Yalan Haberle Mücadelede Küresel Eğilimler

Bireylerin ifade özgürlüğünü koruyabilmek için, yöntem ne olursa olsun, yalan haberle mücadele devlet, birey, medya kuruluşu ya da sosyal medya şirketlerine tek başına bırakılamayacak kadar karmaşık bir süreçtir.

Son yıllarda yapılan araştırmalar giderek daha fazla insanın haber kaynağı olarak sosyal medya platformlarını tercih ettiğini gösteriyor. Bu platformların geleneksel haber üreticilerine kıyasla bir çok avantajı bulunuyor: Habere daha hızlı ulaşmak, alternatif haber kaynaklarını takip edebilmek, etkileşimde bulunabilmek ve hatta haber üretiminin bir parçası haline gelebilmek gibi imkanlar bunlardan bazıları. Ancak tüm bu avantajlar aynı zamanda sosyal medyanın sorunlu alanlarına da işaret ediyor.

Habere daha hızlı ulaşmak demek, haberin doğruluğunun teyit aşamalarının hızlandırılması ve belki de ortadan kaldırılması anlamına geliyor. Yapılan araştırmalar, insanların bir haberi ilk paylaşan olma eğiliminde olduklarını ortaya koymuştur. Yani sosyal medyada haber üreten hesaplar, elde ettikleri haberi teyit etmek ya da farklı kaynaklardan araştırmak yerine takipçilerine daha hızlı iletmeyi tercih ediyorlar ve bu sayede daha fazla takipçi kazanabiliyorlar.

Sosyal medyanın diğer bir avantajı olan alternatif haber kaynaklarını takip etme imkanı kamusal alanda temsil ve müzakere açısından büyük bir çeşitlilik sunmaktadır. Ancak aynı zamanda her kullanıcının bir bilgi kaynağına/üreticisine dönüştüğü bir platform ortaya çıkmıştır. Son yıllarda yapılan araştırmalar, sosyal medya platformlarının bazı devletlerin dezenformasyon operasyonlarına sahne olduğunu net biçimde ortaya koymuştur. Yani sosyal medya bireyler için ifade özgürlüğünün bir merkezi haline gelirken, kimi devletler için diğer ülkelerin içişlerine karışabilecekleri, hedef kamuoyunun oy verme tercihlerini, toplumsal hareketlerini ve siyasi kararlarını etkileyebilecekleri bir operasyon sahası haline gelmiştir.

Sosyal medyada yalan haberlerin çok hızlı yayılmasının sebepleri arasında bu platformların yalan haberi ne çıkaran algoritmalar kullanması, kullanıcıların hızlı bilgi paylaşımını sevmesi ve kendi dünya görüşlerine uygun içerikleri çok fazla sorgulamadan yeniden üretmeyi/paylaşmayı tercih etmesi yer almaktadır. Kullanıcı, özgür iradesiyle kendini yankı odasına kapatabileceği gibi dışarıdan bir müdahaleyle de farklı bilgi kaynaklarından izole edilebilmektedir. Bu nedenle kullanıcının farklı görüşlere ve bilgi kaynaklara ulaşımını sürekli biçimde temin etmek, kullanıcının hür iradesinin korunması ve görüşlerin demokratik biçimde şekillenmesi için önemlidir.

Sosyal medyanın olumlu ve olumsuz yanları göz önünde bulundurulduğunda dünya genelinde devletlerin sosyal medyayı regüle etmek için neden daha fazla gayret gösterdiği anlaşılabilir. Özellikle Pandemi döneminde virüs hakkında ortaya çıkan yalan haber furyası ve infodemi, hükümetlerin kitleleri doğru bilgilendirmede yaşadıkları zorluklar, devletleri bu alanda daha hızlı hareket etmeye itmiştir. Almanya, Rusya, Fransa, Malezya, Yunanistan gibi ülkeler yalan haberle mücadele için çeşitli yasalar hayata geçirmiştir. Bazı ülkeler ise yalan haberin tanımındaki muğlaklıktan dolayı farklı mücadele yöntemleri tercih etmektedir. Bireylerin ifade özgürlüğünü koruyabilmek için, yöntem ne olursa olsun, yalan haberle mücadele devlet, birey, medya kuruluşu ya da sosyal medya şirketlerine tek başına bırakılamayacak kadar karmaşık bir süreçtir.

Teyit Mekanizması Kitleselleştirilebilir

Yalan haberle mücadelede ilk akla gelen yöntem teyit mekanizmasıdır. İnternette yayılan haberlerin doğru olup olmadığı bu platformlar tarafından denetlenebilir ve internet kullanıcıları yalan haberler konusunda uyarılabilir. Teyit mekanizmasıyla birlikte internet kullanıcılarının dijital okuryazarlık seviyelerinin yükseltilmesi de yaygın çözümler arasındadır. Ancak günümüze gelindiğinde teyit mekanizmasını belli platformlarla sınırlandırmak yerine kitleselleştirilmesi yönünde öneriler bulunmaktadır. Bunun için internet kullanıcıları, haber üreticileri ve sosyal medya şirketlerinin sürece dahil edilmesi gerekmektedir. Bu denetim mekanizmasına göre her internet kullanıcısı, potansiyel bir teyit kurumu olarak çalışabilir, internette karşılaştığı herhangi bir içeriğin yalan olduğunu delilleriyle ortaya koyabilir. Bu noktada önemli olan, geleneksel haber üreticilerinin yalan habere karşı internet kullanıcıları tarafından ortaya konulan delilleri değerlendirmeleri ve onlara atıfta bulunarak bunları haberleştirmesidir. Böylece haber üreticisi kurumlar ve sıradan internet kullanıcılarının birlikte hareket ettiği bir araştırmacı gazetecilik pratiğinin oluşumundan söz edilebilir. Sosyal medya şirketleri, bu denetimden ortaya çıkan bulguları platformlarında öne çıkararak yalan haberle mücadeleye destek verebilir.

Medya Kuruluşları Yalan Haber Denetimi için Örgütlenebilir

2018 yılında Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütü, Gazetecilik Güven Girişimi (JTI; Journalism Trust Initiative) adıyla dezenformasyonla mücadele etmek için tasarlanmış yenilikçi bir medya özdenetim girişimini başlattı. Bu girişimin temel hedefi, üzerinde anlaşmaya varılmış bir dizi güven ve şeffaflık standartlarına bağlı kalarak gazeteciliği teşvik etmek olarak tanımlandı. Ortakları arasında basın konseyleri, medya düzenleme kuruluşları, reklamcılar, dijital platformlar ve tüketici temsilcileri bulunmaktadır. JTI kriterlerinin ortaya koyduğu göstergeler; kullanıcılara hangi haber kaynağını takip etmeleri konusunda fikir verirken, sosyal medya platformlarına da hangi haber kaynağının daha güvenilir olduğuna ilişkin bilgi sunmaktadır. Reklamverenler de, güvenilir haber kaynaklarını tercih edebilir. Böylece medya paydaşları, kendi aralarında bir özdenetim mekanizması geliştirebilir.

Sosyal Medya Şirketleri Denetimi Arttırabilir

Geçtiğimiz yıllarda Facebook şirketinin Arapça dilindeki içeriklerin büyük bölümünü denetlemediği ve bu nedenle şiddet ve terörü teşvik eden içeriklerin -algoritmalar nedeniyle- bu topluluklar arasında öne çıkarıldığı skandal patlak vermişti. İfade özgürlüğünün merkezi olarak kendini pazarlayan sosyal medya şirketleri, şiddet, terör ve yalanla yeterince mücadele etmedikleri için bunların yaygınlaştırılmasında da rol oynamaktadırlar. Bu noktada devletlere düşen en önemli sorumluluk, sosyal medya şirketlerinin içerik denetimi alanında yaptığı yatırımları ve kurguladığı mekanizmaları daha yakından denetlemek olabilir. Bu konuda sosyal medya şirketlerinin daha fazla eleman çalıştırması ve kullanıcıları şiddet, terör ve yalandan korumak için daha fazla yatırım yapması yönünde bazı adımlar atmaya zorlanması gerekebilir. Bir rapora göre Facebook’ta çalışan 15 bin içerik editöründen 12 bini Almanya’da görev almaktadır. Daha az gelişmiş ülkelere ise sosyal medya şirketleri daha az yatırım yapmaktadır. Şirketlerin içerik moderasyonu konusunda yeni adımlar atması gerekmektedir.

[Sabah, 2 Temmuz 2022]

Etiketler: