31 Mart Mahalli İdareler Genel Seçimleri'nin ardından Yüksek Seçim Kurulunun (YSK) 6 Mayıs'ta verdiği, "İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin yenilenmesi ve CHP'nin adayı Ekrem İmamoğlu'nun mazbatasının iptali" kararı üzerine, İstanbullular sandık başına gitti.

23 Haziran İstanbul Büyükşehir Belediyesi Seçimleri: Türkiye Demokrasi ile Yönetildiğini Bir Kere Daha Gösterdi

Türkiye'de sağlam bir demokrasi geleneği olduğu ortaya çıktı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Binali Yıldırım ve Devlet Bahçeli kazananı tebrik ettiler. Türkiye demokrasi ile yönetildiğini bir kere daha gösterdi.

23 Haziran seçimleri sonunda yapıldı.

CHP adayı Ekrem İmamoğlu kazandı.

Türkiye’de sağlam bir demokrasi geleneği olduğu ortaya çıktı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Binali Yıldırım ve Devlet Bahçeli kazananı tebrik ettiler. Türkiye demokrasi ile yönetildiğini bir kere daha gösterdi.

Halbuki Erdoğan ve AK partinin diktatör olduğu iddia ediliyordu.

Seçim sonuçları bunların tam tersini gösteriyor. Türkiye’de işleyen bir demokrasinin olduğu apaçık ortada.

Seçim sonuçlarının belli olmasından sonra tüm partilerin gösterdiği tavırlar da buna uygundur:

“Karar milletindir.”

Milletin kararına saygı duyulmaktadır.

Yerel seçimlerin genel seçimlere yönelik imaları olur. Fakat bu bir yerel seçimdir.

Bundan sonra önümüzde seçimsiz 4,5 sene bulunmaktadır. Türkiye’nin bekleyen yapısal sorunlarına dönülme vaktidir.

***

Seçim süreçleri boyunca muhalif kanattan AK partiye yönelik bolca eleştiri, kınama, öz eleştiriye davet; tabanından da maksadı aşan beyan ve yorumlar gördük. Bu bir yönüyle doğaldır. Siyasal rekabet bunu gerektirir. Hele hele sıkı bir rekabetin olduğu ortamlarda bu daha şiddetli olur.

CHP yerel seçimlerde aldığı sonuçlarla iktidara bir miktar daha yaklaşmıştır. Son adımda İstanbul seçimlerinin de kıran kırana geçip CHP’nin alması da bunu destekler mahiyettedir.

Bu süreçte CHP elitleri ve yöneticilerinden kendi konumlarına ve tarihsel tecrübelerine yönelik bir eleştiri ve muhasebe duyulmamaktadır. CHP tabanından ise Türk toplumunda var olan din anlayışlarına, değerlere, giyim tarzlarına sembollere yönelik hakaretler, aşağılamalar, gözlemlenmektedir. CHP’li aydınlar ve yöneticiler de buna dair bir kınama ve eleştiride bulunmamaktadır. İmamoğlu’nun seçim sonuçlarının belli olmasından sonraki konuşmasındaki bu yöndeki atıfların CHP tabanında ne kadar duyulacağı zamanla görülecektir. İktidar alternatifi bir partinin iddiasındaki samimiyetini; bu mahiyetteki analiz, eleştiri ve doğru yönlendirmeler gösterir. Bundan dolayı seçim sonuçları CHP’nin iddialarından ziyade Ak partinin eksiklik, zaaf, kusur, hal ve durumlarıyla beraber yorumlanmaktadır. Aslında iddialarıyla zuhur eden bir CHP henüz ortada yoktur. Sağ sosyolojiden devşirilmiş adaylar vardır. Bunlar eliyle ve “siyasal başarıyla” CHP dönüştürülmeye çalışılmaktadır.

İktidar alternatifi veya iktidar ittifakının lider partisi CHP’den şu konularda bir öz eleştiri duyulması gerekmektedir.

Fransız tarzı jakoben “aydınlanmacı laiklik anlayışı”

CHP kuruluş yıllarından itibaren döneminin yaygın kabul gören anlayışı olan jakoben “aydınlanmacı laiklik anlayışını benimsedi. Bu anlayış “bilime dayalı” geliştiği varsayılan din anlayışının toplumun biricik doğrusu olduğunu kabul etti. “Geri kalmayı” da bununla açıkladı. “Bu doğrunun” toplumun diğer kesimlerine devlet iktidar ve otoritesini kullanarak dayatılmasını, kabul ettirilmesini ve “aydınlatılmasını” meşru gördü.

Yüzyıllık süreç içerisinde dünyadaki “bilim”, “din”, “toplumsal kabuller” ve bunlar arasındaki ilişkilerin nasıl oluştuğuna dair düşünsel kabuller köklü olarak değişmiştir ve hala da değişmektedir. CHP adına bu noktada sorun “katılaşmış kanaatlerin” “oturmuş benliklerin” değiştirilememesinden, köklü bir öz eleştiri yapılamamasından ve yapılan hataların kabul edilememesinden kaynaklanmaktadır. Demokratik bir toplumda ise toplumsal kabullerle uyum olmadan bir siyasal başarı mümkün değildir.

Toplumun değerleri ve sembollerine saygı duyulması

Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren laiklik anlayışıyla ve bir miktarda yeni bir ulus yaratılması hikayesiyle yakından alakalı olarak CHP toplumun üzerine var olduğu sembol ve değerlerden farklı “yeni semboller ve değerler” üretti. Bu semboller ve değerler üzerinden toplumun sembol ve değerlerine küçümseyerek ve tepeden bakmaktadır. “Farklı sembol ve değerlerin” ortaya çıkışı demokratik bir toplumda büyük bir sorun değildir. Sorun toplumun genel kabullerine rağmen elindeki iktidar araçlarıyla bunda ısrar etmektir. Başörtüsü, “modern Türk ailesi betimlemeleri”, resmi dairelerde muayyen giyim tarzlarında ısrar, çarşaf, sakala duyulan antipati ve benzerleri buna dair örneklerdir.

CHP tek partiden çok partili hayata geçiş ve daha sonrasında ortaya çıkan darbelerde tüm bu semboller üzerinden darbelerin meşrulaştırmalarını yapmıştır. Darbeler öncesi ve sonrası hızlı basın taramaları bu durumu tüm çıplaklığıyla gösterir.

Seçim sürecinde CHP elitlerinde bu noktada bir muhasebe izine rastlanmadı. Tabanda ise tersi bir çok hal, durum ve olay gözlemlendi. Olan “siyasal amaca” ulaşmak için tahammül ve sabırdır. Tabanda bu yönde değişimin ne kadar gerçekleştiği daha test edilmedi. Şu aşamada test edilen iktidar partisidir. CHP’nin gerçek bir siyasal başarısı öz eleştiri sonrası gerçekleşen dönüşüm ile mümkündür.

Eğitim ve sosyal politikalar: Göçmen ve Suriyeli meselesi

Dünyanın her tarafında “sol partilerin” mazlumlar ve temel insan hakları hakkındaki tavrı bellidir. Sol partiler kuruluşları itibariyle “var olan siyasal ve sosyal yapıların” eleştirisi üzerinden neşet ettikleri için sosyal haklar, eğitim ve insan hakları onların en temel konularıdır. CHP bu konuda da bir muhasebe ve öz eleştiri sunmamaktadır. Aksine “göçmen veya Suriyeliler” konusunda siyasal faydacılıkla aşırı bir milliyetçi bir parti tavrı sergilemektedir. CHP’li belediyelerin Suriyelilere yönelik olumsuz uygulamaları ortadır: Plajlara sokulmaması, yardımlara müdahale edilmesi, etiketlenmesi, ötekileştirilmesi, insan yerine konulmaması,, aşağılanması vb… CHP’li aydınlardan ve yöneticilerden buna dair hiçbir eleştiri veya açıklama da duyulmadı.

Eğitim ve sosyal politika alanlarında CHP maalesef sol parti geleneklerine uygun eleştiri ve çözümler üretememektedir. Bu ise bir miktar sosyolojik tabanıyla alakalıdır. Büyük ölçüde şehirli, zengin ve elit tabana dayanan CHP alt kesimlerin sesini hala duyamamakta ve bunu siyasal bir iddia ve söyleme çevirememektedir. Sadece AK parti karşıtlığı ve iktidarın hatalarına dayalı bir iddia ve söylem ülkeyi yönetme becerisi gösterebilen gerçek bir siyasal başarı üretemez.

Sonuç olarak 23 Haziran seçimleri vatanımıza milletimize hayırlı uğurlu olsun.

İktidar partisinin bu sonuçtan alacağı dersler vardır. Ama iktidar alternatifi olmak isteyen CHP’nin de bu durumda yapması gereken muhasebe ve öz eleştiriler bulunmaktadır. Bu muhasebe ve öz eleştiriler yapılmadığı müddetçe Türkiye “yeni fay hatlarına ve depremlere” gebedir. AK parti iktidarlarında yetişen gençlik “bu fay hatlarını ve depremleri” hiç görmedi. Umarım görmezler. Şu ana kadar sadece AK partinin hatalarını görme şansına sahip oldular.

Umarız 24 Haziran sabahından itibaren “öğrenen bir iktidar ve muhalefetle” karşılaşırız.

[Fikriyat, 24 Haziran 2019]

Etiketler: