Bir yandan TSK’nın kara ve hava unsurları tarafından geri üslenme noktalarına çekilmek zorunda bırakılan, diğer yandan kolluk kuvvetlerinin ve emniyet güçlerinin aralıksız yürüttüğü terörle mücadele operasyonlarıyla sahada baskılanan, MİT’in gerek bireysel gerek TSK unsurlarıyla müşterek yürüttüğü operasyonlar neticesinde komuta-kontrol ve operatif kadroları giderek tahrip edilen PKK’dan Duran Kalkan’ın serzenişine benzer ifadeleri gelecekte sıkça duyacağız.
Türkiye artık iyiden iyeye seçim sathına girmişken, siyasi pozisyonlar da ittifaklar altında kampanyalarını yürüterek seçimlerden kendi adlarına zaferle çıkmanın gayretinde. Bir yanda Cumhurbaşkanlığı diğer yanda ise Meclis seçimleri için büyük bir mücadele söz konusu. Buraya kadar olağan şekilde tanımlanabilecek süreçte, ilginç ve üzerinde durulması gereken hususlardan biri HDP ve yedek parti olarak teşkil edilen Yeşil Sol Parti’nin (YSP) Kemal Kılıçdaroğlu ve Millet İttifakı ile kurduğu angajman. PKK/KCK’nın legal alandaki siyasal uzantısı olan HDP/YSP’nin Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşmesi, çeşitli müzakereler sonrasında aday çıkarmama ve Kılıçdaroğlu’nu destekleme kararı dikkate değer. Ancak tamamlayıcı diğer bir gelişme ise PKK/KCK terör örgütünün tüm gücüyle seçim sürecine asılması. Doğası itibarıyla meşru siyasal sistem ve seçim süreçlerine uzak kalması gereken bir terör örgütü adeta siyasi kampanya yürütmeye başlamış durumda.
Sudan’da siyasi krizin tarafları ve sorunun temel sebepleri oldukça karmaşık ve çeşitlidir. 2019’da ülkede özellikle ekonomik kriz, yolsuzluk ve sosyal adaletsizlik gibi sorunlar artarak devam etti. Bu nedenlerden kaynaklı Aralık 2018’de başlayan protestolar sonucunda ise 11 Nisan 2019’da ülkenin uzun süredir iktidarda olan Cumhurbaşkanı Ömer Beşir devrildi. Devrim sonrası ülke içerisindeki siyasi kutuplaşma devam ederken askeri yönetim altında geçici bir hükümet kuruldu. 2021’de yapılan anayasa değişikliği ile birlikte sivil yönetim oluşturulsa da halen askeri güçler etkili şekilde ülke yönetiminde yer almayı sürdürmektedir. Bu durum ise siyasi istikrarsızlığın ve protestoların devam etmesine neden olmaktadır.
Türkiye ve Yunanistan arasında Kıbrıs, Ege ve Doğu Akdeniz’e dair çok sayıda sorunun neredeyse hiçbirisinin uzun yıllardır çözülememesi şaşırtıcı bulunması gereken bir durumdur. Uzun bir ortak geçmişe, ortak bazı kültürel değerlere, karadan ve denizden uzun sınırlara, dolayısıyla kaçınılmaz bir komşuluk ilişkisine sahip herhangi iki ülkenin onlarca sorununun neredeyse hiçbirisini altmış yıldan fazla bir süredir çözememiş olmalarının “kendine özgü” bazı nedenlere dayandığı daha ilk bakışta fark edilebilir.
ABD, Türkiye’deki seçim sonuçlarına göre PYD/YPG’yi KYB ile de güçlendirilmiş şekilde Türkiye’ye kabul ettirebileceğinin ve burada Öcalan’ı da yeniden aktörleştirebileceğinin hesabını yapıyor olabilir. Ancak Bafel’in oynadığı bu riskli oyunun kendisi adına büyük bir bedeli olacağı da çok açıktır. Türkiye’nin düşmanlarıyla dost olmak Türkiye’nin de düşmanı olmak anlamına geldiğinden bundan en büyük zararı KYB ve Bafel görecektir.