5 Soru: Çözüm Süreci’nin Geleceği ve Kobani Protestoları

HDP'nin çağrısıyla başlayan Kobani'ye destek eylemleri sokak çatışmalarına, 30'u aşkın can kaybına, okul ve diğer resmi dairelere yönelik saldırılara dönüştü. Kobani geriliminin ardında ne var?

1. Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) çağrısıyla Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütünün Kobani’ye yönelik saldırılarını protesto etmek için düzenlenen eylemlerin mahiyeti nedir?

Geldiğimiz durum itibariyle tabanını sokağa çekerek hem Kobani hem de Çözüm Süreci konusunda elini güçlendirmeye çalışan Kürt siyasal hareketi, olayların kendi kontrollerinin de dışına çıkmasıyla, kendisini boşa çıkarabilecek ciddi bir meşruiyet krizinin kapısını aralamış oldu. Bu noktada, HDP’nin açık bir şekilde Kandil’in bazı kadroları ile Öcalan, ya da çatışma ile Çözüm Süreci arasında bir denkleme sıkıştığı iddia edilebilir. İçine girdiğimiz bu sarmaldan çıkışın yolu, son üç günde yaşananları adli vakalar olarak kodlayıp adaleti ve kamu düzenini tekrardan tesis etmek ve Çözüm Süreci’ni devam ettirmekten geçiyor.

2. IŞİD’in Kobani’yi kuşatması, IŞİD’e karşı koalisyonun hava saldırıları, Irak ve Suriye tezkereleri… Bu süreçte HDP’nin tutumu nasıl okunmalı?

Kürt siyasal hareketi IŞİD’in Kobani’ye saldırıya geçmesinden itibaren iç ve dış siyaset olmak üzere ikili bir strateji takip etmeye başladı. Öncelikle, iç politikada söylemini Türkiye IŞİD’e yardım ediyor gibi bir argümanla en uç yerden kuran HDP, hükümeti zor durumda bırakarak en kötü ihtimalle bu iddiaların yalanlanması için Türkiye’nin PYD’nin askeri olan YPG güçlerine silah yardımında bulunmasını, en iyi ihtimalle de Türkiye’nin Rojava kantonlarını resmi olarak kabul etmesini ve tanımasını amaçlıyor. HDP, PKK ve PYD temsilcileri her fırsatta Türkiye’nin bölgeye yapacağı askeri hareketi ‘işgal’ olarak değerlendireceğini belirttiler. HDP’nin tezkereye karşı çıkmasının arkasındaki motivasyonun kaynağı da bu düşünce. PYD’nin 2012 yılından beri fiili olarak kontrol ettiği alanları ‘Rojava Devrimi’ adı altında bir kazanç olarak gören PKK ve HDP, her hangi bir askeri müdahale yerine silah yardımı seçeneğini destekliyor. Yani her halükarda, HDP, Türkiye’nin Rojava’ya müdahalesini istemiyor. HDP’nin yayın organları dış politikada ise yoğun bir şekilde Türkiye’nin IŞİD’e destek sunduğunu belirterek Türkiye’yi bölgenin kötü çocuğu, kendilerini ise radikal İslamcı teröristlere karşı savaşan taraf olarak kodlamaya çalışıyor. Bunun sonucunda, kısa vadede Batı’nın PKK-YPG’ye silah yardımı yapmasını; orta vadede, PKK’nın terör listesinden çıkarılmasını; uzun vadede ise PKK’nın PYD’nin bölgede meşru birer aktör olarak tanınmasını hedefliyor. Ayrıca, sokağa çıkma yasağına varan sokak eylemleri ile hükümetin yönetemez hale geldiği minvalinde açıklamalar yapan Kürt siyasal hareketi uluslararası arenada Türkiye’ye rağmen stratejik bir alan açmanın hesaplarını yapıyor. Bu durum ister istemez Gezi ve 17 Aralık’ta yaşananları akıllara getiriyor. Türkiye’de bir meşruiyet sorunu varmış gibi gösteren HDP temsilcileri sokak eylemlerindeki sorumluluklarından sıyrılıp, hükümeti suçlayıcı bir söyleme sarılıyorlar.

3. Sokak eylemleri Çözüm Süreci’ne zarar verir mi? Kobani ile Çözüm Süreci arasında doğrudan bir bağlantı kurulabilir mi?

HDP’nin kategorik olarak Çözüm Süreci’ni akamete uğratacak bir pozisyon alamayacağını düşünüyorum. Kobani’de yaşananlar üzerinden hükümeti sokak eylemleri ile sıkıştırarak gerek Kobani’ye ulaştırılması istenen silah yardımını elde etmek, gerekse de mevcut Çözüm Süreci’nde müzakere sürecine geçişi hızlandırmak gibi birkaç kazanım elde etmeye çalışırken, yaşanan olaylar neticesinde sokaktaki durum HDP’nin kontrolünden çıkmış durumda. Demirtaş’ın sorumluluk almaktan kaçınarak yaşanan aşırılıkları eleştirmesini de bu minvalde okumak gerekir. Ama Çözüm Süreci’nin ağır bir yara aldığını söyleyebiliriz. Çözüm Süreci’nin Orta Doğu’ya olan pozitif etkisi sürecin ilk gününden beri işlenen bir konu fakat Suriye özelinde yaşanan gelişmelerin süreci esastan ilgilendiren bir konu oluşu son zamanlarda üretilen bir argüman. Süreç başladığı ilk günden bu yana kabaca geri çekilme, demokratikleşme ve normalleşme olarak kodlanan aşamalarla anlam buldu. Kısacası, Suriye krizini Çözüm Süreci için bir pazarlık unsuruna dönüştürme çabası ne süreci başlatan ne de devamını sağlayan dinamiklerle örtüşüyor. Bu, Türkiye’nin Suriye’de yaşanan insanlık dramına kayıtsız kalacağı anlamına gelmiyor. Ayrıca, bütün dinamikleri Suriye’nin içinde bulunduğu açmazdan ve dört yılı bulan vesayet savaşlarından alan Suriye ve Rojava meselesini Türkiye merkezli bir sorun olarak kodlamanın rasyonel hiçbir açıklaması bulunmuyor.

4. Eylemler bir anda nasıl büyüdü? Sokağa çıkanlar nasıl bir motivasyonla hareket ediyor?

Son bir aydır PKK tandanslı Kürt medyası çok yoğun bir şekilde Türkiye’nin IŞİD’e yardım yaptığını vurgulayarak kendi tabanını inanılmaz bir dezenformasyona tabi tuttu. Bu da paranoyayla birlikte bir akıl tutulmasını beraberinde getirdi. Bir günde 6 ilde sokağa çıkma yasağı gibi radikal bir noktaya varan gelişmeler dizisini başka bir ruh haliyle anlatabilmek mümkün değil. Bu yüzden, bu tür medya kaynaklarından beslenen halk için ambulanslar da, Suriye’li mültecilere yardım eden AFAD personeli de, IŞİD’e hizmetin bir parçası olarak kodlanabiliyor.

5. Kürtler için stratejik öneme sahip Kobani, IŞİD’in eline geçerse bunun ne gibi sonuçları olur?

Eylemleri başlatan her ne kadar Kobani’deki mevcut durum gibi gözükse de, olayların geldiği boyut itibariyle mesele Kobani’yi çoktan aşmış durumda. Türkiye’deki aktörlerin öncelik sıralamasına göre hareket etmesi gerekiyor. Öncelikli olarak herhangi bir siyasi vizyon ve yönlendirmeden yoksun kitlelerin başını çektiği sokak eylemlerinin acilen durdurulması gerekiyor. Bu ancak hem Hükümetin hem de Kürt siyasal hareketinin daha fazla itidal çağrısı yapmasından geçiyor. Bir diğer nokta ise sokaktaki çatışmalarda yaşanan bütün kriminal vakalar Çözüm Süreci kapsamının dışında değerlendirilmeli. Öte taraftan, son iki-üç günlük periyotta pek fazla takip edilmese de uluslararası koalisyonun Kobani ve çevresinde mevzilenen IŞİD hedeflerini daha yoğun ve etkili bir şekilde vurduğuna şahit oluyoruz. Sokaktaki şiddet sonlanırsa, Kobani mevzusunda daha fazla diplomasi ve daha fazla duyarlılıkla hareket edilebilir. Gelinen noktada, HDP’nin kendi salahiyeti için Türkiye’nin kurucu ve eşit unsuru olma şansının yegane anahtarı olan Çözüm Süreci’ni hesaba katıp sokağa döktüğü halkı ne yapıp edip geri çekmesi gerekiyor. Aksi takdirde, Kobani özelinde sağlanan Kürt ulusal bilinci ve uluslararası meşruiyet Türkiye’de çıkan olaylar yüzünden boşa çıkacaktır. 

Etiketler: