Virüs Neden İhtilafları Bitirmiyor?

Ne yazık ki büyük güç rekabetinin yoğunlaşması yönündeki emareler daha güçlü. Pandemi sonrası yeni bir düzenin kurulması değil, düzensizliğin artması bekleniyor. Uluslararası sistemde yeni bir güç dağılımı, yeni politik ekonomi ve normlar oluşmadıkça düzen kurulamaz. Ülkeler de yeni ittifaklara mecbur kalacak ölçüde çaresizliğe düşmedikçe radikal değerlendirmeler yapmayacaktır.

Ortak bir tehdit olarak virüsün hayatımızı uzun süre işgal edeceği anlaşıldıkça aklımıza sorular hücum ediyor. Acaba bu durum, ikili ilişkilerde çatışmaları ve ihtilafları azaltmaz mı? Büyük güçler rekabeti artırmak yerine iş birliğine yönelmez mi? İlk tepkilerini milli ölçekte verseler de ülkeler ileriki dönemde yeni pandemilere karşı küresel bir iş birliği geliştiremezler mi? Virüsün tetiklediği “küresel bilinç” eşitsizliğin artacağı bir dünya yerine daha fazla dayanışmayı getirmez mi? Bu soruları sorduran şey, elbette müreffeh ülkelerin Kovid-19 istilası altında her gün yüzlerce, binlerce ölümle yüzleşmesi.

Gelişmekte olan ülkelerin; Afrika, Asya ve Latin Amerika’nın sırada olması. Uluslararası kurumların, bu örnekte Dünya Sağlık Örgütü’nün, iyi çalışmaması durumunda ne gibi küresel sorunlar yaratabileceklerinin farkında olmamız. Yine virüs ile mücadele sürecinde tanık olduğumuz bazı yardımlaşma örnekleri bizi yeni sorular sormaya yönlendiriyor. Çin ve Rusya’nın ABD’ye tıbbi malzeme satması ABD ve Çin arasındaki kapışma soğuk savaş yerine rekabete birlikte iş birliğine götüremez mi? Rusya ve Suudi Arabistan’ın virüs sebebiyle petrol üretimini azaltmakta anlaşması olumlu bir örnek olarak görülemez mi? Suudi Arabistan’ın Yemen iç savaşında ateşkes ilan etmesi bu krizi sona erdirebilir mi?

Türkiye’nin İsrail ve Ermenistan’a tıbbi yardımda bulunması ikili ilişkilerde yeni bir sayfa açar mı? ABD, S-400’lerle ilgili yaptırım ısrarından vazgeçer mi? Her bir sorunun cevabı olarak yüksek sesle “evet” demeyi çok isterdim. Ancak ABD’de virüsle mücadelede Çin ile iş birliği yapalım diyenlerden daha çok Çin’in nasıl zorlu bir stratejik rakip haline geldiğini ve virüsü fırsat olarak kullandığını söyleyenler çoğunlukta. Çin’in BM kurumlarını ele geçirerek, ki Dünya Sağlık Örgütü de buna dahil, BM sistemini içinden çöküşe götürdüğünü söyleyenler öne çıkıyor.

Pekin’in yeni bir düzen dayatacak hırs ile davrandığını iddia edenler argümanlarında ısrarcı. Rusya ve Suudi Arabistan’ın anlaşmasının kısa vadeli olacağı, petrol fiyatlarını eski konumuna getiremeyeceği ve virüs tehdidi azaldıktan sonra kapışmanın geri döneceği yorumu yapılıyor. Riyad’ın Yemen’de petrol fiyatlarının düşüşünün de etkisi ile kısa dönemli bir ateşkes içerisinde olduğu değerlendiriliyor. İsrail’in yayılmacılığı devam ettikçe Türkiye ve İsrail arasındaki ikili ilişkilerde bir düzelme zor görünüyor. Zira İsrail, Suudi Arabistan, BAE ve Mısır gibi ülkelerle ilişkilerini yeni bir düzleme taşıdığı için kendini Türkiye ile uzlaşmanın gerektirdiği tavizleri vermek zorunda hissetmiyor.

Yine çatışma bölgelerindeki kısmi durgunluk da virüsle doğrudan ilgili sayılamaz. İdlib’teki çatışmasızlık ortamı pandemi yüzünde değil. 5 Mart’ta Türkiye ve Rusya’nın mutabakata şimdilik çalışıyor olmasıyla alakalı.

Medyada BAE’nin Esed’e Türkiye ile savaşmak için 3 milyar dolar verdiği haberi yer alıyor. Libya’da virüsün getirdiği zorluklar Hafter güçlerinin Trablus’u izole etme çabalarını sekteye uğratmadı.

Ne yazık ki büyük güç rekabetinin yoğunlaşması yönündeki emareler daha güçlü. Pandemi sonrası yeni bir düzenin kurulması değil, düzensizliğin artması bekleniyor. Uluslararası sistemde yeni bir güç dağılımı, yeni politik ekonomi ve normlar oluşmadıkça düzen kurulamaz. Ülkeler de yeni ittifaklara mecbur kalacak ölçüde çaresizliğe düşmedikçe radikal değerlendirmeler yapmayacaktır.

[Sabah, 14 Nisan 2020]

Etiketler: