Ah İle Vah İle Ömür mü Geçer?

Gezicisinden PKK'lısına, Fetullahçısından mezhepçi siyaset yürüten yeni CHP'lisine kadar bütün paralel evren sakinleri bir haftadır ellerini ovuşturuyorlar.

Gayrı milli muhalefet, ne yaptı etti bir paralel evren inşa etti kendisine. Yanlış anlaşılmasın, bu paralel evrenin tek sahibi Fetullahçı çete değil.

Onların inşa etmek istediği bir paralel devlet yapılanması olduğu ve bu yapının devlet tarafından büyük oranda çökertildiği de doğru.

Fakat sadece onlar değil, son 3 yılda gayrı milli muhalefet bloğunun bütünü kendisine bir paralel siyaset evreni inşa etti. Buradan atıp tutuyorlar.

İçinde yaşadığımız siyasal gerçekliği değiştirebileceklerini varsayıyorlar. Bunun için çok uğraşıyorlar. Çok çalışıyorlar.

Ama evren yanlış olduğu için çalışkanlıkları pek para etmiyor. Yanlış denizde, boşa kürek çekiyorlar.
Gün sonunda yapabildikleri tek şey, “süreci izlemek” oluyor.

Nitekim Kemal Kılıçdaroğlu geçen hafta çok önemli bir açıklama yaptı.
Bence söz konusu açıklama Kılıçdaroğlu’nun siyasi hayatında yaptığı, açık ara en önemli açıklama.

Kılıçdaroğlu, 29 Nisan’da AK Parti MKYK’sında alınan kararla ilgili olarak konuştu. “Süreci izliyoruz” dedi.

Süreci izlemek paralel evrende mukim muhalefetin en önemli uğraşı sahiden de. Sonrası “entrika” safhası.

Ahmet Davutoğlu’nun AK Parti genel başkanlığından ve Başbakanlık’tan ayrılma kararını bir “darbe” olarak niteliyorlar.

Seçilmiş siyasete, atanmışların müdahalesi olarak görüyorlar.

Yüzde 49.5’in oyuna sahip çıktıklarını haykırıyorlar.

Kimler bunlar? Sokak kalkışmalarıyla seçilmiş hükümeti devirmeye çalışanlar.

Paralel devlet yapılanmasıyla iş tutup seçilmiş darbe yapmaya kalkanlar.

PKK terör örgütünü bile yarayışlı bulup, onun cürümlerine kılıf arayanlar.

Memlekette “mezhepçi taassup” geliştirerek bir çatışma ortamı yaratmaya gayret edenler. Kirli, yasadışı faaliyetlerden medet umanlar. Şimdi kalkmış, partinin yetkili kurulunun aldığı kararı seçilmiş başbakana bir müdahale olarak görüyorlar.

Seçilmiş başbakan ve parti genel başkanı partisinin tutumunu gördüğü için, kendi iradesiyle görevi devrediyor.

Bunun ülke menfaati ve partisinin çıkarları açısından çok daha doğru bir tercih olacağını düşünüyor. Erdoğan’a öteden beri düşman olanlar, bu süreci Erdoğan düşmanlığını pekiştirmenin aracı olarak kullanıyorlar.

Erdoğan’ın AK Parti üzerinde etkili bir isim olmasını kriminalize etmeye, anayasaya aykırı bir tutum olarak sunmaya çalışıyorlar.

Oysa Erdoğan’ın siyasi vizyonu AK Parti’nin güzergâhına da, yönetim kültürüne de, ülkenin genel gidişatına ilişkin tutumuna da etki eden kalıcı bir unsur.

Parti yönetimi Erdoğan’ın siyasi vizyonuna sahip çıkarak bir adım attığında, “AK Parti’ye rağmen AK Parti savunusu” görüntüsü vermek çok komik kaçıyor.

Gezicisinden PKK’lısına, Fetullahçısından mezhepçi siyaset yürüten yeni CHP’lisine kadar bütün paralel evren sakinleri bir haftadır ellerini ovuşturuyorlar.

İflah olmuyorlar gerçekten de. Bir kez daha, bir “iktidar boşluğu” oluşabileceği, bir “ikilik” ortaya çıkabileceği varsayımıyla “isyan çağrıları” yapıyorlar.

7 Haziran sonrasında olduğu gibi Mehmet Altan, Hasan Cemal ve benzeri tipleri sahaya sürmüş durumdalar.

Mehmet Altan “1 milyon kişi sarayın kapısına dayanırsa zorbalık rejimi biter” diyor.

Hasan Cemal, “Erdoğan meşru değildir, ona karşı direnmek haktır” diye haykırıyor.

Sonuçta çığlıkları, hapsoldukları o evrende yok olup gidiyor.

Bu şaşkınlara ise paralel evrende, ah ile vah ile ömür geçirmek kalıyor.

[Sabah, 9 Mayıs 2016]

Etiketler: