Bayraktar TB2

Türkiye Her Yerde

Libya’da olup biteni izleme şansınız oldu mu? Gitti gidiyor denen Serrac Hükümeti tam tersine kaybettiği bütün bölgeleri geri kazanıyor. Bunda da en önemli faktör Türkiye'nin verdiği destek. Avrupalı devletlerin, Rusya'nın ve Körfez'deki fitne yuvalarının tüm desteğine rağmen Hafter güçleri patır patır dökülüyor. Türk SİHA'larının harikalar yarattığı bir bölgede her şey tersine dönüyor.

Libya’da olup biteni izleme şansınız oldu mu? Gitti gidiyor denen Serrac Hükümeti tam tersine kaybettiği bütün bölgeleri geri kazanıyor. Bunda da en önemli faktör Türkiye’nin verdiği destek. Avrupalı devletlerin, Rusya’nın ve Körfez’deki fitne yuvalarının tüm desteğine rağmen Hafter güçleri patır patır dökülüyor. Türk SİHA’larının harikalar yarattığı bir bölgede her şey tersine dönüyor.

Hatırlar mısınız herkesin Libya konusunda ne kadar da karamsar bir tablo çizdiğini? Sözüm ona Hafter Libya’da tüm kontrolü ele geçirecek ve Türkiye Libya’daki tüm çıkarlarını kaybedecekti. Dahası bunun yansımaları Doğu Akdeniz’de olacak ve Türkiye Doğu Akdeniz’de yapayalnız kalacaktı. Herkes birleşip burnumuzun dibinde gaz ve petrol çıkaracak biz de Akdeniz’e burnumuzu bile uzatamayacaktık. Şükürler olsun bunların hiçbiri olmadı. Aksine bugün tüm diğer ülkeler Türkiye’nin peşine düşmek zorunda hissediyor kendisini. Serrac’a verilen destek yavaş yavaş eriyordu ama bugün NATO bile Serrac’ın yanında konum almak zorunda kaldı. Bu olup bitene bakınca insan hatırlamadan edemiyor. Kılıçdaroğlu “herkes Doğu Akdeniz’de, bir tek biz yokuz” demişti. Birçok kimse de “el insaf” diye cevap vermişti. Halbuki o tarihte Doğu Akdeniz’de yedi düvelle boğuşuyorduk. Bir de şimdi bakın. Doğu Akdeniz’de bizden başka kimse kalmadı.

Ama sadece Libya değil. Türkiye’de yoğun bir karamsarlık ve inançsızlık atmosferi kuruldu. Her ne kritik konu gündeme geldiyse aynı tavır sergilenir. “Yapamayız, edemeyiz” türküsü tutturulur. Bunlar eskilerden kalma kötü alışkanlıklarımızdır. O tarihlerde gerçekten yapamazdık. İki adım sınır ötesine geçen tankların paletleri atardı. Batılı ülkeler bize sattıkları silahları kullanmamıza izin vermezdi. Mühimmat desteğini çekerlerdi. O vakitler yerli silahlarımız da yoktu. Hele İHA/SİHA devrimini hiç yaşamamıştık. Bırakın Libya semalarını kontrol etmeyi, kendi ülkemizde bile İsrail’in vereceği üç beş İHA için yalvarıp yakarmak durumunda kalıyorduk. Onların da bizi nasıl aldattıklarını hepimiz bilirdik.

Halbuki artık kendimize güvenmek için yeterince sebebimiz var. Türkiye Suriye’den Libya’ya gelene kadar en az dört büyük testten geçti. Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı sonra da İdlib. Her birinde aynı söylemler ama her birinde yine aynı sonuç. Türkiye istediklerini teker teker almanın yollarını buldu. Bunu da yerli piyade tüfeği, yerli saldırı helikopteri, yerli İHA’sı ile yaptı.

Tabii ki anlamsız bir iyimserlik pompalamaya çalışmıyorum. Tabii ki Türkiye daha çok yol kat edecek. Tabii ki ciddiyeti ve dikkati elden bırakmayacağız. Tabii ki bu belirsizlikler dünyasında yarın öbür gün bambaşka tehdit ve sorunlarla karşılaşabiliriz. Ama artık kendi sınır güvenliğini dahi başkalarının verdiği silahlarla korumaya çalışan bunu da maalesef beceremeyen bir Türkiye yok. Artık sınır coğrafyalarda büyük başarılar elde eden bir Türkiye var.

[Sabah, 27 Mayıs 2020]

Etiketler: