Anayasa Yazım Sürecinin Sonuna mı Geldik?

Toplum, süreci ve kimin uzlaşı aradığını, kimin kendi doğrularında ısrar ettiğini, sanıldığından daha yakın biçimde izliyor.

Anayasa Uzlaşma Komisyonu, mayıs ayından beri, yeni anayasa yapım sürecinin en kritik, en zorlu etabı olan yazım sürecini sürdürüyor. Ancak yazım aşamasının ne zaman tamamlanabileceği belli değil. Dahası, anayasa metninin açıklanması ve kamuoyunda tartışılması ve nihayet taslağın ortak teklif haline getirilerek Meclis’e sunulması aşamalarını görüp göremeyeceğimiz konusunda umutların giderek azaldığı günlerdeyiz.

Komisyon, bugüne kadar sorunlarını, görüş ve beklentilerini dile getirme fırsatı bulamayanlar da dâhil, hemen herkesi dinledi; birer tabuya dönüştürülmüş ve başka zaman ve mekânlarda ifade edildiğinde çok sert tartışmalara yol açabilecek kimi görüşleri, yeni anayasa yapım süreci çerçevesinde anlayışla dinledi. Özetle, Komisyon marifetiyle bugüne dek yaşadığımız süreç, demokratikleşme ve anayasa yapımı açısından tek başına önemli ve yararlı bir tecrübe oldu.

SİYASAL İDEOLOJİK POZİSYONLAR

Bu süreç, toplumda yeni anayasaya dair umut ve beklentileri ciddi ölçüde arttırdı. Ancak son dönemlerdeki kimi gelişmeler, yeni anayasa umutlarının dağılmasına yol açıyor. Umut kırıcı unsurlar, Komisyon’dan çok, gittikçe gerilen siyasi atmosferden ve partilerin ve özellikle liderlerin yaklaşım ve söylemlerinden, üsluplarından kaynaklanıyor.

Oysa yeni anayasanın, gerçekten hepimizin benimsediği bir toplumsal sözleşme olması, herkesin yeni anayasa ile ilgili görüşlerini, beklentilerini yeniden gözden geçirmesini, uzlaşma kültürünü geliştirecek yaklaşımlar sergilemesini ve uzlaşılabilecek formüller geliştirmesini gerektiriyor. Diğer bir ifadeyle, yeni anayasanın, hiçbir partinin bütün taleplerini yansıt(a)mayacağını, dolayısıyla herkes birer adım geri çekilmezse, yeni bir anayasa yapmanın mümkün olmayacağını bilmek gerekiyor. Bu nedenle de,”diğer”leri tarafından kabul edilmeyeceği açıkça bilinen öneriler sunmak ve o önerilerde ısrarcı olmak, aslında yeni bir anayasa yapımına taraftar olmamak ama bunu açıkça dile getirememek demektir. Elbette herkes düşüncelerini özgürce dile getirmeli; anayasal taleplerinden ötürü kınanıp suçlanmamalı ama aynı zamanda, bütün taleplerinin herkes tarafından kabul görmeyeceğini de unutmamalıdır.

KOMİSYONUN YAZIM BİLANÇOSU

Uzlaşma Komisyonu, Mayıs başında, Temel Hak ve Özgürlükler bölümüyle, yazım sürecine başladı. Ne var ki, bu bölümde, örneğin taraf olduğumuz insan hakları sözleşmeleri esas alınarak hızla yol alınması beklenirken, partiler kendi politik/ ideolojik pozisyonlarında ısrar ettiler ve yaklaşık bir aylık sürede sadece iki madde yazılabildi. Tam umutsuzluğa kapılırken, mayıs sonunda Yazım Komisyonu, üç yeni maddeyi oybirliği ile kabul etti ve yeniden umutlandık. Haziran ortalarında Uzlaşma Komisyonu “moral destek ve pozitif etki” için liderler turuna çıktı ve muhalefet liderlerinden de destek aldı. Zaman zaman yaşanan ufak-tefek kazaları hasarsız aşmak için gösterilen çabalar genellikle başarılı oldu ve bugüne kadar Komisyon çalışmalarını sürdürdü. Eylül ortalarına gelindiğine çalışmaların yavaş gitmesi üzerine Yazım Komisyonu sayısı ikiye çıkarıldı. Ancak anadil, vatandaşlık, siyasal sistem, eğitim ve öğretim özgürlüğü gibi maddelerde uzlaşma sağlanamadı ve zaman zaman çalışmalar kilitlendi.

Aslında, pek de gerçekçi olmadığı baştan itibaren belli olan takvimi bahane edip çalışmaları kesintiye uğratmak vahim bir hata olacaktır. Öte yandan, yeni anayasanın yüzde yüzlük bir mutabakatla yapılması hem gerekmiyor hem de mümkün gözükmüyor ancak farklı kesimlerin taleplerini karşılamayan bir metnin, toplumsal sözleşme olma şansı da bulunmuyor. O yüzden dörtlü mutabakattan tam umut kesilinceye kadar hiçbir umutsuzluğa kapılmadan ve yol açmadan, mevcut çalışmalara güçlü destek vermek gerekiyor. Aksi halde, ilk kez kendi anayasasını yapmaya bu kadar yaklaşmışken, bu fırsatı boşa çıkaranlar, boşa çıkarılmasına seyirci kalanlar, tarih ve millet önünde hesap vermekten kurtulamazlar. Neyse ki, toplum, süreci ve kimin uzlaşı aradığını, kimin kendi doğrularında ısrar ettiğini, sanıldığından daha yakın biçimde izliyor.

Sabah Perspektif, 17 Kasım 2012

Etiketler: