Balkanlar’da Türk Dizilerine Olan İlgiyi Nasıl Okumalı?

Türkiye'de yayımlanan yerli dizilerin Balkanlar'a yayılması, diğer yabancı dizilerin yerini alması, hatta izlenme rekorları kırması sadece birkaç yıl önce kimsenin tahmin edemeyeceği bir gelişmeydi. Zira bu durum iki coğrafyada da ciddi zihni önyargıların kırılması anlamına gelen bir sonuca işaret etmekteydi. Tarihe açılan yüz yıllık bir parantez sebebiyle ne Türkiye insanı Balkanlar'daki kültürel miras ile gerektiği ölçüde temas kurmuş, ne de milliyetçi tarih yazımının Balkan toplumlarına ördüğü Osmanlı önyargıları sebebiyle bölgede Türkiye'ye sağlıklı bir gözle bakılmıştı. Son yıllarda Türkiye'de yaşanan iç politik değişimler dış politikaya da yansıyınca ilk etapta Balkanlarla resmi ilişkiler pozitif yönde bir ivme kazandı ve ardından bunun toplumsal yansımaları da gözle görülür hale gelmeye başladı. Siyasi ilişkilerdeki bu iyileşmenin toplumsallaşmasını sağlayacak ve bölge halkının Türkiye'ye bakışını değiştirecek birçok tarihsel ve kültürel unsur zaten bulunmaktaydı. Ancak Türkiye ve Balkan insanının unutturulmuş ortak yönlerini daha görünür kılacak ve diri bir şekilde insanların takdirlerine sunacak bir araç olmalıydı. Türk dizilerinin Balkan insanının evlerine konuk olması kısmen de olsa bu ihtiyaca hizmet etmeyi vaat ediyor.

Türkiye’de yayımlanan yerli dizilerin Balkanlar’a yayılması, diğer yabancı dizilerin yerini alması, hatta izlenme rekorları kırması sadece birkaç yıl önce kimsenin tahmin edemeyeceği bir gelişmeydi. Zira bu durum iki coğrafyada da ciddi zihni önyargıların kırılması anlamına gelen bir sonuca işaret etmekteydi. Tarihe açılan yüz yıllık bir parantez sebebiyle ne Türkiye insanı Balkanlar’daki kültürel miras ile gerektiği ölçüde temas kurmuş, ne de milliyetçi tarih yazımının Balkan toplumlarına ördüğü Osmanlı önyargıları sebebiyle bölgede Türkiye’ye sağlıklı bir gözle bakılmıştı. Son yıllarda Türkiye’de yaşanan iç politik değişimler dış politikaya da yansıyınca ilk etapta Balkanlarla resmi ilişkiler pozitif yönde bir ivme kazandı ve ardından bunun toplumsal yansımaları da gözle görülür hale gelmeye başladı. Siyasi ilişkilerdeki bu iyileşmenin toplumsallaşmasını sağlayacak ve bölge halkının Türkiye’ye bakışını değiştirecek birçok tarihsel ve kültürel unsur zaten bulunmaktaydı. Ancak Türkiye ve Balkan insanının unutturulmuş ortak yönlerini daha görünür kılacak ve diri bir şekilde insanların takdirlerine sunacak bir araç olmalıydı. Türk dizilerinin Balkan insanının evlerine konuk olması kısmen de olsa bu ihtiyaca hizmet etmeyi vaat ediyor.

TÜRK DİZİLERİ SADECE POPÜLER KÜLTÜRÜN GÜCÜ MÜ?

Bulgar gazeteci-belgesel yapımcısı Adela Peeva’nın Bu Şarkı Kimin? (Chia e tazi pesen?, 2003) isimli belgeseli Türk dizilerinin etkisinin Balkanlar’a neden bu kadar hızlı yayıldığını ve bunun sadece popüler kültürün gücü olup olmadığını yeniden düşünmemizi gerektirebilir. Zira Peeva bu belgeselde Türkiye ve Balkan toplumlarının ortak yönlerini görünür kılarken, tüm önyargılara rağmen bu halkların birlikte yaşama tecrübesini hatırlamalarının mümkün olduğunu ortaya çıkarmıştı. Peeva belgeselinde “Katibim” şarkısını İstanbul’da birkaç Balkanlı arkadaşı ile dinlerken herkesin bu şarkıya kendi dillerinde eşlik ettiğini fakat her biri farklı etnik gruba ait bu arkadaşlarının şarkının kendi kültürlerinin ürünü olduğunu iddia ettiğine şahit olur. Ardından hikayenin peşine düşen Peeva, Balkan ülkelerini dolaşarak bu şarkının gerçekten kime ait olduğunu öğrenmek ister. Seyahat esnasında olumsuz tepkilerle karşılaşsa da Peeva, İstanbul’da dinlediği “Katibim” şarkısının aslında bir ortak kültürü yansıttığına kanaat getirir.

Bu belgesel Balkanlar’da popülerleşen dizilere farklı bir gözle bakılabileceğinin ipuçlarını veriyor. İçerik olarak eleştirilmeye açık olan dizilerin Türkiye’deki toplumsal gerçekliği yansıtırken seçici davranarak belli geleneksel, kültürel ve dinî öğelere yer vermemesi bir kenara, Balkan toplumlarının Türkiye halkı ile ortak yönlerini keşfetmesine imkan sağlıyor ve daha önce mesafeli oldukları Türk kültürü ile yakından ilgilenmelerine de vesile oluyor.(1) Bu ise zihinlerdeki mesafelerin ortadan kalkmasına ciddi anlamda katkı sağlıyor. Sırp Sosyolog Ratko Bozoviç Sırp halkının Türk dizilerini izlerken linguistik ve kültürel benzerliklere şahit olduğunu ve bu ortak unsurları tanımaktan keyif aldıklarını, bunun ise dizileri tercih etmelerinde en önemli nedenlerden biri olduğunu(2) ifade ederken tam da bu gerçekliğe işaret ediyor. Zihinlerinde daha önce sürekli ötekileştirilen Türkiye algısı dizilerle birlikte köklü bir değişime uğramazsa da Balkan insanı Türkiye’yi okurken artık kalıplara bağımlı kalmayıp, anlamaya çalışıyor.

Ötekileştirilen Türkiye algısı dizilerle birlikte köklü bir değişime uğramazsa da Balkan insanı Türkiye’yi okurken artık kalıplara bağımlı kalmayıp, anlamaya çalışıyor.

DİZİLERİN TÜRKİYE-BALKANLAR İLİŞKİLERİNE ETKİSİ

Balkan uzmanı Birgül Demirtaş “diziler sayesinde Türkiye’nin komşu bölgeleri ile ilişkilerinin resmi düzeyden çıkıp toplumsal hatta bireysel düzeylere”(3) ulaştığını ifade ederken dizilerin Türkiye-Balkanlar ilişkilerini etkileyen gücüne dikkat çekiyor. Bosna Hersek, Sırbistan, Makedonya, Kosova, Karadağ ve Hırvatistan’da Türkiye ve Türkçe’ye karşı artan ilginin de Türk dizilerin etkisiyle olduğu bölge analistleri tarafından da kabul ediliyor. Balkan toplumlarının özellikle de Müslüman olmayan Sırp, Hırvat ve Makedonların son yıllarda düşük seviyelerde de olsa Türkçe’ye ilgi duymaları şüphesiz önemli bir gelişme(4) . Zira daha birkaç yıl önce bu ülkelerde Türkiye önyargıların odağı konumunda idi. Dolayısıyla çoğu zaman radikal milliyetçi unsurların tepkilerine neden olsa da, dizilere olan ilginin sadece diziler ile sınırlı kalacağı iddia edilse de Balkanlar’da Türk dizilerinin bu kadar konuşulmasının bile yüz yıldır donuk olan Türkiye-Balkanlar toplumsal ilişkilerinin iyileşmesine katkı sağlayacağı muhakkak. Balkan toplumlarının Türkiye ile ortak kültür ve tarihe sahip olduklarına ikna etmek için binlerce kitap yazmaya bedel olan diziler sayesinde sadece tarihteki problemlere odaklanmış zihinlere, bu sefer basit ve gündelik yaşamda bile Türkiye ile ortak noktaları olduğunu fark etme fırsatı verildi.

Toplumların yakınlaşmasını tetikleyen bu gelişmelerin elbette ki ekonomik yansımaları da var. 2000’li yıllardan önce Türkiye’ye sadece ticaret veya farklı vecibeler için gelen Sırp, Hırvat, Makedon, Romen, Sloven, Bulgar ve Yunanlar artık Türk kültürünü, mimarisini, halkını ve yaşam tarzını tanımak için de geliyor. Dizilerin bu denli Türkiye-Balkanlar ilişkilerine etki etmesi, yönetmenlerin veya dizileri bölgeye pazarlayan şirketlerin aynı oranda sorumluluklarını arttırması gerekiyor. Türkiye’nin devlet olarak ulaşamadığı Balkan toplumlarına ekranlar üzerinden temas kurabilen diziler, etkisi tartışılmaz bir şekilde Türkiye ve Balkanlar’ın kültürel, ekonomik ve sosyal ilişkilerine temas ediyor. Bu açıdan dizilerin Balkanlar’da sesini duyurabilme evresi geçtiğine göre artık “ne söylediği” ile ilgilenme ve daha nitelikli içeriğe sahip dizileri bölge izleyicisine sunmanın zamanının geldiğini söylenebilir.

  1. Bkz. http://www.haber7.com/televizyon/haber/945001-turk-dizileri-balkanlari-fethetti 
  2. Bkz. http://www.balkaninsight.com/en/article/turks-bewitch-the-balkans-with-their-addictive-soaps 
  3. Bkz. http://www.setimes.com/cocoon/setimes/xhtml/en_GB/features/setimes/features/2012/12/21/feature-04  
  4. Nursel Elmas’a göre Balkanlar’da diziler oradaki toplumların sadece Türkçe öğrenmelerini teşvik etmekle kalmayıp doğrudan katkı da sağlıyor. Dizileri dikkatle takip ederek Balkan insanı, ilk Türkçe kelimelerini bu vesileyle öğrenmiş oluyor.   Nursel Elmas (Yunus Emre Enstitüsü’nde uzman) ile kişisel mülakat, 07 Mayıs 2013
Etiketler: