7 Soruda Cumhurbaşkanlığı Sistemi

2002'den beri en temel kırılma hattı bürokratik vesayet ile demokratik güçler, yani milli irade arasındaydı. MHP Meclise girdiği 2007'den itibaren bu karşılaşmada tampon görevi gördü.

1-AK Parti ve MHP’nin mutabakata vardıkları Cumhurbaşkanlığı tasarısı Türk demokrasisi için ne ifade ediyor?

Cumhurbaşkanlığı tasarısı yürütme erkini siyaset kurumunun merkezine oturtmayı, siyaset kurumunu da ülke yönetiminin merkezine çekmeyi amaçlıyor. Daha önce siyaset kurumunun merkezinde yasama erki olan Meclis, ülke yönetiminin merkezinde de askeri ve sivil bürokrasi vardı. Bu yapısal dönüşüm millet iradesinin ülke yönetiminde daha belirleyici olmasının yolunu açar ve garanti ederken, devlet ile toplum arasında Kemalist vesayetin inşa ettiği duvarları da yıkmayı amaçlıyor.

2-12 Eylül Anayasası ile karşılaştırıldığında bu tasarı ne anlama geliyor?

Kemalist rejimin en temel ikilemi bir yandan güçlü bir siyasi iktidara ihtiyaç duyması ama aynı zamanda da bu iktidarın bürokratik vesayeti tehdit etmemesiydi. 1950’lerde yaşanan Demokrat Parti tecrübesinden sonra gelen 1961 Anayasası siyasi iktidarı zayıflatma yoluna gitti. Ancak siyaset kurumunun zayıflaması toplumun siyaset kurumundan kopmasını ve 1960’ların ortasından itibaren siyasetin sokağa taşmasına sebep oldu. Siyaset kurumunun kapsamı dışındaki bu aşırı siyasileşme, siyaset kurumunun toplum üzerinde kontrolünü kaybetmesine neden oldu. Bunun üzerine 1982 Anayasası güçlü bir siyasi iktidar inşa etme hedefi gözetti. Bu anlamda yürütme erkini güçlendirdi. Ancak güçlenen yürütme erkine de muhafız olarak bürokratik vesayetin çıkarlarını gözetecek ve siyasi iradeyi kontrol altında tutacak aşırı yetkilerle donatılmış bir Cumhurbaşkanı yerleştirdi. 2007’de Cumhurbaşkanlığı’nın bürokratik vesayetin kontrolünden çıkmasıyla 1982 düzeni ağır hasar almış oldu. Yürütme tamamıyla milli iradenin kontrolüne geçti. Mevcut tasarı ise fiili durumu hukukileştirerek güçlendirilmiş siyasi iktidarı halkın denetimine açıp demokratikleştirmeyi hedeflemektedir.

3-AK Parti ile MHP’nin tasarı için mutabakata varmaları ne gibi sonuçlar doğabilir?

Türkiye’de siyaset belli karşıtlıklar üzerinden şekillenmektedir. 2002’den beri en temel kırılma hattı bürokratik vesayet ile demokratik güçler, yani milli irade arasındaydı. MHP Meclise girdiği 2007’den itibaren bu karşılaşmada tampon görevi gördü. Bazen bürokratik vesayetle bazen de demokratik güçlerle hareket etti. Cumhurbaşkanlığı tasarısı MHP’nin demokratik güçlerle hareket ettiği başka bir anı temsil etmektedir. Ancak tasarının getireceği yapısal değişimler göz önüne alındığında MHP’nin bu hamlesi ülkede yeni bir döneme girildiğini de göstermektedir.

Önümüzdeki dönemde AK Parti ve MHP’nin temsil ettiği “yerli ve milli” çizgi artık tam anlamıyla siyasetin merkezine oturacaktır. Başka bir ifadeyle bürokratik vesayet ile demokratik güçler arasında süregiden mücadelenin demokratik güçler adına zaferle sonuçlandığını ve toplumsal çevrenin artık tam anlamıyla devleti kontrol edecek noktaya ulaştığını söyleyebiliriz.

4-CHP bu süreçte ana muhalefet partisi olarak nasıl bir siyaset izliyor?

CHP bürokratik vesayetin siyaset kurumu içerisindeki ana sözcüsü konumunda. Cumhurbaşkanlığı tasarı sürecinde CHP’nin izlediği siyaset, doğal olarak, siyasette yapısal bir dönüşüm gerçekleştirecek bu hamleyi boğmak üzerine kurulu. Daha spesifik olarak ise, tasarının referanduma götürülme sürecini engelleyerek ya da erteleyerek meselenin daha fazla tartışılmasını, sulandırılmasını ve toplumun “hayır” oyu vermeye doğru kaydırılmasını amaçladığını görmekteyiz.

5-Tasarı denge denetleme açısından ne ifade ediyor?

Denge ve denetlemenin temel amacı iktidarın kötüye kullanılmasını, yani milletim aleyhine kullanılmasını engellemektir. Cumhurbaşkanı ve Meclis seçimlerinin aynı anda yapılması millet iradesinin her iki erke de aynı şekilde yansımasını amaçlıyor. Bu haliyle erkleri birbirinden ayırırken, yani kuvvetler ayrılığı ilkesine bağlı kalırken, erkler arasında da bir çatışmayı değil uyumu ve istikrarı gözetiyor.

Yine, Cumhurbaşkanı’nın üst düzey kamu yöneticilerini atama ve görevden almasını kararnameyle belirleyecek olması, siyaset kurumunu bürokratik vesayet karşısında güçlendirmeyi hedeflemektedir. Unutulmamalıdır ki, demokratik bir kuvvetler ayrılığı anlayışının amacı iktidarı parçalamak ve siyaset-dışı güç odaklarına alan açmak değil, iktidarın halkın aleyhine kullanılmasını engellemektir.

6-Meclis komisyonunda bazı maddeler değişti. Hangi değişiklikler yapıldı, neden?

Cumhurbaşkanı’nın “doğuştan” Türk olması, yedek milletvekilliği ve “cumhurbaşkanının kamu kurumlarıyla ilgili kararname yetkisi” tasarıdan çıkarıldı.

Burada tasarıya “evet” oyu verecek AK Parti ve MHP milletvekillerinin talepleri göz önüne alındığı görülüyor. İlk iki madde daha çok milletvekillerinin şahsi endişelerini yansıtırken, son madde ise kamuoyunda “başkanlık eşittir federasyon” kara propagandasına mahal vermemek için çıkartılmış olabilir. Burada özellikle MHP’nin kendi tabanına referandum sürecinde tasarıyı anlatırken yaşayacağı sıkıntılar göz önüne alınmış olabilir. Ancak diğer taraftan, bu son maddenin tasarıdan çıkarılması 15 Temmuz sonrasında devletin yeniden inşa edilmesinin elzem olduğunun ortaya çıktığı bir ortamda gerçekleşmiş olması da bazı handikaplar içermektedir.

7-Bundan sonraki süreç nasıl işleyecek?

Bundan sonraki süreçte Ocak ayı sonuna kadar Meclis Genel Kurulu’nda tasarı tartışılıp oya sunulacak. Burada minimum 330 oyun tasarıya “evet” demesinin sağlanması gerekiyor. Şu anki Meclis aritmetiği belli fireler verilse bile AK Parti ve MHP’nin desteğiyle tasarının geçeceğini gösteriyor. Tasarı Meclis Genel Kurulu’ndan geçtiğinde ise halkın onayına sunulma aşamasına ilerlenecek. Referandumun Mart sonu ve Nisan başı gibi gerçekleşeceğini söyleyebiliriz. Partilerin son seçimde aldığı oylar göz önüne alındığında ise referandumda en az yüzde 55-60 arası bir “evet” oyuyla tasarının geçeceğini söylemek mümkün.

[Sabah Perspektif, 31 Aralık 2016]

Etiketler: