Trump’lı Yeni Dünya-VI

İlerlemesine ya da en azından ilerleme hızına dair ümitlerin zayıfladığı TTIP'in üzerine, bir de Trump'ın serbest ticaret tantanası gelince, anlaşmaya dair algılar iyice bir sersemlemiş oldu.

Trump dünyayı sarsalı yaklaşık 1 aylık bir süre geçti. Bu süre zarfında küresel detaylarla işlediğim Trump’lı Yeni Dünya’nın 6. ve son bölümünde, bugün Avrupa’ya uzanıyoruz.

Bilindiği gibi, ABD ve AB ekonomileri nicedir sıkı fıkı. 2015 verilerine göre, ABD toplam ticareti bağlamında, AB bir grup halinde en büyük ortak konumunda gözüküyor. Bu oyunda ABD, mal ticaretinde yıllık 153 milyar dolar açık verirken, hizmette ise 49 milyar dolar fazla atıyor.

Sadece ihracat kanadından bakacak olursak da, AB ülkenin Kanada’dan sonraki en büyük mal pazarı. Mal ithalatında ise, Çin’den hemen sonra geliyor. Hizmetler tarafında AB içindeki en büyük ortağın da, İngiltere olduğunu not düşeyim. Bunu, Almanya ve Fransa takip ediyor. Yatırımlar deseniz, ABD-AB ilişkileri orada da gayet güçlü. Örneğin, ABD’ye akan doğrudan yatırımlarda, Hollanda, İngiltere, Almanya gibi ülkeler öne çıkan aktörlerden…

ATLANTİK’İ AŞMAK

Zaman zaman inişlerin çıkışların da yaşandığı karşılıklı ekonomik ilişkileri sağlamlaştırmak isteyen iki taraf, bildiğiniz üzere, TTIP (Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı) anlaşması için bir süredir uğraşıp durmaktaydı. Hatta ekonomik ilişkilerin son yıllardaki odağı buydu diyebiliriz.

Mamafih, Obama’nın TTIP hayali, bu süreçte karşılıklı saiklerle bir şekilde sektelere uğradı ve istenen hızda ilerleyemedi. İstenen hızdan kastım, anlaşmayı özellikle Obama’nın gidişinden önceye yetiştirebilecek bir süratti. Lakin olmadı. Aralarda yaşanan yıpranmaların bir kısmını, “Bunlar da Atlantik Sızıntısı”, “Das Auto(Spiel)” ve “Apple’a Kesilen Fatura” başlıklı makalelerimden de hatırlayabilirsiniz.

Dolayısıyla, gelinmiş nokta itibariyle ilerlemesine ya da en azından ilerleme hızına dair ümitlerin zayıfladığı TTIP’in üzerine, bir de Trump’ın serbest ticaret tantanası gelince, anlaşmaya dair algılar iyice bir sersemlemiş oldu. Zaten Atlantik’in doğusundan batısına 9 Kasım’da hızla uçan tebriklerin, Trump’ı müsait olduğu en kısa sürede toplantıya davet etmesi, transatlantik ilişkilerin geleceğinden endişeli olmak gerçeğini de içinde barındırıyor. Nitekim TTIP’in zaten ağır aksak gittiği ve kıtalar arası dava paslaşmalarının bollaşarak gerginliği artırdığı son raddede, “America First” diyen bir liderle ilerlemek pek kolay olmayacak.

Bununla birlikte, hakkını yemeyelim: Trump’ın kampanya dönemini referans alırsak, AB’ye, diğer bazı ortaklar gibi sert yaklaşmadığını da not düşelim.

RUSYA MESELESİ

Yeni dönemde AB, ABD ile ekonomik bağları gevşetmemenin derdinde olacakken, diğer taraftan daha büyük bir risk olarak da Rusya meselesinden tedirgin olacak. Nitekim serimizin 4. sayısında işlemiş olduğum ABD-Rusya buzlarının erimesi/ufalması ile bu bağlamda Ukrayna meselesinin olumsuz gelişimine dair ihtimaller kümesi, Avrupa’yı düşünceye gark eden sebeplerin başını çekiyor.

Tam bu noktada, o yazıda değindiğim bir detayı detaylandırmakta da fayda var. Nedir? Trump’ın Savunma Bakanı adayı James Mattis’in Putin’e karşı hislerinin pek sıcak olmadığıdır. Dolayısıyla yeni dönem başladığında bu seçim onanırsa, Trump ve Mattis arasındaki uyumun ne derece olacağını ve hangisinin istikametine evrileceğini izleyeceğiz.

Bu belirsizlik içinde Avrupa tarafına bakıldığında ise, 24 Kasım’da düzenlenen AB-Ukrayna Zirvesi’nde Rusya’ya karşı takınılan tutumda ciddi bir kararlılık olduğunu hissediyoruz. Nitekim Ukrayna konusunda “ilkeli” olduğunun altını çizen AB, Rusya’ya uygulanan ekonomik yaptırımların devam edeceğini vurguluyor. Böylece, 2017 Ocak ayına kadar uzatılmış olan cezaların, vaziyet böyle giderse ki gidecek, yeniden uzatılacağına dair bir mesaj verilmiş oluyor.

Yalnız şunu da eklemeden geçmeyeyim: AB’nin tepesinden bu mesajlar geliyor gelmesine ancak Birlik içinde çatlaklar da yok değil. Neden derseniz; ana sebebini, ekonomik olarak “bu işten biz de yıprandık” diyen sesler oluşturuyor.

Tabii öte tarafta, işin bir de güvenlik kaygıları var. O kısmına pek girmeyeyim ancak ABD’nin Rusya’ya alan açması Putin’in daha az sınır tanımasına mahal verecekken, belki Riga ve Tallinn’in dizlerinin titrediğini de duymuşsunuzdur. Üstelik Trump yapılan ittifaklarda AB’yi bedavacı olarak görmekte ısrarcı ise, işin ucu paraya da dokunacak. Ne demişti Trump? “ABD sizi koruyorsa, bu bedava olmayacak. Savunma için yeterli harcama yapıp üzerinize düşeni yapmalısınız”.

Milyarlarca dolardan bahsediyor(uz).

TOPLUMSAL KAYGILAR

Avrupa için son olarak, siyasi yansımaları da anmadan geçmeyeyim. Nitekim AB’de, malumunuz, ABD halkının kararının tepkisel halk hareketlerini pekiştirir mi kaygısı var. Brexit’i yaşamışken ve 2017 seçimlerine yaklaşırken, AB için böylesi bir kaygı elbette yersiz değil. Tabii buradaki neden-sonuç ilişkileri tartışılır ancak Batı’yı saran bu son moda toplumsal dinamik, bölgesel endişeleri epeyce dürtüyor. Avusturya seçimi bölgeyi bu anlamda bir nebze rahatlatırken, İtalya’dan gelen haberlerin dolaylı da olsa tedirginlik yarattığına henüz dün şahit olduk.

****

Ve Trump’lı Yeni Dünya dizimi burada sonlandırırken, bu serüvendeki kıymetli takip ve ilgileriniz için teşekkür ediyorum.

Aslen Ocak sonunda başlayacak olan Trump’lı yeni dünyayı, kuşkusuz daha bol bol konuşacağız.

[Yeni Şafak, 6 Aralık 2016]

Etiketler: