A female fighter from the Kurdish People Protection Unit (YPG) looks at destruction in the Syrian town of Ain Issi, some 50 kilometres north of Raqqa, the self-proclaimed capital of the Islamic State (IS) group during clashes between IS group jihadists and YPG fighters on July 10, 2015. AFP PHOTO / DELIL SOULEIMAN / AFP / DELIL SOULEIMAN

ABD-PYD İttifakı Türkiye İle İlişkileri Bozuyor

ABD'nin PYD'ye yönelik yardımı, Türk kamuoyunda Suriye'de Amerikan vesayetinde küçük bir PKK devleti kurulmakta olduğu yönündeki şüphe ve endişeleri körüklüyor.

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile Türkiye arasında Washington’ın Suriye’deki Demokratik Birlik Partisi’ne (PYD) yönelik desteği ile ilgili olarak yaşanan son anlaşmazlık, NATO üyesi iki müttefik ülke arasında Suriye politikaları konusunda artan gerilimin yeni bir örneği.

Üniformalarında PYD’nin askeri kanadı Halk Koruma Birlikleri’nin (YPG) armasını taşıyan Amerikan askerlerinin görüntüleri Türkiye tarafından sert bir dille eleştirilirken, Ankara’nın tepkisini yumuşatmaya çalışan ABD Dışişleri Bakanlığı ve Pentagon konuyla ilgili olarak birbiri ile çelişen açıklamalar yaptı.

TEHLİKELİ BİR KUMAR

Son yaşananlar, ABD’nin sadece IŞİD ile mücadeleye odaklanarak bölgede devlet dışı aktörlerle, Washington’ın geleneksel müttefikleri ile olan stratejik ilişkilerini tehdit edici nitelikte taktik ittifaklara gittiği, giderek tehlikeli hale gelen bir eğilimin göstergesi.

Amerikan hükümeti PYD’nin, 30 yıldan uzun bir süredir Türkiye Cumhuriyeti devletine karşı savaşmakta olan PKK ile bağlantılı olduğunu en üst düzeyde halihazırda kabul etti.

İç savaşla birlikte Suriye’nin kuzeyinde ortaya çıkan iktidar boşluğu, PKK’nın kadrolarına yeni üyeler katması ve kendisini uluslararası arenada meşrulaştırması için bir fırsattı.

ABD yönetimi ve Dışişleri Bakanlığı’nın henüz kısa bir süre öncesine kadar PYD’nin hem Türkiye hem de ABD tarafından terör örgütü kabul edilen PKK’dan ayrı bir örgüt olduğunda ısrar ettiği düşünülecek olursa, bu oldukça dikkat çekici bir kabulleniş.

Bu durumu, yönetimin sahadaki gerçekler nedeniyle içine düştüğü bir ikilem olarak yorumlamak mümkün, ancak aynı zamanda ABD’nin IŞİD’i yok etme stratejisinde Türkiye gibi kritik bir müttefikin tam destek ve işbirliğini almak gibi bazı önemli unsurların eksik olduğu gerçeğine de işaret ediyor.

Obama yönetiminin PYD’ye yönelik desteği, IŞİD’in 2014 sonbaharında Türkiye sınırındaki Kobani’yi kuşatması ile başladı

Başkan Barack Obama, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a, hava yardımlarının tek amacının IŞİD ile savaşan Kürt kuvvetlerini ikmal ederek Kobani’nin düşmesini engellemek ve IŞİD’in propaganda çarkına ciddi bir darbe indirmek olduğunu açıkladı.

Öyle görünüyor ki, Pentagon, o dönemde yenilmezlik havasını pekiştirmek için Kobani’yi almaya odaklanan IŞİD’e kan kaybettirmeyi etkili bir yol olarak gördü.

Bu mantık, PYD’nin Batı’yı kendisinin IŞİD’e karşı etkili bir araç görevi görebileceğine ikna etme yönündeki halkla ilişkiler gündemi ve stratejisi açısından da faydalı oldu.

YANLIŞ YANSITILAN TÜRKİYE

PYD’nin siyasi gündeminin farkında olan Türk hükümeti, ABD’nin bu gruba yönelik yardımına açık bir şekilde karşı çıktı. Ankara, PYD’yi doğrudan silahlandırma çağrılarına karşı çıksa da, Iraklı Kürt Peşmergelerin ve Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) kuvvetlerinin Kobani’ye yönelik askeri desteğinin Türkiye topraklarından geçişi konusunda kolaylık sağladı.

Buna rağmen, Türkiye, Batı medyasında Kobani’nin IŞİD’den kurtarılması için “yeterli çabayı göstermiyormuş” gibi yansıtıldı. Hatta bazı Kürt liderler, Türkiye’nin IŞİD’e yardım ettiğini öne sürdü ki bu suçlama somut bir delil olmaksızın hâlâ sürdürülüyor.

Tüm bunlar olurken, Türkiye birkaç gün içerisinde Kobani’den gelen, çoğunluğu Kürt 200 bin civarında mülteciyi kabul etti ve yüzlerce yaralı savaşçıyı tedavi etti. Yine de Türkiye, basında çoğu kez Kürt karşıtı bir tavır takınıp Kobani’nin IŞİD karşısında düşmesine izin veriyormuş gibi gösterildi.

Türkiye, PYD’nin siyasi ihtirasları ve PKK’nın oynamaya çalıştığı bölgesel oyunla ilgili endişeli. Bu endişe, son bir buçuk yılda daha da arttı ve ABD-Türkiye ilişkilerinde ciddi bir gerilim kaynağı yarattı.

Kobani’deki çatışmaların başlamasıyla birlikte, bazı PKK liderlerinin Kandil’den ayrılarak Suriye’nin kuzeyindeki PYD’ye katılması ise Kürt milliyetçiliği açısından fırsat yaratıp, örgütün Türkiye içinde üye toplama çalışmalarına fayda sağladı.

İç savaşla birlikte Suriye’nin kuzeyinde ortaya çıkan iktidar boşluğu, PKK’nın kadrolarına yeni üyeler katması ve kendisini uluslararası arenada meşrulaştırması için bir fırsattı.

PKK’nın bölgesel ihtirasları ve Batı’dan destek alma umudu, Türkiye ile silahlı örgüt arasında başlayan “barış sürecinin” Temmuz 2015’te bozulmasında etkili oldu. Suriye’de iç savaşın etkisiyle oluşan kontrolsüz bölgeler ve Batı’nın IŞİD’e karşı mücadele kapsamında verdiği destek, Türkiye ile olası bir barış anlaşmasını cazip olmaktan çıkardı.

YAPICI DİYALOG ÖNÜNDE ENGEL

Bugün PYD ve silahlı kanadı YPG’nin PKK’nın Suriye’deki uzantıları olduğu konusunda neredeyse herkes hemfikir. Türkiye de bir örgütü diğerine karşı kullanma mantığına şiddetle karşı çıkıyor.

IŞİD’i alt etmek için başvurulan strateji, diğer taraftan Türkiye gibi önemli bölgesel müttefiklerle ilişkilerin bozulmasına neden olmamalı.

ABD’nin PYD’ye yönelik yardımı, Türk kamuoyunda Suriye’de Amerikan vesayetinde küçük bir PKK devleti kurulmakta olduğu yönündeki şüphe ve endişeleri körüklüyor.

Obama yönetimini PYD’ye yönelik desteğini geri çekmeye ikna edemeyen Türkiye, iki aşamalı bir strateji izliyor: Ülke içerisinde PKK’ya karşı askeri harekat yürütüyor ve Fırat Nehri hattını kırmızı çizgi kabul ederek PYD’nin Suriye içindeki kantonlarını birleştirmesini önlemeyi amaçlıyor.

ABD, PYD’yi IŞİD’e karşı kullanırken, NATO müttefikleri PYD konusunda anlaşmazlık içinde ve birbiri ile çelişen amaçlar doğrultusunda çalışmaları riski söz konusu.

Obama yönetimi, Arap güçlerinin yetersizliği ve bölünmüşlüğünden ve yanı sıra bölgede etkili ortaklarının olmamasından yakınıyor.

Açıkçası bunda bir miktar doğruluk payı var, ama IŞİD’i alt etmek için başvurulan strateji, diğer taraftan Türkiye gibi önemli bölgesel müttefiklerle ilişkilerin bozulmasına neden olmamalı.

Ayrıca, IŞİD’in sadece askeri harekâtla yok olmayacağı düşünülecek olursa, ABD yerel ortaklarının siyasi ihtiraslarına da dikkat etmeli.

Türkiye elbette ABD’nin kimi isterse onu desteklemesine engel olamayacağının farkında, ama mevcut durum da müttefikler arasında yapıcı bir diyalog kurulmasını engellediği gibi, daha fazla uzaklaşmaya da davetiye çıkarıyor.

IŞİD karşıtı stratejinin başarıya ulaşması için Türkiye ile sürekli ve ciddi bir stratejik diyalog içinde olmak son derece faydalı olur.

Böyle bir stratejik iletişim kurulamaması, ABD-Türkiye ilişkilerine zarar vermekle kalmaz, IŞİD’e karşı verilen mücadeleyi de daha karmaşık bir hale sokar.

[Al Jazeera Türk, 14 Haziran 2016]

Etiketler: