Yunanistan'ın Türkiye sahillerine yakın adaları yıllardır silahlandırdığı sır değil. Doksanlı yıllarda da durum buydu. Bilinir ama donuk uluslararası siyaset içinde buna pek ses edilmezdi. Ufak çaplı krizler çıkardı. Sonra üstü kapatılırdı.
Halbuki Lozan Anlaşması'na göre bu adaların silahlardan arındırılmış olması gerekiyor. Evvelsi gün Yunanistan'ın Meis Adası'na sivil bir feribotla asker sevk etmesi bu meseleyi tekrar gündeme getirdi. Eskiden en azından üstü örtülü biçimde yapılan bu işler şimdi bir adım öteye taşınmış gibi duruyor.
Asker kıyafetiyle sevk edilmeleri ise açık bir gövde gösterisi.
Yunanistan kendisi de bilir bu tür bir asker gönderme işinin adaları güvence altına almadığını. Ama kendilerince bir çeşit kriz yönetimi sergiliyorlar. Biraz iç kamuoyuna yönelik gönül alma biraz da caydırıcılık oyunun bir parçası olarak okunabilir. Belki iç kamuoyunu teskin etmek için kıymetli bir adım olarak görülebilir ama sevk edilen askerin caydırıcılık etkisi yapacağını söylemek mümkün değil. Aksine Yunanistan adına son derece yanlış bir adım. Gereksiz bir provokasyon... Bir alandaki açığını başka bir alanda kapatmaya yönelik böylesi adımlar ancak ciddi caydırıcılık barındırdığı durumlarda etkili olabilir.
Fakat asker sevk ederken bile böylesi mütereddit davrandığınızda bırakın karşı tarafı caydırmayı daha da cesaretlendirirsiniz.
Dahası bu eylem Türkiye'ye çok önemli bir fırsat da veriyor. Yunanistan telaşla hareket ettiği için işin bu boyutlarını hesaplamakta güçlük çekiyor ama kendisini Türkiye karşısında en güçlü hissettiği alanın altını kendisi kazıyor. Türkiye ile Yunanistan arasındaki Lozan'dan kalma hukuku çiğnediği müddetçe tek güvencesini de kaybedebilir. Gerçi bu tarihlerde uluslararası hukukun pek bir zorlayıcı yanı kalmadı ama Yunanistan'ın tek dayanağı bu olduğundan onu da tehlikeye atması anlaşılır gibi değil.
Hem cepheyi genişletiyor hem de güvensiz sulara doğru yelken açıyor. Meis'e asker sevk etmesi Türkiye ile Yunanistan arasındaki tüm diğer alanlara dair anlaşmaların yeniden tartışmaya açılmasına neden olabilir. 12 Adalardan Batı Trakya'ya kadar her konu artık gündem maddesidir. Türkiye basitçe bütün bu adalardaki silahlanma faaliyetlerini gerekçe göstererek kendine yeni bir diplomatik zemin açabilir. Hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yaptığı bir açıklamaya dikkat ederseniz Batı Trakya'daki Türklere yönelik ayrımcı Yunan tutumu da bu yeni gündem maddelerinin başında gelecek.
Sanırım Türkiye'nin acele etmesine pek gerek yok. Yunanistan sıkıştıkça kendi bindiği dalları kesmeye devam edecek gibi duruyor. Taşlar yerinden oynuyor dememizin bir sebebi var. Lozan gibi istikrarlı bir anlaşma bile sarsıntı geçiriyor. Yüz yılda bir ortaya çıkan bu değişim dönemine kim daha hazırlıklı ise o daha karlı çıkacaktır. Şahsen ben Türkiye karşısında Yunanistan'a şans vermiyorum.
[Sabah, 31 Ağustos 2020].