Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan (solda), Berlin'de Almanya Başbakanı Angela Merkel (sağda) ile bir araya geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Merkel, görüşmenin ardından ortak basın toplantısı düzenledi.

Türkiye-Almanya İlişkilerinde Yeni Dönem mi ?

İki liderin yaptığı açıklamalar, oldukça önemli konuların en üst düzeyde görüşüldüğünü gösteriyor. Terör meselesinden, mültecilere, ekonomik yatırımlardan, savunma sanayi alanındaki işbirliğine kadar geniş bir yelpazede.

Cumhurbaşkanı Erdoğan dört yıl sonra Almanya’yı ziyaret ediyor. Son bir aydır Türk ve Alman yetkililer arasında daha alt düzeyde gerçekleşen görüşmeler bu ziyaret için bir hazırlık niteliğindeydi.

İki liderin yaptığı açıklamalar, oldukça önemli konuların en üst düzeyde görüşüldüğünü gösteriyor. Terör meselesinden, mültecilere, ekonomik yatırımlardan, savunma sanayi alanındaki işbirliğine kadar geniş bir yelpazede yer alan önemli konular bunlar.

Tabiki bu konuların hepsinde bir mutabakata varıldığını ve somut sonuçlara ulaşıldığını söylemek mümkün değil.

Ancak daha önce planlanmamış olmasına rağmen görüşmelere yarın da devam edilecek olması en azından bazı konularda ilerleme kaydedildiğine işaret.

Yarınki görüşmelerle birlikte özellikle ekonomi ve savunma sanayisinde somut gelişmelerin yaşanacağı bir süreç başlayabilir.

Peki ne oldu da Türkiye ile Almanya birbirine yeniden yakınlaştılar? Bu sorunun cevabını iki düzeyde aramak gerekir. Birincisi ABD’nin Avrupa ve Ortadoğu siyasetinin ürettiği sonuçların en azından bazı konularda bölgesel güçlere işbirliği alanı açması hatta buna zorlamasıdır.

Trump yönetimi, Avrupa ve Ortadoğu’daki güvenlik konularına önceki başkanlardan daha farklı bir bakış açısına sahip olduğunu son iki yılda her gün biraz daha gösterdi.

Gerek NATO toplantılarında gerekse ikili görüşmelerde ABD’nin Avrupa’ya sağladığı güvenlik şemsiyesinin maliyetini vurgulamaktan kaçınmadı.

Trump’ın temel amacı ABD’nin on yıllardır kurduğu güvenlik yapısının paraya dönüştürmektir. Başka bir deyişle NATO üyelerine ‘madem sizi bu kadar koruyorum, siz de bunun karşılığını ödeyeceksiniz’ tavrıyla yaklaşıyor. Hatta kimi zaman daha da ileri giderek bu ülkeleri Rusya ve terörle başbaşa bırakma tehdidini kullanmaktan kaçınmıyor.

Merkel’in son bir yılda Avrupa’nın kendi güvenliği için Amerika’ya daha fazla güvenmeyeceklerini dile getirmesi de aradaki gerginliğin bir işareti. Avrupa ordusunun kurulması ve Alman ordusunun güçlendirilmesini de alternatif olarak dile getirdiğini de zaten biliyoruz.

Ekonomik alanda da ABD ile Çin arasında başlayan ticaret savaşlarının Avrupa’yı da Türkiye’yi de etkilemesi kaçınılmaz. Dolayısıyla küresel düzeydeki gelişmeler nasıl ki Türkiye ile Rusya’yı yakınlaştırdıysa, Türkiye ile Almanya’yı da en azından bazı alanlarda yakınlaşmaya zorlamaktadır.

ALMANLARIN TÜRKİYE’YE BAKIŞI DEĞİŞTİ

Bu yakınlaşmada rol oynayan ikinci faktör de Almanya’nın gündelik gündelik siyaset tartışmalarını geride bırakarak Türkiye ile ilişkilerinin daha rasyonel düzeyde değerlendirme noktasına gelmiş olmasıdır. Başka bir deyişle Türkiye siyasetinin girdiği düzlemi kabullenmesidir.

Gezi olaylarından beri Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türkiye’ye karşı bir operasyonu örtük ya da açık bir şekilde desteklediği bilinmekte. Bu destek kimi medya üzerinden, kimi zaman hükümet açıklamaları ile kendini gösterdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu ülkeyi yönetmiyormuş gibi bir tutum içine girdiler. Farklı muhatap bulma arayışına girdiler. Siyasal sistemin boşluklarından faydalanarak bunu kısmen de başardılar.

Ancak Türkiye’nin Suriye’de birincil düzeyde bir aktör olması, Avrupa’nın güvenliğinde kritik bir role sahip olduğunu göstermesi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan gerçeği ile yüzleşmeleri tavırlarını değiştirmelerine yol açtı. Şimdi artık Türkiye, Almanya ile aynı dili aynı hizada konuşuyor. Almanların sıkça kullandığı diplomatik bir terimle söyleyecek olursak ‘göz hizasında’ temas kuruyor.

Almanya ile her şey güllük gülistanlık mı olacak? Hiçbir devlet olmadığı gibi tabi ki hayır. Ancak somut konular üzerinden somut bir alışveriş düzlemine geçilmiş olması şimdilik müzakerelerin sağlıklı bir düzlemde ilerleyeceğine dair önemli bir işaret niteliğinde.

[Fikriyat, 28 Eylül 2018]

Etiketler: