30 Mart Neyin Seçimi?

30 Mart'ta, eski Türkiye'ye dönüş çabaları; ülkenin, milletin, ümmetin selameti pahasına sürdürülen Erdoğan karşıtlığı; milli irade rağmına çizilen senaryolar; siyasetin siyaset dışı enstrümanlarla çizilme teşebbüsleri oylanacak.

Çok partili siyasal yaşama geçtiğimizden beri seçimler her zaman önemli oldu. Toplumun siyasal yönetime katılmasının nadir kanallarından biri olan seçimlere toplum yoğun bir katılım gösterdi. Ancak son on yıldaki seçimleri ayrı bir yere koymak gerekir. Son on yıldaki seçimler, seçilmiş iktidarın müesses nizam karşısındaki mücadelesini beslediği, atanmışlar karşısında seçilmişlere güç aktardığı için özellikle önemsendi. Nitekim bu bilinç karşılığını da üreterek seçilmiş iradeyi atanmış rejim muhafızlarına ve onların destekçilerine galebe kıldı. 12 Eylül 2010 referandumu, iktidarın seçilmişlerle atanmışların ortaklığına dayalı denklemini ortadan kaldırdı.İktidar ortağı siyaset-dışı aktörlerin ağırlığının azalması sonucunda seçimlerin iktidar denklemini belirleyen en önemli dinamik haline gelmesi, seçimlere yüklenen önemi de arttırdı.

12 Haziran 2011 seçimleri, seçimlerin iktidar kompozisyonunun yegâne belirleyicisi haline geldiği ilk seçimdi. Bu seçimlerden sonra iktidar partisi, ülke ve dünya vizyonunu hayata geçirmeye yönelik her hamlesinde içeriden ve dışarıdan birçok eleştiriye, baskıya ve taarruza maruz kaldı. Seçilmiş iktidara ve onun liderine yönelik iç ve dış saldırılar bu seçimlerden sonra artış gösterdi. Erdoğan ve AK Parti, 12 Eylül referandumu gerçekleşmemiş, atanmışların ve onların küresel hamilerinin iktidar üzerindeki belirleyicilikleri sona ermemiş, toplum vesayet odaklarına karşı bilinçlenmemiş gibi davranmaya; eskiden olduğu gibi iktidarı ulusal ve küresel elitlerle paylaşmaya; bir asırdır yerleştirilen dışarıya bağımlı, topluma yabancı zihniyeti sürdürmeye zorlandı. Erdoğan bu baskıya direndikçe, toplumdan aldığı yetkiyi elitlerle paylaşmaya razı olmadıkça, dış politikada bu toprakların önceliklerini küresel aktörlerin taleplerine tercih ettikçe üzerindeki baskı da artmaya başladı.

ESKİ TÜRKİYE KOALİSYONU

30 Mart seçimlerinin son on yılın değişim dinamiğini omuzlayan Erdoğan’ın ve AK Parti’nin ikinci on yılına dair yol haritasını belirleme potansiyeli, Erdoğan’a yönelik topyekûn bir taarruzu harekete geçirdi. Eski Türkiye’yi tasfiye sürecinde, siyasal sistemin bürokrasinin tahakkümünden arındırılarak demokratikleştirilmesi hedefinde, AK Parti’ye destek veren iki önemli çevre (liberal-sol aydınlar ve Gülen Grubu), yeni Türkiye’nin vasileri olma talepleri reddedilince, eski Türkiye’nin ulusal ve küresel aktörleriyle ittifaka yöneldiler.
Eski Türkiye’ye ağıt yakmakla meşgul Kemalist-ulusalcımilliyetçi çevreler, bu iki aktörün aktif söylemsel ve fiili desteğiyle tekrar umutlanarak cephe savaşına yöneldiler. Normalde bir araya gelmeyecek kesimlerin Erdoğan karşıtlığında birleşerek kurduğu bu koalisyon, 30 Mart öncesinde Türkiye’yi istikrarsızlaştırmak için muazzam bir performans gösterdi.

Yasa-dışı dinlemeler, montajlar, dublajlar ortalığa döküldü. Dinlenmemesi gereken kimseler dinlendi, devlet sırrı niteliğindeki konuşmalar servis edildi. Kişisel mahremiyet de ulusal güvenlik de ihlal edildi. Son yıllarda, yaşanan bütün sansasyonel-mühendislik faaliyetleri Erdoğan’la ilişkilendirilmeye çalışıldı. Mütemadiyen gençler sokağa, bürokrasi itaatsizliğe, küresel aktörler müdahaleye davet edildi. Meşruiyet ve yasallık çizgisi yerle bir edildi. Ana muhalefet lideri, servis edilecek dinlemelerden, ortaya atılacak iddialardan, gerçekleştirilecek kampanyalardan önceden haberdar edildi ve gönüllü sözcülüğe soyundu. Yasa dışı dinlemeler, gerçek-dışı iddialar, ulusal güvenliği tehdit eden bilgiler ana muhalefet liderinin ağzından TBMM kürsüsünde ve miting meydanlarında dillendirildi. Bütün bu olağandışı siyaset mühendislikleri, 1990’larda sıkça duyduğumuz- yaşadığımız hükümet senaryolarıyla süslendi. Milli iradenin nasıl tecelli edeceğinden bağımsız olarak cumhurbaşkanlığına, başbakanlığa muhtemel adaylar bulundu ve ilan edildi.

ERDOĞAN NEYİ TEMSİL EDİYOR?

Erdoğan’ı geriletmek uğruna ülkeyi, devleti ve siyaseti istikrarsızlaştırmaktan, meşruiyet çizgisini ihlal etmekten, ihanet sınırını aşmaktan çekinmeyen bu mühendislik, AK Parti tabanını kenetledi. Erdoğan’ın desteğini zayıflatmak için tedavüle sokulan enstrümanlar Erdoğan’ın güçlenmesine, toplumun vesayete karşı verdiği mücadelenin sembolüne dönüşmesine yol açtı. Eski Türkiye koalisyonu Erdoğan’a saldırdıkça Erdoğan yeni Türkiye’nin sembolü haline geldi. AK Parti mitingleri, tarihin en büyük kalabalıklarına sahne oldu. İstanbul’daki AK Parti mitingine, geçen seçimlerde AK Parti’ye oy veren seçmenin üçte birini aşkın izleyici katıldı. Bu muazzam siyasallaşma, toplumun süregiden siyasal mühendisliklerine duyduğu öfkenin işareti olduğu gibi, 30 Mart seçimlerinde AK Parti’ye verilecek desteğin de ipucunu veriyor.

Sonuç olarak, 30 Mart seçimleri, yerel seçim bağlamını çoktan aştı. 30 Mart’ta, eski Türkiye’ye dönüş yönündeki çabalar; ülkenin, milletin, ümmetin selameti pahasına sürdürülen Erdoğan karşıtlığı; milli irade rağmına çizilen senaryolar; siyasetin siyaset-dışı enstrümanlarla çizilme teşebbüsleri oylanacak. Toplumun siyaset mühendisliklerine karşı nasıl bir tutum takınacağını öngörmek için ufak bir tarih bilgisi yeter. Hiç kuşkunuz olmasın, seçmen, Cumhuriyet tarihi boyunca seçimlerin iktidar denklemini belirlemesi için yürüttüğü mücadeledeki kararlılığını sürdürecek. Seçmen, siyaset mühendisliklerine karşı sandığı, siyaset-dışı odaklara karşı siyaseti tercih edecek.

[Sabah Perspektif, 29 Mart Cumartesi]

Etiketler: