Perspektif: Türk Dış Politikasında Yeni Güncelleme: TDP v.16.4.2017

Türkiye’nin güncel dış politikasının mahiyeti nasıl açıklanabilir? Türkiye’nin dış politikasındaki başat aktörlerle ilişkisinde hangi meydan okumalar bulunmaktadır? Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle Türkiye’nin dış politika yaklaşımında ne gibi güncellemeler olacaktır?

16 Nisan’da halk oylaması sonucu kabul edilen Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi sadece iç politika değil dış politika açısından da yeni bir dönemi başlatma potansiyeline sahiptir. Yeni dönem iç çatışmalar, ekonomik krizler, işgal ve devlet dışı aktörlerin uluslararası ilişkilerde belirleyici rol oynadığı ve geleneksel ittifak ilişkilerinin tartışmaya açıldığı bir zamanda Türk dış politikasının metot ve araçlarında somut güncellemeler yapma ihtiyacının giderilmesi gereken bir dönemdir. Mevcut metot ve araçlar, dış politikanın katı bürokratik yapısı, kurumlar arasındaki ilişkiler ve eşgüdüm, dış politika ile iç politika ve güvenlik arasındaki etkileşimin yeni dönemde sorgulanması ve güçlü insan kaynağının yetiştirilmesi için kısa ve uzun vadeli yatırımların yapılması, ihtiyaç duyulan güncellemelerin yapılabilmesi için elzemdir.

Türkiye tabiatları değişiklik arz eden çok sayıda dış politika dosyasını eş zamanlı olarak yürütmesi gereken bir ülkedir. Yüzyıllara dayanan diplomasi geleneğine rağmen uzmanlık, kurumsallaşma ve dış politika araçları üretme konusunda ciddi eksiklikler bulunmaktadır. Bu eksiklikler Türkiye’nin dış politikasını idare etmekte güçlükler ortaya çıkarırken aynı zamanda uluslararası camiada potansiyelini tam anlamıyla kullanamamasına da sebep olmaktadır. Günümüz dünyasında sert güç ve yumuşak güç arasındaki güçlü ilişki de göz önüne alındığında, potansiyelin kullanılamaması salt olarak dış politika kurumlarımızın eksikliğinden kaynaklanmamaktadır. Mevcut küresel bunalım devam ederken diplomasinin yeri geldiğinde sert güçle de desteklenmesi gerekliliğine rağmen, Türkiye’nin sert gücünü projekte etmesi gereken kurumlarındaki problemler tabii olarak dış politika kurumlarının performansına da yansımaktadır. Uluslararası ilişkilerde son yıllarda yumuşak gücüyle ön plana çıkmış olan Türkiye’nin yumuşak ve sert güç arasındaki ilişkiyi analiz edip dengeyi mahir bir şekilde koruması dış politikadaki etkinliğini oldukça artıracaktır. Zira kriz ortamları ve Türkiye’ninkine benzer mücavir bölgelerde sert güçle desteklenmeyen yumuşak güç etkisini yitirmektedir. Bu sebepten Türkiye’nin kurumsallaşmayı, dış politika yapım süreçlerindeki insan kalitesini artırmayı ve kurumlar arası eşgüdümü sağlamayı öngören bir yaklaşımla yumuşak ve sert güç arasındaki altın oranı hedefleyen bir dış politika anlayışı inşa etmesi gerekmektedir.

Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi mezkur yeniden inşanın tek kurum üzerinden yürütülmesi ve uzun vadeli planlamaların yapılabilmesine olanak sağlaması açısından önem arz etmektedir. Cumhurbaşkanının hem başkomutan hem de en tepedeki dış politika yapım mercii olması, yukarıda bahsedilen dengenin bulunması ve korunmasına olumlu katkı sağlayacaktır. Bunun yanında ABD’den AB’ye, Ortadoğu’nun acil çözüm bekleyen Irak ve Suriye gibi krizlerinden Kıbrıs’a, Rusya’yla ilişkilerden devlet dışı aktörlere karşı izlenecek siyasete kadar geniş yelpazedeki dış politika başlıkları 16 Nisan sonrası Türk dış politikasının gündemini meşgul edecektir. Bu başlıklar potansiyel kriz ve fırsatları barındırmaktadır.

Etiketler: