- Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İran ziyaretinin amaçları nelerdir?
Ziyaretin ikinci amacı ise İran ve Rusya devlet başkanlarının katılımıyla Suriye konulu liderler zirvesini gerçekleştirmekti. Astana sürecinin bir parçası olan liderler zirvesi Suriye’de siyasal çözüm için atılması gereken adımların görüşüldüğü bir toplantı oldu.
- Ziyaretin önemine ve sonucuna dair neler söylenebilir?
Öncelikle uluslararası sistemde yaşanan kırılmalar ve Rusya-Ukrayna savaşı gibi gelişmeler karşısında Ortadoğu’da diplomatik zemini ve siyasi çözüm iradesini korumak önemli bir başarı sayılabilir. Ayrıca Türkiye, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamaları ile Suriye’deki terör gruplarına karşı mücadelede ne kadar kararlı olduğunu göstermiştir. İran ve Rusya’dan terörle mücadeleye dair pozitif mesajların gelmesi de Türkiye için olumlu bir gelişme sayılabilir. Ancak Rusya ve İran, Türkiye’nin operasyonuna net bir şekilde yeşil ışık yakmamıştır. Zira teröristlerden bahsederken PKK, YPG ve PYD ifadelerini kullanmamıştır. Fakat hatırlanmalıdır ki daha önceki sınır operasyonlarında da Rusya ve İran benzer bir tutum takınmış ancak Türkiye yine de operasyonlarını gerçekleştirmiştir. Rusya ve İran’ın müphem tutumları Türkiye’nin değerlendirmesi gereken bir fırsattır. Zira iki ülke de operasyonun yapılmaması gerektiğine dair sert ifadeler kullanmamış, operasyon yapılırsa resmen engel olacaklarını söylememiş ve Türkiye’yi karşılarına almamıştır.
- Türkiye-İran ilişkilerinde güncel konu başlıkları nelerdir?
Türkiye-İsrail ilişkilerindeki normalleşme İran’ı son derece tedirgin etmiştir. İran, Türkiye ve İsrail arasındaki sorunların çözülmesini arzu etmiyor. Çünkü böyle bir durumda Ankara ve Tel Aviv’in ortak hareket ederek kendisine zarar vereceklerini düşünüyor. İran istihbaratı son zamanlarda Türkiye topraklarında İsrailli turist ve iş adamlarını hedef alarak hem İran içerisinde gerçekleşen suikastlara bir cevap vermeye çalışmış hem de Ankara-Tel Aviv normalleşme sürecini hedef almıştır. Ancak Türk istihbaratının yerinde ve zamanında müdahaleleriyle bu girişimler engellenmiştir. Fakat İran istihbaratının Türkiye topraklarında operasyon yapmaya çalışması şüphesiz Türk otoritelerin tepkisini çekmiş ve iki ülke ilişkilerinde gerginliğe sebep olmuştur.
Irak’ın kuzeyinde ve Süleymaniye bölgesinde de çeşitli PKK unsurları faaliyetlerini sürdürüyor. Bu bölgelerdeki PKK unsurlarının İran’dan destek aldığı iddiaları yoğun bir şekilde dillendiriliyor. Türkiye’nin Irak’taki terör karşıtı operasyonları da –tıpkı Suriye’de olduğu gibi– İran tarafından nüfuz alanına bir meydan okuma olarak telakki ediliyor. İran, Türk Silahlı Kuvvetlerinin operasyonlarına hem kendisi hem de Bağdat hükümeti üzerindeki nüfuzu üzerinden karşı açıklamalarda bulunuyor.
Ankara-Tahran ilişkilerindeki bir diğer konu başlığı da Güney Kafkasya’dır. Karabağ’ın işgalden kurtarılmasının ardından Güney Kafkasya’da yeni bir denklem oluşmuştur. Nahçıvan ile Azerbaycan arasında açılması planlanan Zengezur Koridoru, Türkiye-Orta Asya hattında İran’ın uzun bir süredir süregelen tekel olma özelliğini yitirmesi anlamına gelmektedir. Bu durum Tahran yönetimini son derece rahatsız etmektedir. Fakat yine de Karabağ’ın özgürleştirilmesi sonrası kurulan 3+3 bölgesel iş birliği mekanizmasında İran da yer almıştır. Dolayısıyla İran’ın da Güney Kafkasya’da şekillenen yeni jeopolitik denklemde bir rolü vardır.
Son olarak çevresel meseleler de iki ülke ilişkilerinde bir sorun alanı olarak öne çıkıyor. İran otoriteleri, medya ve siyasiler ülkelerinde yaşanan çevre felaketlerinden dolayı Türkiye’yi suçluyorlar. Kuraklık, kum fırtınaları, hava, su ve toprak kirliliği, elektrik ve doğal gazın tüketiminde sorunlar Türkiye’nin kendi sınırlarında inşa ettiği barajlara bağlanıyor. Son dönemlerde bu anlamda Türkiye’ye yönelik eleştirilerde bir artışın olması dikkat çekiyor. Ancak bu eleştirilerin bilimsel bir temeli bulunmadığı gibi Ankara-Tahran ilişkilerinde gerginliğin olduğu bir döneme denk gelmesi de düşündürücüdür. İran otoriteleri çevresel felaketlerdeki sorumluluklarından kaçınırken bu sorumluluğu Türkiye’nin sırtına yüklüyor.
- İran, Türkiye’nin Suriye operasyonuna nasıl bakıyor?
Bununla birlikte İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan’ın son İstanbul ziyaretinde Türkiye’nin güvenlik endişelerinde haklı olduğunu ifade etmesi ve “özel bir operasyon”un yapılabileceğini söylemesi İran’ın ikna edilebilir bir noktada olduğunu gösteriyor. Ayrıca Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmesi sonrasında kullandığı “adı ne olursa olsun terör örgütleriyle mücadele edilmeli” sözü de İran’ın Türkiye’nin güvenlik hassasiyetlerinin farkında olduğunu gösteriyor.
Dini lider Ali Hamaney ise Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmesinde Suriye’nin kuzeyine düzenlenecek bir askeri operasyonun Suriye’nin toprak bütünlüğüne tehdit oluşturacağını ve teröristlerin yararına olacağını iddia etmiştir. Bu açıklama düşünüldüğünde ise İran’ın tavrının Türkiye’nin operasyonuna yönelik net bir şekilde olumsuz olduğu görülüyor. Daha alt düzey bürokrat ve siyasilerin yanı sıra İran medyasından da Türkiye’nin operasyonuna ilişkin olumsuz yaklaşımlar ve açıklamalar gelmeye devam etmektedir. Dolayısıyla İran’da iki farklı söylem ve tutumun olduğu dikkat çekmektedir. Ancak Türkiye’nin güvenlik kaygılarını paylaştığını söyleyen siyasilerin bile PKK, YPG ve PYD isimlerini zikretmekten çekinmeleri Türkiye’nin Suriye’ye operasyon düzenlemesine İran’ın net bir biçimde karşı olduğunu gösteriyor.
- Türkiye-İran ilişkilerini yakın gelecekte neler bekliyor?
Dini lider Hamaney, İran-Ermenistan sınırının kapatılmasına izin vermeyeceklerini belirterek Karabağ’ın Ermenistan işgalinden kurtarılmasının ardından oluşan yeni jeopolitik gerçeklikten duyduğu memnuniyetsizliği ifade etmiştir. İsrail’in İslam ümmetine en büyük tehdit olduğunu söyleyerek de Türkiye-İsrail ilişkilerindeki normalleşmeden duyduğu rahatsızlığı vurgulamıştır. Ayrıca Suriye’ye yapılacak operasyonun Türkiye’nin zararına ve teröristlerin yararına olacağını savunmuştur. Böylece Türkiye’nin olası terör karşıtı operasyonuna da karşı çıkmıştır.
Bu değerlendirmeler ışığında Ankara-Tahran ilişkilerindeki gerginliğin süreceği ve Türkiye’nin Suriye operasyonu esnasında İran’a yakın silahlı gruplarla karşı karşıya gelebileceği tahmin edilebilir. Ancak özellikle ekonomik alandaki ilişkilerin post-pandemi döneminde ilerletilmesi ve Suriye konusundaki diyaloğun sürdürülmesi konularında iki ülke de kararlı görünmektedir.