2017’de Siyaset

15 Temmuz darbe ve işgal girişimi Türkiye’de siyasette ve toplumda yeni uzlaşı alanları ortaya çıkardı. Her ne kadar, son dönemde toplumda kutuplaşmanın arttığına yönelik elitler arasında bir tartışma yaşansa da toplumun tabanında “ortaklaşma konuları” ve “ortak hassasiyetler” giderek genişledi.

Yıl sonunda, geçmiş bir yılı değerlendirmek âdettendir. Bu yılın son yazısında ben de 2017’de Türkiye’nin iç siyasetinin genel bir fotoğrafını çekmeye çalışacağım.

Kuşkusuz, bu yılın siyaset açısından en önemli gelişmesi, 16 Nisan’da kabul edilen Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi idi. Bu gelişme Türkiye siyasi hayatında bir dönüm noktasına işaret etmekteydi. 1970’lerden itibaren siyasetin merkezinde tartışma konusu olan siyasal sistem değişimi bu yıl içinde gerçekleşmiş oldu.

Bu değişim, mevcut parlamenter sistemi bırakıp, başkanlı bir hükûmet modeline geçmenin ötesinde farklı boyutlar içerdiği için, Türkiye’de siyasetin yeniden şekillenmesini de beraberinde getirecek.

Bu tip büyük değişiklikler kolay gerçekleşmez. Siyasal sistemlerdeki değişim ve dönüşümün mümkün olması da birtakım tarihsel kırılmaların sonrasında yaşanır. Bu anlamda 15 Temmuz darbe ve işgal girişimi Türkiye’de siyasette ve toplumda yeni uzlaşı alanları ortaya çıkardı. Her ne kadar, son dönemde toplumda kutuplaşmanın arttığına yönelik elitler arasında bir tartışma yaşansa da toplumun tabanında “ortaklaşma konuları” ve “ortak hassasiyetler” giderek genişledi.

15 Temmuz sonrası “Yeni Kapı Ruhu” olarak adlandırılan sürecin siyasette en somut çıktısı, AK Parti ve MHP uzlaşısı ile Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sisteminin halkın onayına sunulmasıydı.

Bu birliktelik, sadece sistem değişimi ile sınırlı kalmadı. Ülkenin önemli sorunlarında da devam etti. Özellikle 2017 yılında FETÖ, PKK ve diğer terör örgütleri ile mücadelede MHP, AK Parti’nin politikalarını destekledi. Avrupa Birliği’nden bazı ülkelerin ve küresel aktörlerin Türkiye’ye yönelik olumsuz politikalarına AK Parti ile birlikte MHP de sert tepki gösterdi. “Yerli ve millî siyaset” söylemi etrafında şekillenen bu iş birliği, yıl sonuna doğru seçim ittifakı tartışmaları etrafında daha somut bir düzleme doğru ilerliyor.

16 Nisan referandumunun ardından siyasal sistemde bazı değişiklikler yürürlüğe girdi. Bunlardan en önemlisi partili cumhurbaşkanlığı döneminin başlamasıydı. Bu bağlamda, Cumhurbaşkanı Erdoğan 998 günlük bir aradan sonra tekrar AK Parti’nin Genel Başkanı seçildi.

Erdoğan, AK Parti’nin başına geçmesinin ardından, 2017’yi değişim ve yenilenme, 2018’i icraat ve 2019’u seçim yılı olarak ilan etti. Bu yol haritasına uygun olarak, partinin çeşitli yönetim kademelerinde, bakanlıklarda, üst düzey bürokraside ve bazı il ve ilçelerin yerel yönetimlerinde değişikliğe gitti. Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemine ve 2019 seçimlerine hazırlık için AK Parti’de her alanda yenilenme siyasetini devreye soktu.

MHP yönetimi, 2015 yılında başlayan ve 2016’da parti içinde sert bir muhalefete dönüşen gruplarla 2017’nin ilk yarısına kadar mücadele etti. MHP’li muhaliflerin 2016 yılı içerisinde yaptıkları olaylı kongrenin, haziran ayında ilgili mahkemenin kesin iptal kararının ardından, muhalifler yeni parti kurmak için harekete geçtiler. Ve 25 Ekim’de de Meral Akşener başkanlığında İyi Parti’yi kurdular.

Böylece, neredeyse 3 yıla yakın bir süre devam eden parti içi mücadele sonlandığı için MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partiyi daha konsolide bir yönetim yapısına kavuşturdu. İl ve ilçe kongrelerini sorunsuz tamamladı. Ardından da 2019 seçimleri için, seçim sisteminde barajın düşürülmesi ve partiler arasında seçim ittifakı ekseninde yeni bir tartışma başlattı.

CHP, 16 Nisan referandumunun kaybeden tarafı olmasına rağmen, yüzde 48’lik “hayır” bileşenlerinin temsilciliğine soyundu. Partinin genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, hayır veren kesimlerin temsilcileri ile tek tek buluşarak, AK Parti’ye karşı bir blok siyasetini devreye sokmaya çalıştı. Bunun için Ankara’dan İstanbul’a kadar yürüdü. Çanakkale’de kurultay topladı.

Ama şu ana kadar parti içi muhalefeti “oyalama siyaseti”nin ötesinde 2019 için somut bir çıktı üretemedi. En son Meral Akşener’in cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunda “çatı aday” formülüne sıcak bakmadığını belirterek aday olduğunu açıklaması, Kılıçdaroğlu’nun ve dolayısıyla “hayır” bileşenlerinin işini daha da zorlaştırdı.

Akşener’in şimdiden adaylığını açıklaması, AK Parti ve MHP karşıtı ittifakta 2019 seçimleri için pazarlığın çetin geçeceğinin de bir işareti.

AK Parti’nin oylarının düşmemesi ve partinin yenilenmesinin ardından partiye yönelik eleştirilerin giderek azalması, AK Parti karşıtı kesimleri 2019 seçimleri için daha da panikletiyor.

Her türlü politik manevrayı denemelerine rağmen bir türlü AK Parti’nin toplumsal desteğinin düşmemesi bu kesimleri siyasette giderek sertleştiriyor.

Dolayısıyla 2018, siyaset için daha da sert geçecek bir yıl olacak.

[Türkiye, 30 Aralık 2017]

Etiketler: