German Chancellor Angela Merkel reacts during a debate ahead of a vote on a third bailout for debt-mired Greece at German lower house of parliament (the Bundestag) in Berlin on August 19, 2015. AFP PHOTO / JOHN MACDOUGALL / AFP PHOTO / JOHN MACDOUGALL

Almanya, Mültecileri Neden Koruyamıyor?

Almanya'da 90'lardan itibaren Solingen gibi katliamlarla artışa geçen yabancı düşmanı saldırılar, NSU terör dalgasıyla 2000'li yıllarda zirve yapmış durumdadır.

Amnesty International’ın geçen hafta yayımladığı “Güvensizlik içinde yaşamak: Almanya ırkçı saldırıların kurbanlarını neden koruyamıyor?” başlıklı rapor, Almanya’da artan ırkçılık ve yabancı düşmanlığı saldırıları ile ilgili uzun zamandır kaygıyla izlediğimiz ve SETA Avrupa İslamofobi raporunda da açıkça ortaya çıkan bir olguyu teyit ediyor. Irkçılık Almanya’da güvenlik kuvvetlerinde kurumsallaşmış durumda ve bütün dünyaya insan hakları konusunda ders verme şampiyonluğunu elinden bırakmayan Alman devleti bu konu ile ilgili gerekli adımları uzun zamandır atmama hususunda ilginç bir direnç sergiliyor.

Rapora göre sözde mülteci krizinin tavan yaptığı 2015 yılında mültecilere karşı yapılan saldırılar 2013 yılına göre tam 16 kat artmış durumda. 2013 yılında mültecilere yönelik sadece 63 saldırı gerçekleşmişken 2015 yılında bu rakam dehşet verici bir şekilde 1031’e yükselmiş. Yani 2015 yılında neredeyse her gün mülteci yurtlarına yönelik en az 3 adet kundaklama vb. ciddi fiziksel saldırılar olmuş. Fizikî saldırıların ötesinde 2015 yılında Almanya’da her hafta en az 6 tane mülteci karşıtı gösterinin düzenlenmiş olması bize her ne kadar Alman toplumunun bir kesimi mülteci yanlısı politikaları desteklese de ciddi bir kesiminin de siyaseten mülteci karşıtı olduğunu göstermektedir.

Yine aynı rapora göre Almanya’da mülteci karşıtlığı ile beraber yabancı düşmanlığı da görülmemiş derecede artmış durumda. Almanya genelinde dini ve etnik azınlıklara yönelik saldırıların 2013 yılında 693 iken 2015 yılında %87 yükselerek 1295’e fırlamış olması Avrupa’nın ama özellikle de Almanya’nın geleceği için kaygı verici bir durumdur. Raporda verilen rakamlar son eyalet seçimlerinde aşırı sağcı AFD’nin göstermiş olduğu seçim başarısı ile beraber düşünüldüğü vakit meselenin ne kadar tehlikeli bir boyuta ulaştığı görülmektedir.

Bütün bu manzarayı daha da vahim hale getiren mesele ise bu saldırıların neredeyse hiçbirinin polis tarafından aydınlatılmamış olmasıdır. Daha da kötüsü saldırılar bu kadar artmışken güvenlik kuvvetleri mülteci yurtlarını korumak için gerekli tedbirleri almayarak yaşanması muhtemel bir mülteci katliamına adeta davetiye çıkarmaktadırlar. Aşırı sağın yükselişi ve mülteci karşıtı söylemlerle ajite olan aşırı sağcı teröristler -evet Almanya’nın bir aşırı sağ terör sorunu bulunmaktadır- nefret ve öfkelerini korumasız ve zayıf mültecilere yöneltmekte alınmayan tedbirler ve yetersiz cezai kovuşturmalar bu kesimi gün geçtikçe daha da cesaretlendirmektedir.

Bu tabloya dışarıdan bakan biri kolaylıkla kurumsallaşmış ve içselleştirilmiş ırkçılık nedeniyle Alman devletinde bir grubun mülteci akışının önünü kesmek için bu olayları örtbas ettiğini iddia edebilir. Yoksa Alman devleti kadar güvenlik bürokrasisi etkin çalışan bir devletin bu saldırılar karşısında çaresiz kalmasını başka türlü açıklamak maalesef mümkün gözükmemektedir.

Raporda da belirtildiği üzere Almanya’da kurumsallaşmış ırkçılık ve yabancı düşmanlığı son mülteci dalgasıyla ortaya çıkmış bir olgu değildir. Özellikle 90’lardan itibaren Solingen gibi katliamlarla artışa geçen yabancı düşmanı saldırılar NSU terör dalgasıyla 2000’li yıllarda zirve yapmış durumdadır. Özellikle Türkleri ve Müslümanları hedef alan bu saldırıların neredeyse hiçbirinin kamuoyunu tatmin edecek şekilde aydınlatılmamış olması güvenlik kuvvetlerinde yerleşik olan kurumsallaşmış ırkçılığın bir sonucudur. NSU davasında tüm dünyanın gözü önünde oynanan tiyatro, Alman demokrasisi için büyük bir rezalettir ve ayrı bir yazıyı hak etmektedir. Buna rağmen şunu söylemek gerekir ki mızrak çuvala sığmamaktadır. Almanya, ya azınlıklarına ve mültecilerine yönelik bu saldırıları hepimizi tatmin edecek şekilde aydınlatacak, ya da üstünü kapatarak aşırı sağın yükselişini körüklemiş olacaktır. Yükselen aşırı sağın Almanya’da ve Avrupa’da yarattığı yıkım konusunda ise Almanya’nın derse ihtiyacı yoktur.

[Zaman, 15 Haziran 2016]

Etiketler: