Zamanın Ruhu, PKK ve Suriye

Kürtleri Şam'dan uzaklaştıracak, Kamışlı'ya sıkıştıracak her yaklaşım Kürtlerin aleyhinedir. Bundan şüphe edenler, İstanbul'u bırakıp Şemdinli'ye sıkışan PKK siyasal aklına ve ortaya çıkardığı enkaza bakmayı deneyebilirler.

“Bu çağda böylesi rejimlere yer yok. Er geç yıkılacaklar”. Bu cümleler Murat Karayılan’la yapılan röportajdan. Karayılan’ın “böylesi rejimler” dediği Suriye Baas rejimi. Bu cevabı vermezden önce Türkiye’ye dair keskin kanaatlerine rağmen Baas rejimi hakkında yargı bildirmekten kaçınan bir hava ile konuşuyor PKK lideri. Muhabirin “sorusuna cevap alamadığını söyleyerek” ikinci kez aynı soruyu sorması üzerine PKK’nın Suriye’de bulunmadığını söylüyor ve “Baas rejiminin yanında yer aldığı iddialarını” da reddediyor.

Uzunca bir zamandır PKK’nın içine düştüğü anakronizmi yazıp duruyoruz. Mezkur anakronizm artık o kadar şiddetli bir evreye ulaşmış durumda ki, PKK, söylemleri ve eylemleriyle, siyasetin ve güvenliğin bir konusu olmaktan hızla uzaklaşarak, antropolojinin bir nesnesine dönüşmek üzere. Karayılan bu röportajı verdiği günlerde Filipinler’de 40 yıldır mücadele veren Moro İslami Kurtuluş Cephesi (MILF) yaşanan iç savaşı bitirme kararı alıyor. Kolombiya’da ise 50 yıldır silaha sarılmış olan Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri (FARC) de silah bırakmak üzere bir kez daha masaya oturuyorlar. 2006’da de facto elini silahtan çekerek seçimlere katılan HAMAS ise yeni liderini seçmeyi tartışıyor. PKK siyasal dilinin gerçeklikten ne kadar koptuğunu görmek için yukarıdaki üç örnek (HAMAS, MILF ve FARC) ile PKK’nın “bu çağda” içinde kalmakta ısrar ettiği makası mukayese etmek yeterlidir.

Aynı röportajda “er geç yıkılacak” dediği Baas rejimine PKK’nın destek verip vermediği de örnekleriyle kendisine soruluyor. Elbette cevabı bocalayarak da olsa “hayır” şeklinde. Oysa PYD’nin isminden başka her şeyinin PKK olduğunu sağır sultan bile duymuş durumda. Benzer şekilde PJAK’ın bu sene içerisinde bir tek eylem bile yapmamış olmasıyla “İran-Suriye-PKK” bağlantısı sorulduğunda da Karayılan bizlere bir “tesadüften” bahsediyor. Suriye’deki isyana dair oldukça soğukkanlı ama özünde bir o kadar bencil olan yorumu veya cevabı ise “Kürtlerin Şam rejimini yıkmak gibi hedefi olmadığını” söyleyerek işin içerisinden sıyrılacağını düşünüyor.

Benzer bir kafa karışıklığına, geçtiğimiz hafta sonu, İstanbul Küresel Forumu’ndaki Suriye Ulusal Konseyi (SUK) ve Suriye Ulusal Kürt Konseyi (SUKUK) başkanları Abdulbasit Seyda ve Abdulhakim Beşşar’ın konuşmalarında şahitlik ettik. Her ikisi de Kürt olan Seyda ve Beşşar’ın Suriye rejimine dair benzer perspektifleri bulunmaktadır. Temel bir noktada ise ayrılmaktalar. Beşşar SUKUK adına Kürtlerin federal ve seküler devlet taleplerini dillendirmektedir. Seyda’nın başında bulunduğu SUK’un ise öncelikleri arasında bu iki talep bulunmamaktadır.

Suriye isyanını, Baas rejiminden en fazla zulmü görmüş olmasına rağmen Kürtler başlatmadı. Kürt bölgesinden çok uzaklarda Kürtler gibi yıllardır baskı altında yaşayan Araplar isyan etti Esad rejimine. Daha sonra bu isyan yine Kürtlerin zayıf katılımına rağmen canları pahasına Suriyeliler tarafından korku eşiğini aşacak noktaya taşındı. Bütün bu süreç yaşanırken Kürtler de yavaş yavaş hareketlendi ve isyan dalgasına yer yer dahil oldular. Lakin Kürtler adına Suriye’de göze çarpan unsur Suriye isyanının parçası olmaları ve Esad devrimini yıkmak için mücadele etmeleri olmadı. Kürtler Suriye’de iki başlıkla anılır oldular. Birincisi, Suriye isyanının genel hedeflerinden koparak, Esad sonrası “felaket senaryosu” şeklinde konuşulan “bölünme, parçalanma” tartışmalarını alevlendirecek şekilde ilk etnik çıkışı yaptılar. İkincisi ise yıllarca Baas rejimi ile iş tutmuş, gündemi Suriye olmayan PKK ile anılır oldular. Bu iki unsur Kürtleri Suriye isyanında müstesna bir pozisyona oturttuğu kadar Suriye direnişi içerisinde ve bölgesel algı düzeyinde yabancılaşmalarının da önünü açtı.

Sadece kendi özel gündemine odaklanan bir Kürt muhalefeti kendi eliyle iç çelişkilerini büyüttüğü gibi Esad sonrası çok daha sıkıntılı süreçlerin önünü açabilir. Kürtler, Esad’a karşı direnen Suriyelilerin fiilen en büyük destekçisi olan Türkiye’ye her gün saldıran bir terör örgütü ile beraber taleplerini dile getirerek sadece Kürtlere değil Suriye muhalefetine de kötülük yapıyorlar. Kürtleri Şam’dan uzaklaştıracak, Kamışlı’ya sıkıştıracak her yaklaşım Kürtlerin aleyhinedir. Bundan şüphe edenler, İstanbul’u bırakıp Şemdinli’ye sıkışan PKK siyasal aklına ve ortaya çıkardığı enkaza bakmayı deneyebilirler.

Sabah Perspektif, 20 Ekim 2012

Etiketler: