Amerika’nın bir Suriye planı var mı?

Şimdiye kadar eylemsizlik ve müdahaleden uzak durma temelli oluşan Amerika'nın Suriye politikası, kimyasal silah kullanımı sonrasında daha çok isteksiz bir müdahalecilik ve zoraki bir tepkisellik arasında seyrediyor.

ABD, Suriye konusunda izlediği eylemsizlik politikasını kimyasal silah kullanımı sonrası nihayet gözden geçirmeye başladı. Ancak “ABD ne yapacak?” sorusu, “başkan alternatifleri değerlendiriyor” şeklinde cevaplanınca, ABD’nin Suriye’ye ne zaman ve ne şekilde somut bir cevap vereceği muamma olarak kalmaya devam ediyor. Obama, hem Beyaz Saray sözcüsü aracılığıyla hem de geçtiğimiz hafta içinde PBS televizyonuna verdiği mülakatta, Suriye’de Esad rejiminin kimyasal silah kullandığı konusunda şüpheleri olmadığını ifade ederek artık bu konuda daha farklı bir pozisyon alacaklarının sinyalini vermeye başladı. Ancak bu gelişme, her ne kadar ABD yönetimini uluslararası arenada harekete geçmeye zorlamış olsa da, stratejik anlamda ABD’nin meseleye yaklaşımında ciddi bir farklılık yaratacağa benzemiyor. Keza şimdiye kadar eylemsizlik ve müdahaleden uzak durma temelli oluşan Suriye politikası, kimyasal silah kullanımı sonrasında daha çok isteksiz bir müdahalecilik ve zoraki bir tepkisellik arasında seyrediyor.

İşin daha kötüsü global bir güç olarak Suriye üzerine uzun vadeli ve sürdürülebilir bir strateji temelli geniş çaplı tartışmaların odağında olması gereken Obama yönetimi daha fazla temenni ve beklenti eksenli bir retorik sarmalının içinde kayboluyor. Kimyasal silah kullanımı sonrasında yapılan spekülasyonlarda da bu sebeple uzun soluklu bir politikadan çok saldırının nasıl olacağı, kimlerin katılacağı, kaç gün süreceği ve hangi silahların kullanılacağı konuşuluyor. Bu da sadece taktiksel ve operasyonel tartışmaların gündemi belirlediği bir durumu ortaya çıkarıyor.

Şimdiye dek en sık ifade edilen kimyasal silah kullanımı konusunda caydırıcılığı amaçlayan sınırlı ve cerrahi bir askeri müdahalenin sahadaki dengeleri ve iç savaşın gidişatını nasıl değiştirebileceği konusunda kimse doğru dürüst bir projeksiyon yapamazken ABD yönetimi ısrarla muhtemel bir saldırıda rejim değişikliğinin amaçlanmadığını ifade ederek amaçladığı caydırıcılığı da önemli ölçüde zedelemiş oluyor. Zaten kimyasal saldırı sonrası ABD tarafından sergilenen acelecilik de bir nebze meselenin iki senedir süren çatışma ve yüz bin insanın ölümüyle ilgili olmadığı sadece kimyasal silah kullanılmış olmasının sistemsel bir karşılığı veya Obama’nın ifadesiyle uluslararası sonuçları olduğunu gösterme isteğinden kaynaklanıyor izlenimi veriyor. Dolayısıyla şu anki manzarada askeri müdahalenin asıl amacının iç savaşı durdurmak ve tarafları masaya oturmaya mecbur etmek olduğu düşüncesi fazlasıyla iyimser kaçıyor.

EYLEMSİZLİĞİN SEBEBİ

ABD’nin Suriye’ye karşı sergilediği “stratejik sakınma”nın temelinde Aaron David Miller’in tabiriyle Obama’nın şu anki önceliğinin Ortadoğu değil “ortadirek” Amerikalı olması. Son haftalarda arka arkaya ABD’nin farklı şehirlerinde ekonomiye dair konuşmalar yapan ve eğitim konusunda bazı reformları hedefleyen Obama yönetimi getirisi, özellikle ekonomik anlamda, oldukça az ve götürüsü ve maliyeti çok olma riski taşıyan bir Suriye politikasına oldukça soğuk bakıyor. Dahası yeni dönemde en önemli gezilerini Asya ve Afrika ülkelerine yapan, Asya kıtasını ve Pasifik’i bölgenin ekonomik potansiyeli sebebiyle yeni dış politik yöneliminin merkezine koyan ve gelişmekte olan Afrika ekonomileriyle sıcak ilişkiler kurmaya çalışan Obama için ABD’nin ekonomik çıkarıyla doğrudan bağlantılı olmayan bir uluslararası mesele çok da fazla değer taşımıyor. Bunun yanında her ne kadar farklı bağlamlarda meydana gelmiş olsa da Irak Savaşı’nın yarattığı bataklık ve Libya’ya müdahale sonrasında meydana gelen kaos ve ABD büyükelçisinin öldürülmesi de Suriye ile ilgili karar

Etiketler: