Türk-Alman İlişkilerinde “Güven’ Sorunu

İki ülkenin Birinci Dünya Savaşı öncesinde kurdukları “tarihi dostluk” (historische freundschaft) ve “silah kardeşliği”ni (Waffenbrüderschaft) tekrar inşa etmeleri zor belki, ancak Schröder hükümeti zamanındakine benzer bir “güven” ilişkisine dönmeleri o kadar zor olmasa gerek.

Uluslararası sistemin aktörleri arasındaki ilişkilerin genel olarak “güven” kavramı çerçevesinde şekillendiğini ileri sürmek doğru değildir belki, ancak ileri boyutlara ulaşmış bir güvensizliğin de pek normal olmadığının ve rasyonel bir dış politika oluşturmanın önünde büyük engel oluşturduğunun altını çizmek gerekir. Birbirine çok yakın olduğu düşünülen ABD ile İngiltere, Almanya ile Avusturya veya Türkiye ile Azerbaycan arasında bile tam bir “güven” ilişkisinden bahsetmek mümkün değildir. Bu ülkeler arasında da farklı nedenlerle ve dönemsel şartlarda yaşanan değişikliklere bağlı olarak sorunlar yaşanmakta ve bu sorunlara bağlı güven erozyonları ortaya çıkmaktadır. Bu şekilde, birbirine en yakın olduğu düşünülen ülkeler arasında bile tam bir güven ilişkisi kurulamadığı gibi, bazı ülkeler arasında da rasyonel olanın ötesinde aşırı güvensiz ilişkiler söz konusu olabilmektedir. Birçok değişik gerekçelere dayansa da, çoğu zaman yanlış tanımlanmış çıkar algıları üzerine oturan bu abartılmış güvenlik kaygıları karşılıklı olarak söz konusu irrasyonel ilişkinin bütün taraflarına zarar vermektedir.

Türkiye ile Almanya arasında son dönemde bu türden bir “güven” sorunu olduğu ve bu sorunun iki ülke ilişkilerinin her iki tarafa da zarar verecek şekilde şekillenmesine yol açtığı görülmektedir. Bu yazıda Ankara ile Berlin arasındaki ilişkilerin nasıl bu “güvensiz” noktaya geldiğinin nedenleri araştırılacak ve yeniden rasyonel bir çizgiye oturtulması konusunda öneriler ortaya konulacaktır.

SCHRÖDER-ERDOĞAN İLİŞKİSİ

Öncelikle, her iki ülkedeki iktidarların dünya ve bölge politikaları ile karşı tarafa yönelik tasavvur ve algılarının Türk-Alman ilişkilerinin şekillenmesinde temel belirleyici olduğunun altını çizmek gerekir. 2005 yılına kadar Almanya’da iktidar olan Gerhard Schröder Hükümeti döneminde çok ileri düzeye ulaşan iki ülke ilişkilerinin bu tarihte Angela Merkel’in başbakan olmasının ardından bozulmaya başlaması, yaşanan sorunların iktidarların tercihleriyle yakından ilgili olduğunu gösteriyor. 1998-2005 yılları arasında Almanya’da iktidar olan SPD-Yeşiller koalisyon hükümeti, özellikle bu hükümetin başında bulunan Schröder’in Türkiye konusundaki oldukça pozitif yaklaşımlarıyla, Ankara ile işbirliğini temel alan bir ilişki geliştirmiştir. Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği başta olmak üzere iki ülke ilişkilerini ilgilendiren birçok konuda Ankara’ya destek veren SPD-Yeşiller hükümeti, Türkiye’deki AK Parti hükümetini kabullenen ve onun AB üyeliği yolunda atmış olduğu demokratikleşme adımlarını destekleyen bir politika izlemiştir. Bu hükümetin başında bulunan Gerhard Schröder’in Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile kurduğu “dostluk” iki ülke ilişkilerini uluslararası ilişkilerde az rastlanan bir “güven” boyutuna taşımıştır. Almanya’da Schröder iktidarının sona erip yerini Angela Merkel başbakanlığındaki Hıristiyan Demokrat ağırlıklı hükümetlerin almasıyla Türk-Alman ilişkilerindeki bu olumlu atmosferin sona ermesi, iktidarların dış politika tercihlerinin ülkeler arasındaki ilişkilerin şekillenmesindeki etkisine açık bir örnektir. Merkel’in Almanya’yı Helmut Kohl zamanındaki politikalarına döndürmesi ve başta Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkmak olmak üzere Türkiye’nin iç ve dış politikasına dair birçok konuda Ankara’yı rahatsız edecek bir tutum alması iki ülke ilişkil

Etiketler: