Amerika’dan Nasıl Görünüyoruz?

DC'de aklı başında herkes, 17 Aralık'la alakalı Gülen Hareketi'nin çizdiği demokrasi vs. otoriterlik resmine değil, yaşananların bir güç mücadelesi olduğu tezine itibar ediyor.

Eğitim için bir süre ABD’de yaşadığımdan bu soruya onlarca defa muhatap olmuşumdur. Türkiye’ye her geldiğimde “acaba uzaydan dünya nasıl görünüyordur?” tadındaki bu soruya istemeden olsa da cevap vermek zorunda kalırdım.
Bu soruyu sevmememin birkaç sebebi vardı. Öncelikle ABD perspektifinden Türkiye’nin nasıl göründüğüne gerektiğinden fazla önem atfedilmesiydi. Kafalardaki ABD imajı sebebiyle Türkiye’nin aslında nasıl olduğundan çok ABD’den nasıl göründüğüne değer veriliyordu.Türkiye, ABD’nin idrak noktasına ulaşana kadar bin bir tane filtreye, önkabule, bölgesel ve küresel dinamiğe tabi tutuluyordu. Bu sebepten ABD’den görünen Türkiye, “aslı gibi olmayan” bir Türkiye’ydi.
İkinci sebep ise “hangi ABD?” sorusuna sıkıştırabileceğimiz bir arka plana sahipti. ABDkonuşurken sıklıkla atladığımız bir sorudur bu. Oysa, kurumlar, idareciler, ideolojiler arasındaki farklılaşmanın birçok konuda tek bir ABD’yi vücuda getirmediğini es geçeriz. Evet, ABD nasıl “Obamacare” konusunda tek fikir değilse, Türkiye, Ortadoğu vs. gibi çoğu konuda da tek fikir değildir. Bu sebepten ABD’nin neresinden baktığınıza bağlı olarak farklı bir Türkiye görebilirsiniz.

İSRAİL FİLTRESİ

Mavi Marmara yaşandığında Washington DC’deydim. Gerçekten unutulmayacak günlerdi. Mavi Marmara’da 8’i Türkiye ve 1’i ABD vatandaşı olmak üzere 9 can uluslararası sularda katledilmişti. Vakıa buydu, fakat DC’ye ulaşan kocaman bir Türkiye nefretiydi. Olaydan hiç haberi olmayan biri tartışmalara baksa Türkiye’nin Mavi Marmara’da 9 İsrailli’yi katlettiğini düşünebilirdi. Sebep oldukça açıktı. DC’nin nasıl çalıştığını çok iyi bilen İsrail lobisi, ABD nezdinde Türkiye’yi “cezalandırıyordu”. Türk Büyükelçisi Washington Post’a bir makale yazıyor, Washington Post ise işi gücü bırakıp kurumsal olarak Büyükelçi’nin makalesini çürütme çabasına giriyordu. İsrail lobisi filtresi, ABD’den Türkiye’yi bir serseri mayın gibi gösteriyordu.

Seneler geçti, hala aynı soru soruluyor. ABD’den bazı figürler Türkiye hakkında Obama’ya mektup gönderiyor. Türkiye’den de bazıları bu mektuptan bir “hükümet ayağını denk alsın” sopası çıkarıyor.
Yaklaşık bir haftadır birkaç programa katılmak için ABD’deydim. Bu vesileyle “milyon dolarlık ABD’den nasıl görünüyoruz?” sorusunu daha sorulmadan cevaplayayım.

ABD’de bazı çevreler, Türkiye’yi otoriterleşme ile itham ediyorlar. Bunu öğrenmek için ABD’ye gitmeye gerek yok. Ana akım ABD medyasında da seslerini çıkaran bu çevreler de tekvücut değil. İçlerinde İsrail üzerinden Türkiye nefretini dillendiren isimler olduğu gibi ellerinde patlayan Ortadoğu projelerinin acısını Türkiye’den çıkarmak isteyen Neoconlar da var. William Kristol, Elliot Abrams, Morton Abramovitz, Dennis Ross… Obama’ya gönderilen mektubu imzalayanlara bakın içlerinde Leo Strauss’un faşist talebelerinden birçoğunu görebilirsiniz. Trajik olan ise eli kanlı bu tiplerin Türkiye’de demokrasi havarisi kesilmeleri.

GÜLEN FİLTRESİ

Sadece Neoconlar vs. değil, Türkiye’de yaşananları kullanışlı filtreler ve ön kabuller üzerinden okuyan simalar da var. Bu filtrelerden birisi de Gülen Hareketi. Washington ahalisi için zamanında Türkiye turları düzenleyen, seçim kampanyalarına bağışlarda bulunan Hareket, 17 Aralık’la birlikte etki edebileceğini düşündüğü çevrelere kendi filtrelerinden geçmiş Türkiye’yi anlatıyor. Bu da Hareket’i Türkiye’yi anlatan bir Hareket olmaktan Türkiye’yi kötüleyen bir harekete doğru ev

Etiketler: