Analiz: Alman Vatandaşlık Rejimi ve Almanya’da Yabancı Hakları

Bu çalışma Almanya’daki göçmen ve yabancıların vatandaşlık hakları ile Almanya’nın bu gruplara karşı politikalarını, genelde Avrupa ve özelde Almanya’daki siyasal ve toplumsal değişimleri de göz önüne alarak incelemektedir.

Her devlet kültürel değerlerine ve tarihsel olgularına göre vatandaşlık tanımları geliştirir. Dünyadaki vatandaşlık tanımlarını genel olarak üçe ayırabiliriz: Bunlardan ilk ikisi soy bağı/nesep (jure sanguinis) ve doğum yeri (jure soli) esasına göre vatandaşlığın tanımlanmasıdır ve asli vatandaşlık türleridir. Üçüncüsü ise doğumdan sonra kazanılan müktesep (naturalisation) vatandaşlıktır. Federal Almanya Cumhuriyeti vatandaşlığı 1913’ten beri soy bağı ilkesine göre tanımlamış, siyaset ve dış ilişkilerini buna göre yürütmüştür. 2000 yılında yapılan yeni bir düzenlemeyle soy ilkesi ortadan kalkmamakla beraber doğum yeri ilkesi daha görünür hale gelmiştir. Bu düzenleme ile çifte vatandaşlıkta opsiyon (seçim) uygulaması başlamıştır. Ancak AB üyesi olanlarla birlikte diğer birçok ülke vatandaşına böyle bir opsiyon zorunluluğu getirilmemiştir. AB ve başka ülke mensuplarına zorunluluk getirilmemişken yıllarca Almanya’da yaşayan, devlete ve topluma ekonomik, kültürel ve sosyal katkıda bulunan göçmenlerin siyasi hakları için sahip oldukları vatandaşlıklarını bırakmaya mecbur edilmeleri çok tartışılmış ve ayrımcılığı da körüklemiştir.2013 yılında yapılan seçimler öncesi Alman Sosyal Demokrat Partisi (SPD) de Yeşiller ve Sol Parti gibi bu ayrımcı uygulamanın meşruluğunu sorgulamıştır. SPD olası bir seçim galibiyetinde bu ayrımcılığı sonlandırmayı vadetmiştir. Tek başına iktidar olamayan, Yeşiller ya da Sol Parti ile de koalisyon kuramayan SPD, seçim vaatlerinden bazı ödünler vermek zorunda kalmıştır. 2014 yılından itibaren giderek artan ve 2015 yılında ise hem Avrupa hem de Almanya için zirve noktasına ulaşan mülteci göçü, farklı bir ayrımcılık ve dışlama sosyolojisini ortaya çıkarmıştır. Ayrıca Fransa ve Belçika’da yaşanan terör olayları Almanya’daki toplumsal ayrımcılık ve dışlama hedefini artık “yerli” sayılabilecek Türkler ve işçi göçmenlerden ziyade mültecilere ve yeni gelen Müslümanlara çevirmiştir. Tüm bu olayların etkisiyle ortaya çıktığı varsayılan Batı’nın İslamlaşmasına Karşı Vatansever Avrupalılar (Patriotische Europäer Gegen Die Islamisierung des Abendlandes-PEGİDA) hareketi aslında Avrupa’da uzun yıllardır var olan İslam karşıtlığına toplumsal taban bulmaya çalışmaktadır. Bu çalışma Almanya’daki göçmen ve yabancıların vatandaşlık hakları ile Almanya’nın bu gruplara karşı politikalarını, genelde Avrupa ve özelde Almanya’daki siyasal ve toplumsal değişimleri de göz önüne alarak incelemektedir.

Etiketler: