlamında yaptırımların performansına genel olarak bakıldığında ise devletlerden ziyade ülke halklarına zarar verdiği görülmektedir. Sonuç olarak dünya ekonomisinde sorunların kronikleştiği mevcut konjonktür ile birlikte yaptırımlar daha kaotik ve çatışmacı bir döneme doğru evrilmektedir.

[1] Clare Ribando Seelke, Venezuela: Overview of U.S. Sanctions, (Congressional Research Service, Washington DC: 2019), s. 1-2.

[CRI Türk, 31 ekim 2019]

Etiketler: